Bölüm 4

12 0 0
                                    

Her neyse ölülerin ruhları beni getirdiği yere baktım, Clark ve birkaç arkadaşı bazı pısırık öğrencileri hırpalayıp duruyorlardı. Sanırım Clark cidden kaşınıyordu, bana da onu kaşımak düşer değil mi?. Hemen Clark'a doğru yürümeye başladım.

Amber; Hey Clark, nasılsın?

Clark; Ha? Ne?!

Amber; Clark beni tanıyamadın mı?

Clark; Defol git başımdan Amber! İşim var görmüyor musun?!

Amber; Clark ama ayıp oluyor, hem bu cici arkadaşlar kim?

Clark; Ne zırvalıyorsu-

Clark'ın omzundan tutup kulağına bir şeyler fısıldamaya başladım, bir süre sonra geri çekildim ve ona kocaman gülümsememi gösterdim. Clark ise korkudan bembeyaz olmuştu, ona bazı ruhani varlıkları görmesini sağlayacak sözler fısıldamıştım. Kısa süreliğine gördüğü varlıklardan öyle korkmuştu ki olduğu yerde donakaldı ve bir süre sonrada korkudan bayıldı. Hayattaki birini lanetleyebilirsiniz, ama lanetlenmiş ölülerde vardır onlar ölü olmalarına rağmen acı çekmeye devam ederler. Clark'ın gördüğü de birkaç lanetli ölüydü, onun korkudan bayılması ile arkadaşları hemen onun yanına gittiler ve bana tehditkar bakışlar atmaya başladılar. Aslında onları da bu oyuna dahil edebilirdim ama beni sınırıma ulaştırmamışlardı. Ciddi anlamda gücümü kullandığım kişiler genelde, asla akıllanmayan kötüler olur.
Normalde gücüm sadece ruhani varlıklar ile konuşmamı sağlıyordu ama ben gücümü geliştirmemde yardımcı olacak bazı kitaplar buldum ve her gece o kitaplardan yeni bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. Kitapta yazan dili doğuştan gelen bir özellik ile biliyorum ve bu dili başka kimseye öğretmediğim için kitaplarda yazanları benden başka kimse anlamıyor, bu sayede kitapları saklama telaşı yaşamıyorum. Çünkü okumaya çalışsalar bile hiçbir şey anlayamazlar... Koridorlarda boş boş dolanırken ders zilinin çaldığını duydum 1-2 dersi asacaktım çünkü şuan ders dinleyecek durumda değildim.

Akira'dan
Amber bir süre sırasına odaklanıp güldü, Alara'ya ne oldu böyle? Amber gülmeye devam ederken yüz ifadesi birden değişti, yüzü birden ciddi ve endişeli bir hal aldı hemen sırasından kalktı ve sınıftan çıktı. Nereye gittiğini ve yine ne planladığını merak ediyorum ama şuan Ponçik Elf ile ilgilenmem gerekiyor,
Bu yüzden Kuyita'nın sırasına doğru ilerledim, Kuyita onun yanına geldiğimi fark etmemişti bile. Sırasının kenarlarında gücüyle yaptığı minik sevimli bitkilerle ilgilenmekten beni görmemişti, Kuyita bir doğa elf'i olduğu için istediği çeşit bitkileri oluşturmasını sağlayan bir gücü var. Tatlı yüzü ve sevimli kulakları tatlığına tatlılık katarken, gerektiği zaman sevimliliği bir yana bırakıp gücünü cidden iyi bir iş için kullanabiliyor. Kuyita'nın gücünü asla hafife alamam çünkü o an hangi bitki ile karşı karşıya kalabileceğim konusunda hiçbir fikrim olmuyor, o sadece bitkilerin oluşmasını sağlamıyor aynı zamanda onları yönetiyor, mesela oluşturduğu sarmaşıkları istediği gibi hareket ettirebilir. Bitkileriyle fazla ilgileniyor gibiydi bu yüzden onu biraz dürttüm.

 Bitkileriyle fazla ilgileniyor gibiydi bu yüzden onu biraz dürttüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Akira; Hey, Ponçik Elf nasılsın?
Kuyita; Ha? Ah, Akira sen miydin... Bitkilerimle ilgileniyordum.
Akira; Elbette görebiliyorum, hatta bitkilerinde ilgilenmekten benim geldiğimi bile fark etmedin.
Kuyita; Oh, özür dilerim Akira sadece yeni tür bazı bitkiler hakkında bilgiler edindim ve onları oluşturmaya çalışıyorum.
Akira; Ah, cidden mi? Görebilir miyim Ponçik Elf nolur~~
Kuyita; *güler* evet.

Kuyita elini bana doğru uzatıp açtı, bir süre sonra çok değişik ama aynı zamanda çok güzel görünen bir bitki oluştu. Ponçik Elf'in elindeki bitki bir çiçeği andırıyordu, bazı yaprakları rengarenk parlıyordu. Sanki zehirli yada bazı tehlikeler içeriyor gibi görünüyordu, Ponçik Elf yeni öğrendiği bitkiyi gösterirken Yui bize doğru gelmeye başladı. Ponçik Elf'in avucundaki değişik bitkiyi görünce bir an duraksadı ve ardından gözleri fal taşı gibi açıldı adımlarını hızlandırarak bize doğru gelmeye başladı. Onun bu hali beni de şaşırtmıştı, Yui yanımıza geldiğinde heyecanla konuşmaya başladı.

Yui; K-kuyita bu elindeki çiçek... Elementler çiçeği mi?
Yui; Hani şu, o çiçeği bulan kişiye extra element güçleri veren çiçek?
Kuyita; Evet, bu o çiçek... Ama benim yaptığım o çiçekle birebir aynı değil, görünüş olarak kopyası olabilir ama bu tarz özel bitkilerin özelliklerini de aktarmak aşırı derece zor oluyor.
Akira; Yani bu yüzden bu kadar parlak ve renkli? Hem bu çiçeğin tam olarak özelliği ne?
Kuyita; Element çiçeği, kendisine sahip olan kişiye birkaç farklı element kullanmasını sağlayan güç verir. Eğer bu çiçeğin tohumlarından birinin dikersen, bir melez dönüşümü kazanırsın aynı zamanda tohum birçok yerde senin karşına çıkacak bir ağaca dönüşür ve bu ağaç senin gücünü yeniler ve hastalıkları, yaraları düzeltir.
Yui; Ama her iyi şeyin birde kötü yanı olduğu gibi, bu çiçeğin gücünü çok kullandığın durumda diğer boyutlarda yaşayan kötü niyetli varlıklar senin olduğun boyuta gelir ve seninle sürekli savaşmaya başlarlarmış..

Akira; Vay be, bu kadar çok şeyi nasıl biliyorsunuz? Bildiğiniz her şeyi öğrenmek istiyorum. Bana da öğretin.

Kuyita; Akira, ben zaten Elf olduğum için doğa ile ilgili konular hakkında çokça bilgi sahibi olmak zorundayım. Ama istersen sana bildiklerimi anlatırım.

Akira; Olur Ponçik Elf.

Yui; Ben zaten bu bilgilerimi sürekli okuduğum o ansiklopedilerden öğreniyorum. İstersen sana da o kitapları ödünç verebilirim.

Akira; Çok iyi olur teşekkürler.

Bela MıknatıslarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin