İlk bölümde gösterdiğiniz destek için teşekkürler arkadaşlar. Yeni bölümde de oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyeceğinize inanıyorum. Sevgilerle... Keyifli okumalar
Birkaç dakika sonra Zarife Hanım Kadir'in verem hastalıkları dispanserinde olduğunu ve oraya dün akşam ambulansla getirildiğini öğrendi.
Türkan, aklını kaçırmış gibiydi. Ne yapacağını bilmiyordu. Hazırlanıp hastaneye gitmek istedi ama annesi izin vermedi.
"Şimdi oraya gitmenin hiçbir anlamı yok. Nöbetçi doktor ateş düşürücü iğne yaptıklarını, şu anda uyuduğunu söyledi. Hem hasta yanına eli boş gidilmez. Yarın süt, taze sıkılmış meyve suyu hazırlarız, öyle gidersin. Bir an önce kendini toparla. Birazdan baban gelecek, seni bu halde görmesin."
Türkan, annesinin sözleri üzerine ayaklandı. Üstünü değişip aynanın karşısına geçtiğinde gördüğü manzaradan hiç memnun kalmadı. Gözaltları çökmüş, yüzü çekilmişti. Kısa süre içinde bir hayli zayıflamıştı.
Birkaç dakika sonra makyaj malzemelerinin yardımıyla yüzünü düzeltip masanın başına geçti. İştahı olmasa da, annesinin ısrarıyla bir şeyler yedi. Sofrayı daha yeni kaldırmışlardı ki, zil çaldı. Türkan kapıya koştu. Elinde kocaman bavulla kapıda bekleyen babasını görür görmez boynuna atladı.
İsmail Bey'in gelişi eve neşe getirmişti. Zarife Hanım, eşine hemen muazzam bir sofra kurdu. Adam güzelce karnını doyurduktan sonra sohbet etmeye başladılar.
"Ellerine sağlık, Hanım. Yemekler çok güzel olmuş. Yalnız neden ben yokken de, bu kadar güzel yemekler yapmıyorsun?" diye sorunca Zarife Hanım şaşırdı.
"Bu nasıl laftır, İsmail? Ben ne zaman kötü yemek yaptım?"
İsmail Bey parmağıyla Türkan'ı işaret edip söylendi:
"Peki, o zaman Türkan niye bu kadar zayıfladı? On beş günün içerisinde bu kadar zayıflar mı bir insan?"
Türkan bu soru üzerine kıpkırmızı oldu. Zarife Hanım ise bu soruya daha önceden hazırlanmış gibiydi. Yarı şaka yarı ciddi; "Senin derdini çekmekten zayıflıyor, Bey. Hafta sekiz ben dokuz seferdesin. Yüzünü bile göremiyoruz."
İsmail Bey, güldü.
"Bundan sonra seferlere gitmeyeceğim Zarife Hanım. Üstelik nöbet saatlerimi de değiştirdim. Artık gece çalışıp gündüzleri uykumu alacağım. Bakalım o zaman bahaneniz ne olacak?"
Türkan lafa karıştı:
"O zaman da bir şey düşünüp buluruz, baba."
Hepsi güldü. Bir saat sonra İsmail Bey yorgun olduğunu söyleyip odasına yatmaya gitti. Türkan ile Zarife Hanım ise yarınki günün planını yapmaya başladı.
İsmail Bey'in nöbetinin değişmesi ikisinin de işine geliyordu. Böylece Türkan gündüzleri Kadir'in yanına ziyarete gidebilecekti. Bu olaylardan babasının haberi olsa, biricik kızını asla göndermezdi.
Hanımlar bir saat içinde tüm hazırlıklarını yaptıktan sonra yattı. Sabah altıda annesi Türkan'ı uykudan uyandırdı. Türkan hemen kalkıp hazırlandı, annesinin sabah özenle hazırladığı ballı, kaymaklı kahvaltıyı bitirip evden çıktı.
Annesi onu kendi elleriyle cehennem oduna atıyormuş gibi hissediyordu. Türkan durumun ciddiyetinin farkındaydı. Bu yüzden o da kederliydi. Hem annesi hem de Kadir için kendine iyi bakmalıydı. Bu durum babasının da dikkatini çekiyordu. O yüzden oldukça dikkatli davranmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Mektup
Short StoryBu kurgu gerçek yaşam hikayesini göz önünde bulundurularak yazılmıştır. Hikayede yer alan tüm kahramanlar gerçektir ve hikaye birinci kişi ağzından anlatıldığı gibi tarafımdan kaleme alınmıştır. Kısa Hikayeme desteğinizi esirgemeyeceğinize inanıyor...