Bölüm 3

46 6 0
                                    

Merhaba, arkadaşlar. Bugünki bölüm biraz kısa oldu ama yeni bölüm yarın aynı saatte sizlerle olacak. Keyifli okumalar...


Zarife Hanım hastane masraflarını karşılayabilmek için ek işler yapmaya başlamıştı. Öğretmenlik maaşının tamamı banka hesaplarına yatırılıyor böylece her sene yaz aylarında tatile gidiyorlardı. Kadir'in ilaçları için o paraları kullandıkları için çok çalışıp aradaki açığı kapatmaya çalışıyordu.

            Bir gün Türkan eve geldiğinde babasını evde buldu. İsmail Bey işten erken dönmüştü. Nereden geldiğini soran babasına geçiştirecek cevap verip odasına çekildi. Babası gazeteyi alıp koltuğuna oturdu. Türkan onun sinirli olduğunu bildiği için çay getirip önüne koydu. Adam çaya gözünün ucuyla bile bakmamıştı.

            "Annen nerede?" diye sorarken sesi öfkeliydi.

            Türkan bir yalan daha uydurmak zorunda kaldı.

            "Akşam dersi vardı. Birazdan gelir."

            Nihayet Zarife Hanım ve Türkan'ın sabırsızlıkla beklediği o an gelip çattı. Kadir, hastaneden çıkmak için son kez profesörün muayenesindeydi. Doktor on beş dakikalık muayenenin ardından Zarife Hanım'ı ve Türkan'ı odaya davet etti. Kadir onları görünce hemen ayağa kalktı. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu.

            "Buyurun, Zarife Hanım Kadir'i size teslim ediyorum.

            "Teşekkür ederim, Doktor Bey. Siz olmasaydınız Kadir'in iyileşmesi çok zordu. Allah sizden razı olsun."

            Doktor onun sözünü kesti. Sonra da yüzünü Kadir'e dönerek konuşmaya başladı:

            "Beni övmeye gerek yok. Senin iyileşmenin başlıca sebebi Türkan ve Zarife Hanım'dır. Eğer onlar olmasaydı senin iyileşmene hiçbir umut kalmazdı."

            Profesör masasına yanaşıp oradan iki röntgen sonucunu çıkardı.

            "Zarife Hanım bunların biri Kadir hastaneye ilk yattığı gün diğeri ise dün çekildi. Eğer siz Kadir'i götürüp herhangi bir poliklinikte ciğerlerinin röntgenini çekseniz, size onun bir zamanlar soğuk algınlığı olduğunu söyleseler ben beyaz önlüğümü çıkarır yakarım. Kadir, tamamen sağlıklı, kilosu on beş kilogram arttı."

            Profesör yüzünü Kadir'e dönüp devam etti:

            "Fakat şunu unutmamalısın; sağlıklı beslenmezsen, günde sekiz saat uyumazsan, yeterince dinlenmezsen, içkinin, sigaranın tadına bile bakarsan senin için yapabileceğimiz hiçbir şey kalmaz. Bundan sonra sana sinirlenmekte yasak. Anlaşıldı mı?"

            Kadir başını onaylar anlamda salladı.

***

Derslerden çok geri kaldığı için dördüncü sınıfı tekrar okumak zorundaydı fakat buna o kadar da üzülmüyordu. Böylece Türkan'la aynı sınıfta okuyacaklardı.

            Yaz tatilinde Kadir köyüne geri döndü. On beş ağustosta döndüğünde artık daha da iyileşmiş, kilo almıştı. Türkan da, bu süre boyunca ailesiyle birlikte güzel tatil yapmıştı. Kadir'in söylediğine göre olduğundan daha da güzelleşmişti.

            Kadir köyde olduğu süreçte ailesine hastalığından bahsetmiş, yaşadıklarını, Türkan ve annesinin ona nasıl yardım ettiğini anlatmıştı. Sonunda bekarlığına veda etmek istediğinin de altını çizmişti sözleriyle.

            Annesi duyduklarıyla çok gözyaşı dökmüş, babası bahçedeki koçu keserek kurban etmişti.

            Ekim ayının ortalarında Kadir'in ailesi Türkan'ı istemeye gitti. Kasım ayının beşinde ise onların nişanı oldu. Nişandan kısa süre sonra doktorların ısrarıyla Kadir tekrar köye döndü. Böylece kış tatilinin sonuna kadar Kadir'den ses seda çıkmadı.

            Türkan bu duruma oldukça üzülüyordu. Kadir en son bir telgraf çekmiş iyi olduğunu, merak etmemesini söylemişti. Fakat Türkan onu çok merak ediyordu. Yeniden hastalanmasından korkuyordu.

            Aynı zamanda artık kendi sağlığı da, kötüye gitmeye başlamıştı. Sık sık başı, kalbi ağrıyordu. Türkan o kadar zayıflamış ki, neredeyse nişan yüzüğü parmağından çıkacaktı. Fakat Türkan yüzüğü asla çıkarmıyordu.

            Son zamanlarda akrabaları, arkadaşları da sık sık soruyor, Türkan Kadir'in onu arayıp sormadığını söyleyemiyor, onun ne kadar ilgili olduğuyla ilgili yalanlar uyduruyordu. Bu durum da yeterince canını sıkmaya başlamıştı.

            Kadir, köyden döndükten sonra oldukça değişmişti. Sık sık sebepsiz yere Türkan'la kavga ediyor, giyimine, makyajına karışıyordu. Konuşup gülmeyi seven Türkan artık Kadir'in korkusundan kimseyle konuşmuyor, gülümsemeye bile çekiniyordu. Kadir ise onu tiyatroya, sinemaya götürmüyor, buluştuklarında en fazla biraz yürüyüş yapıp eve dönüyorlardı. Türkan defalarca Kadir'in onu eve kadar izleyip eve girdikten sonra gittiğini fark etmişti. Kadir verem hastalığını yenmeyi başarmıştı ama daha kötü bir hastalığa yakalanmıştı. Bu "Kıskançlık" hastalığıydı.

Devam edecek...

İki MektupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin