Bu bölümümüz uzun, güzel bir yolculuk olacak bence. Tablolar olacak, sanattan anlamanıza gerek yok. Ben de pek anlamam ama tabloları Jeongguk'un tasvirinden okurken sizlerin de fikirlerini duymayı çok isterim. Umarım herkes yorumlarını bırakır satır aralarına
İyi okumalar🧚🏻♀️
O gün gelmişti. Bay Taehyung'un sergisi bugündü ve ben son vizeye kadar -buna artistik anatomi dersi de dahil- Bay Taehyung'tan köşe bucak kaçmıştım. Koridorda görünce yolumu saptırmış, kampüste görsem yönümü değiştirmiştim. Onunla yüzleşmek istemiyordum, göz göze gelmek bile yeterince canımı sıkıyordu. Ondan kaçmak hiçbir şeyi çözmüyordu ama en azından kendi kendimi düşünmediğime dair teselli edebiliyordum. Görmüyormuş gibi yapmak, görüp hatırlamaktan daha az can yakıyordu. Ve ben de bütün hafta boyunca bunu kullanmıştım. Görmemeyi seçmiştim.
Evine gittiğimde gördüğüm kül tablası hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi görünebilirdi, ama bir tür metafordu. Bay Taehyung hakkında bildiğim şeyler bir elin parmaklarını geçmiyordu, sigara içmiyor olması ise bunlardan biriydi. Ve şimdi bunun doğru olmadığını gördüğüm için zaten az olan bilgilerim kısmı iyice daralmıştı. Bir denizin ortasındaydım ve sadece bir damla suya ulaşabiliyordum. O da bu denize ait değildi. Bu yüzden de şöyle bir karar almıştım. Bay Taehyung'u bir profesörden öteye götürmeme kararı. O beni zaten öğrencisinden başka şekilde düşünmemişti, kendi kendine kafayı yiyen bendim, bunu yapmayacaktım. Zor olacağını biliyordum ama vazgeçmek yolun yarısına gelmişken dönmekten daha kolaydı benim için. Bay Taehyung'un olduğu hiçbir ortamda bulunmayacak, ona gözükmeyecektim ki canım yanmasın. Böyle düşünüyordum.
Ama bu tabiki o gün için geçerli değildi. Sergiye gitmek zorundaydım, böyle bir şansı bir daha hayatım boyu elde edemeyeceğimi bildiğimden öğlene doğru Jaehyun'un evine dayanmış, bana şık giyinmem için yardım etmesi gerektiği konusunda bacağına sarılmıştım adeta. Jaehyun ise bu isteğimi gözlerini devirerek kabul etmişti. Tek izin günü bugündü ve ben o gününü bana harcaması gerektiği konusunda ısrar ediyordum.
Her zaman bildiğim bir yerdi burası, üniversiteye girmesiyle beraber tuttuğu ve alıştığı için bırakamadığı küçük ama kullanışlı dairesinin her köşesini ezbere biliyordum. Çalıştığım zamanlarda Jaehyun'un evi bana daha yakındı, bu yüzden çok geç saatlerde çıktığım zaman direk Jaehyun'un evinde kalıyordum. Kendi evimden daha çok burada zaman geçirmiştim muhtemelen. O anda da, yatak odasındaydık. Ben armut şeklindeki koltuğa yayılmıştım, Jaehyun ise yeni uyandığından hafif şişmiş gözleri, elinde bir kahve ile yatağında bağdaş kurmuştu. Sessizlikten nefret ederdi, bu yüzden yanı başındaki pikaba bir plak yerleştirmişti. Bu samimiyetin hiç kaybolmayacağını düşündüm.
"Eee" dedi Jaehyun esnemesinin arasından. Açık kahve saçları birbirine karışmış, üstünde kırışmış pijamaları vardı. "Saat kaçta başlıyor?"
"Öğlen 2'de. Bu yüzden hızlıca hazırlanmam gerek."
"Gömlek pantolon gibi bir resmilik mi istiyorsun yoksa direk takım elbise falan mı?"
"Gömlek pantolon muhtemelen, serginin sahibi değilim ya. Takım elbiseyi ne yapacağım?" Haklısın dercesine belli belirsiz salladı başını. Kahve içtiği bardağı yatağının yanındaki komodine koydu ve dolabına yöneldi ağır ağır. Ben de plak koleksiyonunu karıştırdım.
"Yeni plaklar almışsın."
"Ben hep yeni plaklar alırım." Tekrar esnemişti.
"Plaklar pahalı ve toplaması zor."
"Bu senin düşüncen."
"Evet ve bence toplamak saçma."
"Plak toplamak eğlenceli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Out of the spotlight || Taekook
FanfictionBay Kim, sizi gerçekten tanıyor muyum? Bu ışıklar yokken bana gelseniz sizi tanıyabilir miyim ki?