Meyra

14 3 0
                                    

Sabah uyanıp duşumu hızlıca aldım ve evden çıkıp cafe'nin yolunu tuttum.

Yolda yürürken her sabah yaptığım gibi yürüyüş yolundaki marketten bir kutu salam aldım ve yürümeye devam ettim. Cafe'nin girişinde oturan iki köpeğe salamları yedirip başlarını okşadım ve kapıları açıp içeri girdim. Bir gün önce işe gelmediğim için aç kalmış olmalıydılar ki heyecanla yemeklerini yiyip mutluluk havlamalarını yaptılar.

Saat daha 9:30'tu ve 11'den önce ne Berra ne Doruk ne de müşteri gelmezdi.

Bu cafeyi 2 yıl önce hayallerimi gerçekleştirmek için açmıştım. Hayallerim arasında tabiki başta çok iyi bir barista olmak vardı. Çok iyi mi bilmiyorum ama iyi bir barista olmuştum herhalde.

Kendime güzel bir kahve yapıp yerime oturdum ve kitaplarımdan birini elime alıp okumaya başladığım sırada gelen mesaj sesi ile gözlerimi kitaptan ayırdık.
Kahvekokusu takma adına sahip olan anonim kızdan olabilir miydi acaba? O kızın kim olduğunu gerçekten çok merak ediyordum.

Berra : Günaydın Berk. Ben bugün biraz geç gelsem olur mı?
Berk : Olur tabiki, ben açtım sen rahatına bak
Berra : Çok teşekkür ederim, işim biter bitmez oradayım başkan

Hazır telefonumu elime almışken anonim kız yazmış mı diye bakmak için uygulamaya girdim. Fakat hiç mesaj yoktu. Bu kadar çabuk vazgeçtiyse zaten sevmiyordur deyip kendi kendime omuz silkip kitabıma geri döndüm.

Kahvekokusu (anonim kız) ağzından....

Berk'i çok uzun zamandır tanıyor ve ona karşı çok uzun zamandır hisler besliyordum. Ama bir türlü açılamamıştım ona. Neden mi, çünkü aklımın almayacağı şekilde hayal gibiydi.

İnce ve uzun vücudunun aksine sapa sağlam duruşu vardı. Elimi teker teker üzerine gezdirmek istediğim ve kollarını saran bir çok dövmesi vardı. Bunlarda yetmezmiş gibi bacaklarında da iskambil kağıtlarının olduğu bir dövme vardı. Boynunda ise bir zar dövmesi vardı. Kulakları delikti. Dövmesinin hemen üstündeki sol kulağının kıkırdağında 2 deliğe halka küpeler takardı.

Dış görünüşünü bir köşeye bıraktığımda harika bir kalbi vardı. Her sabah cafesinin önündeki köpekleri besler , her akşam yemekten kalanları kedilere dökerdi. Aç birini gördüğünde hemen yemek alır karnını doyururdu. Ve içimi gıdıklayan harika bir sesi...

Şu an çalıştığı ve aynı zamanda da sahibi olduğu cafeyi 2 yıl önce sadece kendi çabalarıyla açmıştı. Annesinden ve babasından hiç yardım almadığını biliyordum. Nereden mi ? Tabiki bana hiç benzemese de ikiz kardeşim olan Berra'dan.

Benden 1 yaş büyüktü ve hukuk okumak istediği ama bir türlü yaşadığı şehri kazanamadığı için tercih yapmayıp hırsla tekrar tekrar çalışmaya devam ediyordu. Neden burada kalmak istediğini hiç anlamıyordum. Muğla güzel bir şehirdi evet ama üniversite için insanlar hep daha büyük şehirleri hayal etmez miydi?

Ben onu böyle uzaktan severken Berra daha fazla kendimi yıpratmama dayanamamış bir şekilde karşısına çıkmam gerektiğini kafama empoze etmişti. Her gün karşımda Berk'i görmek bu fikri hayata geçirmeme vesile olmuştu. Berk'in cafesinin tam karşısında ve denize sıfır bir cafemiz vardı. Babamın yıllar önce aldığı ve benim geçen sene cafe olarak hayata geçirdiğim bistro tarzı bir cafe. Berk'in cafesinin aksine bizimki daha çok yemek yemek için kullanılan bir mekandı. Ee aşçısı sağolsun mükemmel yemekler yapıyordu. Şeyden bahsetmiş miydim, aşçısının ben olduğumdan?

4 yıl önce 18 yaşımdayken çocukluk hayalim olan aşçılığı babamlara kabul ettirmiş ve üniversite sınavının sonuçlarını bile almadan İstanbul'daki ünlü bir aşçılık akademisine kayıt yaptırıp, eğitim almış ve geri buraya döndüğümde babamın önceden almış olduğu bu mekanı bistro'ya çevirip mutfağına geçmiştim. Hayallerini yaşayan sadece Berk değildi. En çokta bu yüzden ona karşı büyük saygı duyuyordum. Hayallerinin peşinden gitmek nasıldır en iyi ben biliyordum!

Berk'i mutfağımın penceresinden yemek yaparken izliyordum çoğu zaman. Tabi Berk'in bundan haberi yoktu. Hatta benim varlığımı bile bilmiyordu muhtemelen.

Dün akşam da Bulutla onlara doğru giderken apartmana yetiştiğimizde karşımda gördüğüm el ele tutuşmuş Berk ve adını bilmediğim kızı görünce hayallerim yerle bir olmuştu. Ona kim olduğumu söylemek niyetindeydim, zaten kendimi saklamak gibi bir derdim yoktu aslında. Numarasını bilmediğim için connectten yazmaya başlamıştım. Tabiki Berra'dan alabilirdim numarayı ya da Bulut'tan ama Berk kendisi versin istiyordum. (Bu arada Bulut liseden beri en yakın arkadaşımdı. Ben 2 yıl İstanbulda kalıp döndükten sonra tekrar görüşmeye başlamıştık.)

Ben şimdi mutfakta ön hazırlık yaparken pencereden gördüğüm kadarıyla Berk'te gelip köpeklerini beslemiş ve cafeyi açmıştı. Dün ona 'bir daha konuşmayalım' dedikten sonra içim içimi yese de mesaj atmamaya çabalamıştım.

Başkasını seviyordu! Benim onu çaresizce sevdiğim gibi o da başkasını seviyordu! Bu onu sevmeme engel değildi, ya da düşünmeme, görmek istememe.

Ön hazırlığım bitince kendime bir çay koyup cafenin dışına çıktım ve biraz hava aldım. Cafeme doğru dönüp " Deep Bistro" tabelasını görünce ilk günkü heyecanımla gülümseyip içimi huzurla doldurdum ve karşı cafedeki Berk'e baktım. Elindeki kitaba tüm dikkatini vermiş, göz kırpmadan okuyordu. Ne okuduğunu anlamak için biraz ilerledim ve elindeki kitaba baktım. En sevdiğim yazar olan Sabahattin Ali'nin İçimizdeki Şeytan adlı kitabını okuduğunu gördüğümde deli cesareti ile içeri girip telefonu elime aldım ve kitaptan hatırladığım şu kesiti ona yazma ihtiyacı ile yanıp tutuştum.

Kahvekokusu : Acaba şu anda o ne düşünüyor?
Kahvekokusu : Herhalde beni değil..
Kahvekokusu : Niçin?
Kahvekokusu : Onun kafasında bir müddet yaşamak için neleri feda etmem ki?
Kahvekokusu : Her şeyi..

Mesajı gönderip pencere başına geçtim. Mesajı görünce vereceği tepkiyi buradan izlemek daha iyi olacaktı.

Bu arada ben size adımı söylememiştim değil mi? Ben Meyra..

Berk'in ağzından....

Ne kadar süredir kitap okuyordum bilemiyorum ama telefonuma gelen mesaj ile gözlerimi bir kaç saniyeliğine kitaptan ayırıp telefona baktım ve geri kitledim. Sonra tekrar telefona döndüm. Anonim kız mesaj atmıştı. Mesajı okuduktan sonra şaşkınca etrafıma bakındım.

Şu an okuduğum kitap olan İçimizdeki Şeytan'dan bir kesit paylaşmıştı. Okurken içimden devam ettirdiğimi anlayınca gülümseyip cevap yazdım.

Berk : Bana şimdi bir işaret versin, derhal, bir an düşünmeden tramvayın altına atlarım.
Berk : Acaba atlar mıyım?..

Okuduğum kitabı biliyor olması, bir kesit söylediğine göre daha önce okumuş olması beni heyecanlandırmıştı, anlamlandıramadığım şekilde. Kitap okumaya bayılan, en sevdiği hediye kitap olan biri için böyle bir tesadüf çok güzel değil miydi? Kimdi, amacı neydi hala bilmiyordum ama okuduğu kitaba, geçen gün önerdiği şarkıya bakılırsa kafa dengi bir kız olduğu belliydi.

Bu, onu daha çok merak etmeme sebep oluyordu..

AĞRI KESİCİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin