Sırtımdaki ejderha gibi.

320 45 33
                                    

Seksenler partisi kesinlikle iyi bir fikir değildi. Hatta bir insanın aklından geçmemesi gereken hastalıklı bir fikirdi fakat Jongin geçen hafta israr etti diye ispanyol paça kot pantolona sığdırdığım bacaklarımla yürürken seksenler partisinin mükemmel bir fikir olduğuna inanıyordum. Heyecandan imkanım olsa uçacak kadar fenaydım. Sebebi de aslında açık değildi, heyecanlı olduğum noktalar arasında uzun süre sonra ev dışında vakit geçirecek olmamız ve Chanyeol'ün yeni erkek arkadaşıyla tanışmak gibi virgüller vardı.

Yaklaşık beş kilometre kadar yürümek bile oraya gidene kadar bacaklarımdaki dar pantolonu üzmemişti.

Her ne olduysa oraya vardığımızda oldu.

Öncelikle; partide toplasam bir avuç insan vardı. On, on beş kişi köşeye çekilmiş bizim yatak odası kadar dar alanda popolarını sallamaya çalışıyorlardı. İçki serbestti ve Chanyeol seksenler havasından çok iki bin yüz model uzaylı gibi giyinmişti. Hippi gibi giyinip saçını şekillen Jongin'e ettiğim lafa yandım onu görünce.

"Heyecandan ölüyorum," demiştim kendi etrafımda dönerken. Jongin kenardan kaptığı bardakları renklerine göre dizip içiyordu.

"Ee, seninki nerede?" Chanyeol yanıma gelip omuzlarını silkti. Partide pek bir ses yoktu, seksenlere uysun diye açılan müzik geçen sene çıkmıştı, onun da sesi pek açık değildi. Biz konuşurken taa karşıdaki kızlar dönüp bakıyordu, o kadar ses azdı yani.

"Tuvalete gitti. Gelir şimdi," sonra hayatında ilk kez içiyor gibi bardakları kafasına diken Jongin'i işaret etti. Umrumda değil dercesine kaşlarımı kaldırdım ve boynumu büktüm.

Dün ağır bir kavga etmiştik. Hatta o kadar ağırdı ki, bu sefer kesin ayrılacağız, dedim kendi kendime. İkimiz de koltuğun iki ayrı ucunda nefes nefese otururken birbirimize laf söylüyorduk. Sonra gecenin bir yarısı Jongin sessizleşti ve aramızda şöyle saçma bir diyalog geçti, kimse de buna inanmadı:

"Gel yatağa gidelim. Dağılmış ama sonra yanındaki eşini bulmuş iki yap-boz parçası pozisyonundan istiyorum. Yanına da saçıma asılan en sertinden bir şeyler."

"Barıştın mı benimle?"

"Yok, böyle oturmaktan gına geldi de, yatağa geçelim sevişirken devam ederiz kaldığımız yerden."

Chanyeol benden istediği tepkiyi alamayınca tekrar içkileri sıralayan Jongin'e baktı. O ise çoktan kendini kaybetmiş gibi duruyordu. Ne kadar durdurmak istediysem de durdurmadım, çünkü dün sevişirken içinde aşk barındırmayan şeyler yapıp birbirimizin orasını burasını ısırmıştık, Jongin'in saçına fena sert asılıyordum ve resmen nefretle dün yatağın karyolasını kırıyorduk. Sırtım diş işi doluydu. Bir ara yatarken köpeğe Jongin'i ısırtmak gibi kötü şeyler yaptırmayı düşünmüştüm.

"Şık olmuşsun," dedim kibar olmaya çalışarak. Biraz da dikkatimin Jongin üzerinden gitmesini istiyordum.

"Sen ve Jongin de öyle." Zorla gülümsedim. Jongin'le aramdaki gerginlik gözlerimiz kesiştikçe artıyordu. Sonunda bütün o umursamama çabama rağmen dayanamadım. Bakışlarımız derinleşirken Jongin'in yanına kayıp önündeki bardağı aldım ve tepeme diktim.

"Bu ne ya?"

"Meyve suyu." Yüzümü buruşturdum.

"Sarhoşsun sandım," diye homurdandım. Hâlâ sarhoş olduğunu düşünüyordum. Meyve suyundan çok bir şişe votka bitirmiş de ipte yürüyor gibi bir ifadesi vardı. Önüne dizdiği bardaklardan bir tane daha alıp tepeme diktim.

En son üçüncü bardaktan sonra ağzım çok tatlandı diye aldığım yarım bardak buzlu su ciddi ciddi votka çıkana kadar kendi kendime hâlâ sinirleniyordum. Kocaman bir yudum boğazımdan güp diye geçip içimi cayır cayır yanmıştı.

F*cked My Way Up To The Top || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin