Derin bir nefes almak üzereydim ki, nefesim kesilmişti.
"Jeongguuuukkk!!" Atölyeden içeriye cıvıl cıvıl halde giren sesle birlikte neredeyse oturduğum yerden düşecek kadar irkildim, Bay Taehyung da en az benim kadar irkilip geriledi. Hyunwoo'nun suratını kapının eşiğinde gördüğümde, acaba bir şeyler gördü mü diye kendi kendini yiyen tarafım soğuk terler içindeydi.
"Ah, böldüm mü?" Dedi Hyunwoo Bay Taehyung ile bana bakıp dururken. Başımı iki yana sallayıp ayaklandım. "Hayır, hayır bölmedin. Benim de işim bitmek üzereydi zaten." Hızla fırçalarımı topladım.
Aman Tanrı'm. Jeon Jeongguk. Aklın neredeydi? Az kalsın profesörünü öpüyordun. Bundan pek de pişman olmazdım yapsaydım eğer ama yine de! Olay pişmanlık falan değildi, atölyedeydik, Bay Taehyung saygın bir eğitim görevlisiydi ve ben onu seven koskoca bir adamdım ki Hyunwoo birkaç saniye daha geç gelmiş olsaydı beni ne halde bulurdu bilmek dahi istemiyordum. İşin diğer yanı, Bay Taehyung'un beni... Beni itmemiş ya da kendini geri çekmemiş olmasıydı. Ne düşünüyordu bilmiyordum ama -ne düşündüğünü çözebildiğim bir olmamıştı henüz- yapmak üzere olduğumuz şeyin tehlikesini belki de fark etmemişti.
"Habersiz geldim biraz, Jungwoo söyledi burada olduğunu." Hyunwoo'nun gözleri Bay Taehyung'un üzerinde gezindi usulca. "Merhaba." Dedi hafifçe eğilerek. Bay Taehyung da aynı şekilde karşılık verdi.
"Jungwoo mu? Tanışıyor musunuz?"
"Bizim spor salonuna gelmeye başladı. Jaehyun ile çalışıyor, oradan tanıştık." Çantamı toplamam bittiği sırada, tuvali ve şövaleyi köşeye çektim. "Bunlar burada kalsa olur mu, Bay Taehyung?"
Suratı bana takılı kaldı, ne diyeceğini bilemez gibi durdu. Derin bir nefes alıp önce Hyunwoo'ya baktı, sonra bana baktı, tekrar Hyunwoo'ya bakarken içine çektiği nefesini geri verdi. "Olur, sanırım." Mırıldandığı şeyi zar zor duymuştum. Başımı salladım ben de sakince, içim kesinlikle sakin değildi kalbim hala hızlı hızlı atıyordu ama sakinmiş gibi davranabiliyordum en azından. Hiçbir şey olmamış gibi.
"Sana gelebilir miyim bu akşamlık?" Dedi Hyunwoo. Her zamanki gibi gülümsüyordu bana. Spor merkezinden geldiği belli bir şekilde eşofmanı ve o meşhur gri şişme montu üstündeydi, kolunda spor çantası asılıydı. Bu halde bile oldukça yakışıklı olduğunu inkar edemezdim, Hyunwoo gerçekten modellerden farksızdı yüz hatları konusunda.
"Tabi, olur."
Bay Taehyung biz konuşurken çıktı atölyeden hızla. Bu garipti, normalde hiç saygısızlık yaptığını görmemiştim, genelde selam verip çıkardı aradan ama bunu ilk kez yaptığına şahit oluyordum. Beni üzmemiş değildi.
Hyunwoo ile biz de çıktık atölyeden. Neyseki Hyunwoo'nun arabası vardı, bu soğukta otobüs beklemek zorunda değildik. Giderken bir şeyler konuştuk, spor salonunun hallerinden bahsetti, konu arada Jungwoo'nun oldukça neşeli olan kişiliğine geldi, biraz gülüştük, Bay Taehyung'u sordu ki buna cevap vermemeyi seçtim, o da sanırım neler döndüğünü az çok anladı. Eve geldiğimizde içerisinin soğuk olmasından ötürü hemen odunlara ilerledim. Hyunwoo ise kendini yeşil koltuğuma bıraktı anında. "Evine bayılıyorum."
"Teşekkürler?"
"Şömineli olması çok hoşuma gidiyor, bitkilerle dolu olması daha çok hoşuma gidiyor. Bu ev aşırı derecede... Sen? Evet, senin karakterini yansıtıyor sanki."
"Böyle düşündüğünü bilmiyordum." Dedim gülerek, odunları şömineye dizip yakmak için jeli alırken. Çok hızlı bir şekilde alevlendi odunlar, maşayla düzelttim birkaçını. "Birazdan ısınır içerisi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Out of the spotlight || Taekook
FanfictionBay Kim, sizi gerçekten tanıyor muyum? Bu ışıklar yokken bana gelseniz sizi tanıyabilir miyim ki?