Bölüm 2

8 0 0
                                    

Amber, bizim bazen tam bir çılgın gibi davrandığımızı söyledi. Amber biraz soğuk biridir, ilk başlarda onu bu yüzden sevmemiştim ama bir süre sonra ona alıştım. Amber'in gücü; ruhani varlıkları emri altına almasını sağlıyor, ve onlara istediğini yaptırabiliyor. Tabi bu gücünü bazen ölmüş bazı kişilerden bilgi almak için kullanıyor.
Amber'in bu gücü sebebiyle birçok insan ondan uzak duruyor, çünkü gücünü iyi amaçlar için kullanmadığında gücü çok tehlikeli olabilir. Bu yüzden insanlar ondan genelde uzak durmayı seçerler. Yani onun tek arkadaşları bizleriz. Bazı insanlar Amber'in gücü ile alay etmek için ona bulaşırlar, Amber de bunun bedelini onlara ödetmek için bazı ruhani varlıkları onları rahatsız etmeleri için görevlendirir. Bu yüzden ona "Ruhani Kaçık" diyoruz...
Amber yine korkuttuğu insanları anlatırken, gözüm Yui'nin olduğu yere takıldı. Etrafta bir sürü kalın kitap vardı, ve o sürekli farklı bir kitaptaki metinleri okumaya başlıyordu. Yui ciddi anlamda kitaplara gömülmüş gibiydi, kafasını kitaplardan hiç kaldırmıyordu. Amber, dikkatimin dağıldığını ve onu dinlemeyi bıraktığımı fark etmiş olacak ki saçımı çekmeye başladı. Ve bir yandan pis pis gülüyordu.

Akira; Ağh! Amber, bırak saçımı canım acıyor!!!

Amber; Bir daha beni salak yerine koyma Akira, ben konuşurken beni dinle!

Yui; Lütfen sessiz olur musunuz?

Amber; Kapa çeneni Yui, sen neden karışıyorsun?!

Yui; Benimle düzgün konuşmalısın Amber, o iğrenç kaba lafları kullanma

Akira; Evet Amber, Yui haklı bizimle konuşurken kelimelerine dikkat et. Sonuçta senin tek arkadaşların bizleriz

Amber; Pffft, iyi be...

Konu böyle kapanmıştı, en azından biz böyle sanıyorduk. Amber homurdanarak yatağına gitti ve bazı kitapları okumaya başladı, onun kitaplarını bir keresinden bende okumaya çalışmıştım. Ama yazanlardan tek kelime anlamamıştım, çünkü kitap farklı bir dilde yazılmıştı. Yui tekrar okuduğu kitaplara gömülmüştü, ben ise tek kaldığım için yapamadığım ödevler olup olmadığına bakmaya başladım. Fizik dersi ile ilgili bazı eksiklerim olduğunu fark ettim, ve derslerimi yapmaya başladım...

Ödevlerimi bitirmiş, sevdiğim aksiyon romanlarından birini okuyordum ama aniden bastıran uyku sebebiyle kitabımı rafın üzerine koydum ve kızlara baktım ikisi de çoktan uymuştu. Bende eşyalarımı toplayıp yattım.
Sabah kafamın etrafında sürekli yükselip alçalan sesler sebebiyle uyandım, ben daha ne olduğunu tam anlayamadan Amber birden beni yataktan çekip yere attı. Olayın şokunu atlatamamışken sertçe yere çarptığım sırtımın acısı da kendini belli etmeye başlamıştı. Amber bana bakarak kahkaha atarken, Yui ise üniformasını giymek ile meşguldü. Bende düştüğüm yerden kalkıp yatağımı düzeltmeye başladım, Amber hala yanımda az önce yaşanan olaya gülüp duruyordu, anlamıyordum bunun komik olan yanı neydi? Yatağımı düzenledikten sonra gidip elimi yüzümü yıkadım ve savaştan çıkmış gibi duran saçlarımı düzeltmek ne kadar zor olsa da, saçımın savaştan çıkmış görüntüsünü düzeltmeyi başardım. Aynaya tekrar baktığımda kahkülümün bozulduğunu fark ettim, ne kadar uğraşsam da düzelmiyordu. Hızlıca odaya gittim ve Yui'ye yöneldim, ona doğru telaşlı bir şekilde geldiğimi gören Yui şaşırmıştı.

