Akşam olmuştu, Beomgyu ile salonda oturuyorduk. Normalde konuşkan olan kardeşim o an için sessizdi. Boğaz ağrıları için ona zencefil çayı yapmıştım, bardağı elinde televizyona bakıyordu boş gözlerle. Hava sabahkine nazaran daha da soğuktu.
Beomgyu gittikten sonra Bay Taehyung ile aramız gereksiz bir gerginliğe girmiş ve ikimiz de kahveleri hızlıca içip kalkmakta hemfikir olmuştuk. Ben atölyeye dönüp malzemelerimi toplayarak resmen kaçmıştım oradan. Beomgyu gittikten sonra Bay Taehyung bir süre daha kıpkırmızı oturmuştu yanımda, nedenini sormuş hatta biraz hava almaya çıkmayı teklif etmiştim ama başını iki yana sallayarak sessizce beni reddedip etrafı seyretmişti. Gözlerime bakmamıştı bile ki aşırı derecede sinirime dokunduğunu itiraf etmeliydim.
"Hyung." Dedi Beomgyu birden. Çizim yaptığım kağıttan başımı kaldırıp ona diktim gözlerimi. Bana doğru bakmıyordu, yerdeki ufak kilimimi inceliyordu. "Kim Taehyung ile" dedi, düşüncelerini toplamak istercesine sustu bir müddet. Ağzından duyduğum isim bile nefesimi tıkamaya yetmişti, oturuşum değişirken ne diyeceğine daha da odaklanmaktan alamadım kendimi.
"Düşüncelerini hiç paylaştın mı? Kafanda soru işaretleri olduğunu biliyorum, anlatmıştın." İrisleri beni buldu, çayını kahve sehpasına bırakıp bütün vücudunu bana doğru çevirdi. "Neden ona sormayı denemiyorsun?"
"Saçmalık." Yeniden çizim kağıdıma odaklandım.
"Saçmalık mı? Kafanda senaryo kuracağına ona odaklanman daha iyi değil mi?"
"Beomgyu, ne dersen de o hala benim profesörüm. Tabiki de ona bu tür şeyleri soramam, ortada hiçbir şey yokken hem de."
"Asıl bu saçmalık!" Birden bağırdığında irkildim, kaşları çatılmıştı, aynı şekilde ben de çattım. "Yakınlaşmak istediği kişiden kim kaçar ki? Bunu yapma, gidip ona hesap sor demiyorum zaten. Ama meraktan sorulan sorulardan zarar gelmez." Kağıdımı koltuğun yanına bırakıp derin bir nefes aldım. Yağmur damlaları cama vurmaya başlamıştı ufak ufak. Beomgyu haklıydı belki de, sormak en iyisiydi. En azından gazete haberini sorabilirdim.
"Joohyun ve onun hakkındaki haberi anlatan bir gazete aldım bu sabah." Dedim olanları anlatmaya karar vererek. Beomgyu yeniden çayına uzandı, hiçbir şey söylemeyerek devam etmemi belirtir şekilde başını salladı.
"Bay Taehyung onu gördü, ama hiçbir şey söylemedi. Haberi okudu, ama tek kelime etmeden geri koydu gazeteyi. Hiç bahsetmedi, bir tanecik cümle, kelime dahi etmedi."
"Ona sordun mu?"
"Hayır, nasıl sorabilirim-"
"Ona sormadıysan nasıl cevap vermesini bekliyorsun hyung?"
"Ne?"
"Bay Taehyung ketum diyen sensin, kendisine soru sorulmadıkça pek konuşmadığını söyleyen de sensin. Sen ona sormadıysan, neden bu konudan bahsetsin? Sen de yaşını sana sormadığı için hiç söylememiştin. Aynı şeyleri yapıyorsunuz ama farkında bile değilsin, değil mi?"
Söylediği şeyler duraksattı beni. Sormamıştım, soramam diye düşünüyordum. Ama onun yapmasından yakındığım şeyleri yapıyordum ben de. Yaşımı sormadan kendince yorumladığı için, öylece gitmesine izin vermiştim. Bir sebebi bile yoktu, o sormamıştı ben de söyleme gereği duymamıştım. Şimdi de aynı şeyi yaşıyorduk. Ben sormadan kafamda yorumluyordum- buradan yapılabilecek en rahat çıkarım Bay Taehyung'un benim kendi kendime kurduğum senaryoların farkında olması- ve o da hiçbir şey söylemiyordu. Çünkü sormuyordum, gazeteyi ikimiz de görsek bile neden sustuğunu, haberin aslını, en azından doğru mu cümlesini dahi kurmamıştım yüzüne karşı, sadece ona sinirlenip susmuştum. Cümleleri boğazıma dizmiş ve yutkunmadan geçirdiğim saatlerin acısını zihnimdeki düşüncelerle çıkarmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Out of the spotlight || Taekook
FanfictionBay Kim, sizi gerçekten tanıyor muyum? Bu ışıklar yokken bana gelseniz sizi tanıyabilir miyim ki?