Büyük odada herkes bir köşeye dağılmıştı ve kendi hâlindeydi.
Koltukta uyuyakalan Jisung'a bakarken kaşlarımı çatmış ve arkama yaslanmayı bırakarak öne doğru eğilmiştim. Dirseklerimi dizime yaslayarak dudağımı ısırdım. İki gündür Jisung fazla uyukluyordu ve hâlsiz gibiydi. Aklıma gelen şeyin olma ihtimali beni korkutuyordu.
Ya Jisung da, Felix'in hastalığına yakalandıysa?
"Byul?" diyen Changbin ile bakışlarımı Jisung'dan çekmiştim. "Bir sorun mu var?" derken yanımdaki sandalyeye oturmuştu.
Tekrar arkama yaslandım. "Bilmiyorum, henüz emin değilim."
"Söylesene."
Jisung'u işaret ettim. "Sence de... ya da neyse boş ver." Changbin tek kaşını kaldırarak devam etmemi işaret edince iç çektim. "Ya o da Felix gibi hastalandıysa?" diye fısıldadım.
Başını sağa sola salladı. "Hayır hayır." demiş ve arkasına yaslanmıştı iyice. "Geçen nöbet tutarken Seungmin ile iddiaya girmişler, bu salak da kaybetmiş. Ceza olarak montunu çıkarmış ve gece boyu öyle durmuş. Anlayacağın üşüttüğü için böyle."
İçim rahatladı ve güldüm. "Gerçekten mi? Ne iddiasına girmişler peki?"
"Kim daha uzağa tükürecek diye." Sesli bir kahkaha attığımda, Changbin de gülerek kolunu omzuma koyup beni kendine çekmiş ve yanağımı öpmüştü. Alışmıştım artık aniden beni öpmesine, bu yüzden gülmeye devam ettim.
"KARNIM ÇOK AÇ!" diye bağırdı Seungmin aniden. Jisung irkilerek uyanmıştı ve herkes ona dönmüştü. Seungmin masanın başında dikilirken kaşlarını çatmıştı. Yumruğunu sıkarak bize gösterdi. "Bakın indiririm duvarları, götünüz donar gece. Yemek verin bana."
Yiyeceğimiz sınırlı olduğu için herkes sayıyla yiyordu. Günde iki konserve hakkımız vardı ve bugün daha bir şey yememiştik. Seungmin'in sinirlenmesi normaldi aslında, çünkü Minho'ya kalsa günde bir konserve yiyecektik sadece. Gereğinden fazla tutumluydu.
Minho gülerek oturduğu yerden kalktı. "Tamam tamam. Ben gidip depodan getiririm bir şeyler."
Seungmin az önce kalktığı sandalyeye otururken homurdandı. "Tek yediğimiz konservedeki o garip bulamaç zaten. Ona da izin vermiyor."
"Sakin ol biraz." dedi Jeongin. O da Seungmin gibi masanın yanındaki sandalyelere oturmuştu fakat uykulu görünüyordu. Yanağını masaya yaslamıştı ve gözleri kapalıydı.
"Uykun mu var Jeongin?" Sessizce sorduğumda, "Hmhm." diye mırıldanmıştı.
"Git uyu o zaman, niye kalktın ki?" dedi Hyunjin.
Changbin, "Gece uyuyamadın mı?" diyince Jeongin başını masadan kaldırıp gözlerini ovuşturdu.
"Uyudum ama hâlâ uykum var."
Minho içeri kucağındaki konservelerle girerken, "Kalk bana yardım et de açılsın uykun." demişti. Jeongin itiraz etmeden kalkıp konservelerin birazını kendi kucağına aldı. Changbin ile kalktık ve ben masaya ilerlediğimde, Changbin de koltukta uyuklayan Jisung'u uyandırdı.
Minho ilk önce Seungmin'e uzattı konserveyi ve, "Senin kesin doğarken de karnın açtır." demişti. Seungmin gözlerini devirince kıkırdadım ve sandalyelerden birini çektim.
"Bulaşma Seungmin'ime." derken Seungmin'in saçlarını okşamıştım yavaşça. Minho kahkaha attığında hemen yanında duran Jeongin bir eliyle masaya tutunmuş ve kucağındaki konserveleri düşürmüştü. Hepimizin dikkati ona kaydı ve bir eli burnuna giderken, burnunun kanadığını fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chronosaurus | Changbin
Fanfiction[Ne kadar üzgünsen o kadar mutluyum. Ne kadar incindiysen o kadar eğlendim.] Ülkenin her yerinde, neredeyse her duvarda benim ismimi görebilirsiniz. Beni arıyor ve bulmaya çalışıyorlar fakat doğruca gözlerine baksam bile beni göremiyorlar. Ben kim m...