Yui; Ne oldu Akira? Sorun nedir?
Akira; Yui bana yardım et, kahkülümü düzeltemiyorum.
Yui; Ehhh... Sorun bu muydu? Ben daha önemli bir şey sanmıştım.
Akira; Öyle deme Yui, bu bir Ölüm-Kalım meselesi~~
Yui; Peki, sen öyle diyorsan...
Akira; Teşekkürler Yui sen benim kahramanımsın.

Yui saçıma bir şeyler yaptıktan sonra aynaya baktım. Cidden düzelmişti sevinçle Yui'ye sarıldım. Tabi sevincim çok uzun sürmedi çünkü, Amber dersin başlamasına 20 dakika kaldığını söylemişti. Hemen telaşla üniformamı giydim çantamı kapıp dışarı çıktım kızların gelmediğini fark edince yurt odamıza geri dönüp onlara baktım, Yui bazı kitaplar alıyordu. Amber ise...
Amber ise duvar ile konuşuyordu, zavallı kız en sonunda kafayı sıyırmış olmasına üzülmüştüm. Sonrasında onun gücü aklıma geldi ve kendime güldüm, Amber yine bir ruhani varlık ile konuşuyor olmalıydı. Onlarla konuşurken farklı bir dilde konuştuğu için ne dediğini anlamıyordum, Odadan tekrar çıkıp okula doğru koşmaya başladım, yolsa bizim çocukları gördüm onlara doğru koşmaya başladım ve bir yandan onlara sesleniyordum. Yakuza adının söylediğini duyduğu anda arkasını döndü beni görüce diğerlerini de durdurdu, Diluc yine sakin ama ezici bakışlarıyla etrafı süzüyordu, Ponçik Elf daha yeni uyanmış gibiydi. Yakuza tuhaf bir şekilde bana bakmayı sürdürürken, Diluc bana dönüp bir soru sordu...

Diluc; Hey Akira, Yui ve Amber nerede?

Akira; Ah, onlar mı? Ben çıkarken onlar odada hazırlanıyorlardı. Yui bazı kitaplar alıyor, Amber ise yine biriyle konuşuyordu.

Diluc; Oh, tamam. Ama bir daha o ikisini yalnız bırakmamaya çalış lütfen Akira biliyorsun, Amber biraz...

Biz konuşmaya devam ederken Amber ve Yui'de geldi. Yui'nin taşıdığı ağır kitaplardan yorulduğu çok belliydi. Bunu Diluc'ta fark etmiş olacak ki, Yui'nin kitaplarını aldı.

Yui; D-Diluc kitapları kendim taşıyabilirim.
Diluc; Olmaz Kitap Kurdu, bunlar fazla ağır ve seni tanıyorsam bunları okula kadar götürebilsen bile yorgunluktan ilk 4 derse dikkatini veremeyeceksin. Aranızda en güçlü ben olduğuma göre bu kitapları taşımak benim görevim.
Yui; Teşekküler Diluc.
Akira; Hey, Yui'nin lakabı "Ayaklı Ansiklopedi" Kitap Kurdu değil.
Yakuza; Bu konuda Yanar Döner Akira'ya katılıyorum, Diluc.

Yakuza'nın bana öyle demedi ile yüzüne yumruğumu geçirmem bir olmuştu. Amber yine kahkaha atmaya başlamıştı, kız kaostan besleniyor resmen. Amber'i cidden anlamıyordum acı çekmemizden hoşlanıyor muydu yoksa bu manyak?

Bela MıknatıslarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin