Türkan mektubu okuduktan sonra bir süre hayallere dalıp gitti. Geçmişi, Kadir'le tüm yaşadıkları gözünün önündeydi sanki. Gözlerindeki yaşları silip günlüğü ve mektubu gazeteye sarıp çekmecesine sakladı.
O an kapının zili çaldı. Zakir, düğüne gitmek için Türkan'ı almaya gelmişti. Türkan ağır adımlarla yürüyüp kapıyı açtı. Zakir onu loş ışıkta eşofmanlarının içinde görünce şaşırdı:
"Sen daha hazırlanmadın mı, Türkan?"
Türkan onun sorusunu duymazdan gelip içeri buyur etti. Ardından onun içeri geçmesini beklemeden kendini lavaboya zor attı. Elini yüzünü yıkayıp makyajını tamamen sildikten sonra salona döndü.
Zakir ellerini göğsünde birleştirmiş loş odada sağa sola yürüyordu. Türkan, onun heyecanlı olduğunu hemen anladı. Hep düşünceli, heyecanlı olduğunda ellerini göğsünde birleştirirdi.
Türkan, ışığı yaktığında Zakir dikkatle onu izlemeye başladı. Konuşmuyordu ama gözlerinden merak içerisinde olduğu anlaşılıyordu. Türkan onun oturmasını rica etse de kendisi sol omzunu kapıya yaslayıp duruyordu. Zakir kızın istediğini yapıp koltuğa otursa da, ellerini göğsünden indirmemişti. Türkan son gücünü toplayıp konuşmaya başladı.
"Zakir, benim seninle konuşmam gereken çok önemli bir konu var. Birkaç ay önce, ben sana nişanlı olduğum hakkında bilgi vermiştim. Sen ise bu zamana kadar onun kim olduğuyla ilgili beni sorguya çekmedin..."
Zakir, Türkan'ın lafını kesip biraz da yüksek sesle; "Sormadım, çünkü bu beni hiç ilgilendirmiyor. Gerekli görseydin kendin anlatırdın."
Türkan, sağ elini kaldırıp Zakir'e sus işareti yaptı. Ardından konuşmasına devam etti:
"Bu hareketinden dolayı sana minnettarım. Zakir, lütfen lafımı kesmeden beni dinle. Çünkü bu konuşmayı yapmak benim için oldukça zor. Ben hayatımın sana malum olmayan kısmıyla bugün tanışmanı istiyorum. Sanırsam benim geçmişimle tamamen tanışmadan, kendin için hiçbir neticeye varamazsın. Çünkü benim hayatım başkalarının hayatına asla benzemiyor."
Zakir, bu sözler üzerine Türkan'ın sözünü hiç kesmedi. Türkan, her şeyi anlattıktan sonra mektubu ve günlüğü sakladığı yerden çıkarıp Zakir'e uzattı.
"Burada ise sana anlatamadığım şeyler yazıyor. Onları bu defterden okuyabilirsin."
Zakir, defteri alıp elinde sanki kilosunu ölçüyormuşçasına sallayıp Türkan'a geri verdi.
"Hayır, benim bunu okumaya hakkım yok. Yaşadıklarınız senin ve Kadir'in arasında. Bunu üçüncü bir şahsın okuması adice bir davranış olur." Sonra bir süre susup devam etti:
"Bana gelince... Benim seninle ilgili düşüncelerim değişmedi..."
Kısa bir suskunluktan sonra Türkan'ın gözlerine bakıp sözlerini bitirdi:
"Ya, sen, Türkan? Sen kararını değiştirdin mi?"
Türkan başını hafif eğip "Hayır" demekle yetindi...
Yıllar sonra Zakir ve Türkan'ın sıcak yuvaları ve bir oğulları oldu. Türkan günlük rutinlerini uyguluyor, mutfakta kahvaltı hazırlayıp Zakir'i işe uğurlamak için hazırlık yapıyordu. Günlük takvime gözü iliştiğinde tarih dikkatini çekti. Eski tarihi kopartıp attıktan sonra dilinin altında mırıldandı:
"Bugün senin doğum günün, Kadir..."
Sonra dikkatle takvime bakıp sanki orada Kadir'i görüyormuşçasına iç çekti:
"Ah, Kadir... Kadir kıymet bilmeyen, Kadir..."
SON
Sevgili arkadaşlar, bu kısa hikayemizin de sonuna gelmiş bulunmaktayız. Dikenler arasında aşk hikayemizi de okumanızı tavsiye ediyorum. Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin. Görüşmek dileğiyle. Sevgilerimle
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Mektup
Short StoryBu kurgu gerçek yaşam hikayesini göz önünde bulundurularak yazılmıştır. Hikayede yer alan tüm kahramanlar gerçektir ve hikaye birinci kişi ağzından anlatıldığı gibi tarafımdan kaleme alınmıştır. Kısa Hikayeme desteğinizi esirgemeyeceğinize inanıyor...