Yeni bölümle geldim. Keyifli okumalar. Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen... Seviliyorsunuz
Böylece aylar geçip gidiyordu.
Yaz döneminin sınavlarının kritik zamanıydı. Türkan mükemmel bir hafızaya sahip Kadir'le birlikte durmadan ders çalışıyordu. Bu zamanda artık araları da, düzelmeye başlamıştı. Kadir, gittikçe kıskançlığın taşını atmaya başlamıştı. Bunun için Türkan birçok kıyafetinden, makyaj malzemelerinden feragat etmek zorunda kalmıştı ama yine de mutluydu.
Sınavlar bittikten iki gün sonra Kadir köyüne geri döndü. On beş ağustosta döneceğini, ara sıra arayacağını yarım ağız söz verse de, Türkan artık bunlara inanmıyordu. Kadir bu sefer de sözünü tutmadı. O otuz ağustosta ancak geri döndü.
Kadir arada geçen zaman zarfında daha da, beter olmuştu. Sürekli öfkeliydi, söz söylenmiyordu. Türkan bu duruma sadece iki ay dayanabildi. Araları artık o kadar açılmıştı ki, ortaya nişanı atmak durumu geldi. Aile büyükleri toplanıp bir şeyleri düzeltmeye çalışsa da, İsmail Bey kızını sokakta bulmamıştı. Bu nahoş konuşmaların hiçbirini Türkan duymadı. Odasına çekilmiş, gözyaşları içinde geçmişi, olan bitenleri düşünüyordu. Annesi kızına teselli veriyor, zararın neresinden dönülse kardır diyordu.
Kadir'in akrabalarının tüm konuşma çabaları sonuçsuz kalmış, onlar yüzüğü alıp geri dönmek zorunda kalmışlardı.
Türkan fenalaşmıştı, o gece iki defa sağlık ekipleri geldi. Onun sağlığı gittikçe kötüleşmişti. Tansiyonu normalden çok yüksekti. Kalbindeki güçlü ağrılar, halsiz vücudu yüzünden iyice güçten düşmüştü. Zarife Hanım ona güçle yemek yediriyordu.
İki hafta sonra Türkan evde yalnız olmasını fırsat bilip göz bebeği gibi koruduğu günlüğü çıkarıp gözyaşları içerisinde okumaya başladı. Her sayfasını okudukça anılar gözlerinin önünden geçiyor, gözyaşlarına hâkim olamıyordu. Son sayfasına kadar okuduktan sonra kalkıp babasının çalışma masasına geçti. Bir müddet düşündükten sonra önüne koyduğu beyaz kâğıdı hızlıca doldurmaya başladı.
"Kadir, Azizim!
Bu benim sana son mektubum ve biliyorum ki, bu da diğerleri gibi cevapsız kalacak çünkü senin bana söyleyecek hiçbir sözün kalmadı.
Artık ben gizlediğim, hatta evlendikten sonra bile üstünü açmayacağım sırrımı sana anlatabilirim. Biz artık hiçbir zaman kavuşamayacağız. Ben bunu daha bir yıl önce beni istemeye geldiğiniz gün hissetmiştim.
O gün ben odamda otururken annen yanıma gelip, "Kızım, bizde böyle bir adet var; kız erkek tarafını birkaç defa "Hayır" diyerek geri çevirdikten sonra "Evet" der. Senin de ilk önce "Hayır" demeni isterdim."
Annenin sözleri karşısında donup kaldım. Aramızdaki münasebet herkese malum iken vereceğim "Hayır" cevabına kim inanırdı ki? Bu beni komik duruma düşürmez miydi?
Ben şaşkınlıkla kendimi toparlayıp sordum:
"Bundan Kadir'in de haberi var mı?"
Bu zaman annen, sanki yılan sokmuş gibi yerinden sıçrayıp kekeleyerek söylendi:
"AA, sakın! Kadir'in haberi olmasın sakın!"
Ben o zaman annene hatta evlendikten sonra bile bu konuyu açmayacağıma dair söz verdim.
O zaman ben bunu ciddiye bile almadım hatta köyüne gidip üç ay sonra dönünceye kadar beni hiç aramadığın zaman da, aklıma gelmedi. Lakin köyden döndükten sonra karakterinin değişmesinden sonra her şeyi anlamış oldum. Karakterinin bu kadar değişmesinde annenin rolü büyüktü.
Ben birçok konuda ödün verip senin bu kıskançlık ateşini söndürmeyi başardım. Köye dönerken artık sen o kadar kıskanç değildin fakat oradaki iki aylık tatilde aldığın "Eğitim" seni olduğundan daha da, kıskanç biri yaptı.
Başlarda sen beni seviyordun. Fakat nişanlandıktan sonra bu sevgi isteğe çevrildi. Senin için bir eşyadan farkım yoktu. Parmağıma taktığın o metal parçasıyla beni kendine kul yapabileceğini mi düşünüyordun? Yoksa karakterini sertleştirerek, kaba davranışlarla beni kendine daha da, bağlayacağını mı sandın? Benim bunca çektiğim eziyeti yere vurup kaderimle barışacağımı mı düşündün yoksa?
Benim sabrıma da, gücüme de en iyi sen şahitsin. Ben açlığa, yokluğa, senin sirkeden sert karakterine bile katlanırdım. Lakin anlamsız, sebepsiz kıskançlığına katlanamazdım! Ben asla benim namusuma, şahsiyetime şüphe ile yaklaşan biri ile aile kurmazdım.
Garip olsa da, benim seninle geçirdiğim en güzel vakitler hastanede yattığın dönemlerdi. Senin yanında olmak, sana hizmet etmek, bütün bunlar beni mutlu ediyordu. Çünkü daima senin yanındaydım. O zaman kıskançlığından da eser yoktu. Olamazdı da, zaten. Çünkü ben o zor sınavdan şerefle çıkmıştım.
Mektubun başındaki "Azizim" lafı seni yanıltmasın. Bir anne evladını nasıl seviyorsa ben de seni öyle seviyorum. Çünkü seni ikinci defa hayata ben ve annem döndürdük.
Bu mektupla birlikte "Hayat günlüğümü" de sana gönderiyorum. Bu artık bana lazım değil. Onun içindeki her şey benim kalbime yazılı zaten.
Senden son bir ricam olacak; lütfen artık beni rahat bırak. Ben kararımı asla değiştirmeyeceğim.
Elveda"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Mektup
Short StoryBu kurgu gerçek yaşam hikayesini göz önünde bulundurularak yazılmıştır. Hikayede yer alan tüm kahramanlar gerçektir ve hikaye birinci kişi ağzından anlatıldığı gibi tarafımdan kaleme alınmıştır. Kısa Hikayeme desteğinizi esirgemeyeceğinize inanıyor...