Sadece kokulu öpücükler ve bacak dolu derin sarılmalar.

442 43 13
                                    

Hava ılıktı. 

Nisan'ın sonlarındaydık, yavaş yavaş elektrik telleri gibi gerginleşmeye başlıyorduk. Sıcaklayıp fazlaca terliyorduk, Jongin geçen ay daha soğuk olmasına rağmen bu ay eşorfmansız dolaşmamıştı. Artık gözlükleri vardı, Harry Potter'ınki gibi yuvarlaklardı ve cidden yakışıyordu. Gözleri üç numara olmuş, astigmatı da varmış. Bu o konuda sakin olsa da üzülmüştüm. 

Nisan başından beri üzerine korkunç bir olgunluk çökmüştü. Yaşından dolayı değildi, bir ay içinde travma atlatmamıştık, kaybımız yoktu. Aksine, çok klasiktik. Oyun oynuyorduk, yatakta evcilik oynuyorduk, sırayla çamaşırları yıkıyorduk, sırayla asıyorduk.

Günde yine tek öğün yiyorduk, akşam uyanıyorduk, bazen bağımsız bağımsız takılıp ayrı ayrı duruyorduk ama aynı yatakta buluşuyorduk fakat çoğu gece artık yatak duvara çarpmıyordu ya da inlemeler yoktu. Bu ay durgunluk vardı. Gece sadece kokulu öpücükler ve bacak dolu derin sarılmalar oluyordu. 

"Kımıldama," dedi Jongin göğsümü avuçları arasında sabit tutmaya çalışırken. Ihladım, kollarım havada uzun süredir aynı pozisyonda durduğu için uyuşmaya başlamışlardı ve uykusuzdum. Uyumak için gözlerimi kapattım.

Kardeşim doğmuştu. 

Sonunda. 

Dört kilo yüz kırk gram kadar doğmuştu ve annemin dediğine göre bana benziyordu. Benim kız versiyonumdu. Ablama benzeyen tek şeyi minik, güzel burnuydu. Diğer bütün özellikleri Choi'nin dediğine göre Junmyeon gibiydi. Parmağını ağzına alması onun alışkanlığıymış falan filan.

Choi ve annem hastaneden çıktıktan sonra biraz sağlık kontrollerinde zorlandıklarından dolayı Ruda bizimle kalmak zorunda kalmıştı, yaklaşık bir hafta boyunca bizimle kalmaya devam edecekti ve bugünden itibaren beş gün daha bizimle kalmalıydı, aynı zamanda fena ağlıyordu ve ben de bazen ona bakarak ağlıyordum.

Süt içerken korkunç görünüyordu, gaz çıkartırken ve altına yaparken ohluyordu. Uyuduğunda gülüyordu ve ben bir bebeğin -bir aylık bir bebeğin- seslice gülebildiğini bilmiyordum. 

Bir de Jongin'e aşırı düşkündü. Kucağıma aldığımda hıçkırarak ağlayan bebek Jongin'in sesini duyunca sessizleşip sakin kalabiliyordu. Susması ve daha fazla boğazını parçalamayacak gibi ağlaması çok hoştu fakat geceleri Jongin'in göğsünde uyuyor olması beni fazlaca zorluyordu. Aynı anda aklıma yüzlerce soru getiriyordu.

"Bitti dedim minik serçe," Jongin yanağımı parmağıyla dürtünce gözlerimi usulca aralayıp göğsüme bakmak için doğruldum. Jongin kağıtlara çizmekten sıkıldığı için hobi olarak göğsüme kendince şeyler çizip yazılar yazıyordu. Bu sefer sadece bir masa çizmişti, geçenlerde televizyonda gördüğü çirkin bir masaydı.

"Beğendin mi?" Yorgunca tebessüm edip kafamı salladım. Ruda iyi ki günün yirmi saatini uyuyarak geçiriyordu, öğlen sütünü içip uyuduktan sonra birkaç saat deliksiz uyuyordu ve Jongin bu süreç içerisinde göğsümü sulu boyasıyla boyayabiliyordu. 

"Sehun," Jongin çenemi kavrayıp yüzüme yaklaşınca gözlerimi kırpıştırıp tekrar yatağa uzandım.

"Beğendim," dedim kısık sesle. Evin içinde bağırışlar ve sesli şeyler yoktu: Seks gibi.

"Hasta mısın?"

"Hayır," değildim. Son derece yorgun ve meraklıydım. Eğer içimizden birinin bir rahmi olsaydı ve bebek yapsaydık her sabah güneş neredeyse doğmadan kalkıp gecelere kadar ninni mi söyleyecektik, merak ediyordum. Bazen de Jongin'in, çoğunlukla erkekleri seviyor olmasından dolayı mutluluk duyuyordum. Sehunseksüeldi, değil mi? Unutalım bütün güzel kızları.

F*cked My Way Up To The Top || SekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin