1- Yeni Hayatımın Başlangıcı

50 4 8
                                    

  Buraya başlama tarihinizi atabilirsiniz
 
    Beyaz elbisemin eteğini çekiştirerek düzeltmeye çalışıyordum. Annemin seçtiği bu elbise gerçekten çok rahatsızdı ve ayrıca burada bulunmaktan hiç memnun değildim. Tam o anda annem dans pistinden elini sallayarak bana seslendi, "Melina, haydi gel kızım!".

  Gözlerimi devirdim, gerçekten nasıl mutlu olmamı bekliyordu? Babamı kaybedişimizin üstünden daha o kadar uzun zaman geçmemişti bile ve annem evleniyordu. Nasıl yapardı ? Yine de onu üzmek istemiyordum, sonuçta o da çok üzülmüş, benim kadar acı çekmişti. Üzülmesin diye dans pistine gitmeye karar verdim. Yürürken aniden birisi bana çarptı. Sinirle mırıldandım "Dikkat etsene".
 
   Bana çarpan kişinin sesimi duymamış olmasını umarak yüzüne baktım. Bu kişi Göktuğ idi, şu an görmekten en az zevk alacağım kişi. Elinde, içinde şampanya olan bir bardak vardı. Sinirle yüzüne baktığımı farkedince, gülümsedi. Beni sinir etmekten eminim çok zevk alıyordu. "Pardon küçük hanım" dedi gülümsemesini hiç bozmadan. "Yürürken önüne bakmayı yakın zamanda öğrenirsin umarım Göktuğ" diyerek kafamı çevirdim.
  
   İlerlemeye devam edecektim ki, Göktuğ boştaki eliyle bileğimden tuttu ve, "Tamam kızma bu kadar, pardon dedim ya. İyi geçinmeyi öğrenmemiz gerek biliyorsun" dedi. Hala ukala ukala sırıtıyordu. İyice sinirlenerek "Annemle baban evlendi diye biz kardeş olmuyoruz" deyiverdim. Sözcükler ağzımdan çıktığı anda pişman oldum çünkü birden çok sert davranmış gibi hissettim. Bir yandan da haklıydı, artık aynı evde yaşayacaktık. Ondan sonsuza kadar nefret edemezdim ya...

  "Tamam öyle olsun" dediğinde yüzündeki gülümseme silinmişti. "Ben de sana bayılmıyorum Melina, ama ben senin aksine babamın mutluluğunu önemsiyorum. O yüzden uslu bir kız ol ve benim tersime düşmemeye çalış" diye ekledi. Şok olmuştum, sanırım ondan sonsuza kadar nefret edebilirdim. Ne cürretle benimle böyle konuşurdu ? "Aptal" diye mırıldanarak kolumu çektim ve elinden kurtardım.

  Dans pistine gitmekten vazgeçerek salonun balkonuna doğru yol aldım. Balkona çıktığımda, deniz manzarasına bakarak derin bir nefes aldım. Soğuk hava iyi gelmişti. Ardından kafamı karanlık gökyüzüne doğru çevirdim. Yıldızların ışığı karanlığı delercesine parlıyordu. "Orada mısın babacağım ?" diye seslendim gökyüzüne.

  "Orası daha rahat biliyorum, yıldızlardan tahtında oturuyorsundur şimdi gök kubbenin üzerinde, ama keşke burada olsaydın. Bunların hiç biri yaşanmasaydı" gözlerimden yaşlar süzüldüğünü hissettim. Elimi götürüp makyajım bozulmasın diye hafifçe yaşları sildim. Ben ağlamamak için derin nefesler alırken müzik sesinin kesildiğini farkettim. Kendimi toparlayıp tekrar salona girdim. Herkes toparlanıyor, yavaş yavaş salondan çıkıyorlardı. Yavaş adımlarla annemin yanına gittim.

  "Hah, Melina buradasın kızım. Hadi herkes gidiyor vedalaş insanlarla" diye beni tembihledi. Ben de aynı söylediği gibi, çıkan herkesin tek tek elini sıktım ve sahteden gülümseyerek, olmam gereken hanımefendi gibi ufak sohbetlerle uğurladım onları. Sonuçta ben annemin kızıydım. Annem tam bir salon hanımıydı ve benim de öyle olmamı istiyordu, ben de bu herkesin yüzlerine kibarlık maskeleri taktığı tiyatrayo ayak uyduruyordum. Her şey sahtelikten ibaretti bu dünyadan. Şimdi de hiç tanımadığım, sevemediğim bu insanlarla aile rolü yapacaktım. Metehan Karaca ve oğlu Göktuğ Karaca. Hayatımıza nereden, ve neden girmiştiniz siz ?

   Düğünden sonra, artık ikamet edeceğimiz, yeni evimize geldik. Annem, babamdan kalan eski konağımızı satmıştı ve Karaca köşküne taşınmamıza karar vermişti. Ne diyebilirdim ki ? Babamın anılarını ne hakla bir çöp gibi kaldırıp atıyorsun mu diyecektim ? Düşüncelerimin arasında boğulurken Metehan amcanın sesini duydum "Melinacığım, Göktuğ abin sana odanı göstersin". Tabii ya, Göktuğ abim. Kibarlığımı bozmamak için sadece başımı sallamakla yetindim.

  Göktuğ çantamı almak için elini uzattığında ondan önce davranıp çantamı kaptım. Eli havada kalmıştı. Onun taşımasına izin vererek aciz duruma düşmek istemiyordum. Havada kalan eliyle merdivenleri gösterir gibi yaptı "Bu taraftan". O önde ben arkada üst kata çıktık. Sağ taraftaki koridorda üç kapı vardı. Göktuğ soldaki kapıyı gösterip "Şurası senin odan, bu karşıdaki de benimki" dedi. Sözünü bitirmesini beklemeden gösterdiği odanın kapısına ilerledim. Adımlarını hızladınrıp önüme geçti ve kapı kolunu tuttu."Ne yapıyorsun sen?" dedim gözlerinin içine bakarak. Gözleri simsiyahtı, tıpkı kararmış ruhu gibi. "Sözümü bitirmedim minik kardeşim" dedi ve elini çekti. "Bu yandaki oda banyo, aslında benim banyomdu ama artık seninle paylaşabiliriz. Bu kibarlığımı unutma" deyip göz kırptı. "Kalsın" dedim "Aşağıdaki banyoyu kullanırım ben". Odamın kapısını açıp kendimi içeri attım.

  Odanın, pembe çiçekli beyaz duvarları vardı. Orta yerde duran iki kişilk yatağın üzerine oturdum. Her şey çok yabancı geliyordu, yepyeni bir hayata adım atmıştım artık. Üstüne üstlük okulum da değişmişti. Önceki okulumda zaten pek arkadaşım olmadığı için annem Göktuğ ile aynı okula gidersek daha mutlu olacağımı düşünmüştü. Onun bana yardımcı olacağını falan zannediyordu galiba ama, o başbelasından başka bir şey değildi. Ayrıca arkadaşlarımın olmaması bir problem değil benim tercihimdi. Ofladım, en azından artık hayatım daha da kötüye gidemezdi.

~•~•~

  Sabah alarmın sesiyle uyandım. İşte yeni hayatımın ilk günü, ne harika, diye geçirdim içimden. Bugün yeni okuluma başlayacaktım. Dönemin ortasında gelen yeni kız, annem nasıl bunun arkadaş edinme konusunda işe yarayacağını düşünmüştü ki ?

  Hazırlanmak için alt kattaki banyoya indim. Kapıyı açmadan önce hafifçe tıklattım ve içeriden gelen "Dolu" sesiyle başımdan kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. İçeriden gelen ses Metehan amcanın sesiydi. Annem beni banyonun kapısında görünce şaşırmış gibi "Kızım üst kattaki banyoya girsene" dedi. Aniden "Olmaz" diye kaçırdım ağzımdan. Annem, "Ne demek olmaz, hadi yürü, rahatsız etme adamı" diyerek beni sırtımdan hafifçe itti. Oflayarak tekrar yukarı çıktım.

  Şansıma banyo boştu. Göktuğ'un sesi çıkmıyordu bu sabah. Belki de erken çıkmıştır diye düşününce rahatladım ve banyoya girdim. Kapıyı kitlemeye gerek duymamıştım. Yüzümü yıkayıp, makyajımı yaptım hızlıca. Tam son dokunuşları yapıyordum ki aniden kapı açıldı. Panikle "Ne oluyor be?" diye bağırdığımda, girenin Göktuğ olduğunu farkettim.

  Göktuğ bir kahkaha attı ve "Kusura bakma, sen aşağıdakini kullanacaksın sanıyordum" dedi. "Çık dışarı sapık" diye bağırarak onu ittim, ama o yerinden kıpırdamadı bile. Ben bağırmaya devam edince eliyle ağzımı kapattı "Kızım sussana, gerçekten bi şey yapıyorum sanacaklar"

  İki elimle ağzımı kapatan elini tuttup çektim "Yapıyosun tabi taciz bunun adı" diye tekrar bağırdım. O sırada ayak sesleri geldi ve hizmetlinin "Bir şey mi oldu küçük hanım" diyen sesi duyuldu. Göktuğ panikle banyonun kapısını kapattı. Şimdi ikimizde banyonun içerisindeydik. "Sus diyorum sus" derken yüzündeki ifade ciddileşmişti.

  Onun gerçekten ciddi olduğunu görünce sustum, olayı daha da büyütmek istemiyordum. "Of tamam, aç kapıyı ben çıkarım" diye söyledim. O anda kapı tıklatıldı. Hizmetli "Küçük hanım iyi misiniz?" diye içeri doğru seslenince Göktuğ ile birbirimize baktık. Sessizce "Bir şey desene" diye fısıldadı. Şimdi ikimizde içeride olduğumuzdan olay daha da garip görünecekti. Kapıya yaklaşıp "İyiyim iyiyim, azıcık elimi kestim" diye bir yalan uydurdum. Dışarıdaki ses "Ay küçük hanım dikkatli olun, bir ihtiyacanız var mı?" diye sorduğunda "Yok yok, gidin siz" diye geçiştirdim.

  Ayak sesleri uzaklaşınca seslice oh çektim. Göktuğ ile göz göze gelince ikimizde olayın saçmalığına güldük. Göktuğ "Acıdı mı elin?" diye yalanıma gönderme yaptı ve daha da kahkaha attı. "Tamam tamam gülme" dedim ellerimle oynarak, utanmıştım. Göktuğ elime uzandı
-Ama şimdi elinde yara yok, yalanını anlayacaklar".
-E ne yapacağız o zaman ?" diye cevap verdim.

  Banyodaki ilk yardım dolabını açtı ve yarabandı çıkardı. Tekrar yanıma yaklaşıp hafifçe elimi tuttu ve yarabandını pakedinden çıkardı. Bana çok yakın durduğu için kalbimin hızlandığını hissettim. Ama çok yakın duruyor ya kalbimin sesini duyuyorsa ? Daha çok rezil olmak istemediğimden nefesimi tutarak kalbimi yavaşlatmaya çalışıyordum.

  Yarabandını yapıştırdıktan sonra nefesimi tutmaktan kızarmış suratımı görünce "Sen iyi misin?" diye sordu tek kaşını kaldırarak, derin bir nefes verip elimi duvara koydum. Rahat görünmeye çalışarak "Çok iyiyim, ne var ?" diye cevap verdim. Göktuğ gülerek banyonun kapısını açtı, "Kahvaltıya inelim o zaman".

BaşbelasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin