Jongin hakkında bir bilgi: Asla güzel dans edemezdi, bu konuda berbattı. Berbat ötesiydi hatta.
Yapmayı en çok sevdiği şey, çizim ve Ruda'yı bazen bize kaçırıp onunla eğlenmekti.
Bunu da son zamanlarda yapmaya başlamıştı. Ruda, o kutsal not defterine giren ilk bebekti, uyuduğunda beşiğindeyken çizilmişti ve Jongin'in bu hallerini zamanla daha çok sever olmuştum çünkü ben de Ruda'ya artık nasıl yaklaşacağımı biliyordum. İşin tek bir kötü yanı vardı, Jongin bazen Ruda'ya ikimizin arasındakileri anlatıyordu ve yüz kez uyarsam da bunu yapmaya devam ediyordu.
Ruda, bilirkişi değil Jong. Gece evcilik oynamayı bilmiyor. Aynen böyle diyordum. Ruda'nın bildiği tek oyun Jongin'in burnunu yiyeceğini söylemesi ve onun burnuna dokunup dütlemesiydi. Bir de cee-ee diyince gülüyordu o kadar.
Perşembe sabahı, Chanyeol ansızın bize gelmişti. Sevişirken gelmesine rağmen neden diye sorgulamadık. Çoğu zaman sevişirken kapıyı açmazdık, bu konuda yazılı olmayan bir sözleşmemiz bile vardı ama o gün farklı olduğunu hissedebiliyorduk. Chanyeol kapıdan girdiğinde deli gibi titriyor, sürekli kendi kendine homurdanıyordu. Jongin ilk kez onunla karşılaşmasına rağmen yanına oturmuş sorunu çözmek ister gibi yüzüne bakıyordu. Normalde benim dışımda herkese yaratık gibi bakan Jongin, Chanyeol'ü ilk kez görmesine rağmen yanından ayrılmak istemiyordu.
Chanyeol bizim ne oldu sorularımıza karşılık öğleden sonraya doğru bir anda patladı.
"Ayrıldık!" diye bağırdığında ikimiz de sessiz kaldık. Asla ihtimal veremezdik çünkü. Chanyeol ve Baekhyun gördüğüm en sıradışı çiftti, uzun süredir birliktelerdi, mutlulardı, yaşça büyüklerdi de. Hayatları mantık çerçevesinde dolanıyordu. İkisinin de planları vardı, bunu daha çok Baekhyun ufak telefon konuşmalarında anlatırdı. Bana evlenmekten bahsederdi, resmi olmayan ama Tanrı'nın kabul ettiği evliliklerden derdi.
Meğer öyle değilmiş. Baekhyun, bir sabah valizini toplayıp gitmiş, Chanyeol ağzını açıp hiçbir şey diyememiş.
"Nasıl hissediyorsun?" Jongin uzun sessizliği sorusuyla bozunca ikimiz de ona döndük. Chanyeol artık titremiyordu, sinirli değildi, onun yerine gözleri dolu dolu bir enkaz gibi ortamızda oturuyordu. Elimi Chanyeol'ün dizine koyup destek olmak istercesine okşadım. Cebinden bir sigara çıkarttı ve yakıp dudakları arasına yerleştirdi.
"İğrenç hissediyorum, üç paket acılı ramen yemiş de sıçamamış gibiyim, içim yanıyor ama bir yandan da hiçbir şey hissetmiyorum. Hislerim elimden alındı sanki, Baek giderken hislerimi de yanında aldı, sanırım canım acımasın diye." Bu sözler beklenmedik bir şekilde Jongin'i etkiledi. Duygularını Chanyeol'le birlikte kaybetmiş gibi kafasını öne eğip hüzünlenmeye başladı.
Ben sessiz kalan taraf oldum. Baekhyun'un annesi, annemin okuldan arkadaşıydı. Baekhyun'la aramızdaki bağ her zaman narin olmuştu. Ailedeki tek çocuktu, annesi ve babası üzerine titrerdi ve Baekhyun koleje gidince aramızdaki narin bağ neredeyse örümcek ağı kadar siliklemişti fakat ne zaman telefonu açsam Baekhyun eskiden olduğu gibi cıvıldardı. Sokakta oynayıp birkaç gün sonra unuttuğum tiplerden değildi, gerçek bir arkadaştı.
"Baekhyun neden açmıyor?" Elime aldığım telefona sinirle bakarken Chanyeol gözlerini devirdi. Baekhyun'la konuşmam lazımdı, cidden buna ihtiyacım vardı, sormam gereken sorular vardı. Sadece Chanyeol için değil, kendimin de onda cevap aradığı sorulardı bunlar.
"Telefonunu evde bırakmış," dedi Chanyeol donuk donuk. "Birkaç parça kıyafet dışında her şey eskisi gibi yerinde duruyor."
İlk başta inanamadım. Telefonu elime alıp birkaç kere daha aradım, akşama kadar o koltukta otururken ulaşmak umuduyla aradım. Jongin, Chanyeol başından geçenleri anlattıkça hepimizden daha çok ağladı, Chanyeol sessiz kaldı, ara ara gizlice ağladı ve ben Jongin ağladı diye ağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
F*cked My Way Up To The Top || Sekai
FanficJongin'le fena kavga etmiştik. Bu sefer kesin ayrılacağız, dedim kendi kendime. İkimiz de koltuğun iki ayrı ucunda nefes nefese otururken birbirimize laf söylüyorduk. Sonra gecenin bir yarısı Jongin sessizleşti ve aramızda şöyle saçma bir diyalog ge...