Bu hikayeye devam etmekte zorlandığım için bir süredir bölüm yoktu, kusura bakmayın. Nasıl geçiş yapacağımı bilememiştim.
Yorum yapmazsaniz agliyomusum
Hafta sonu durgun geçti denilebilirdi, Jaehyun'a neler olduğunu soramamıştım. Yoğun olduğunu söyleyip beni ertelemişti. Bu konuda bir şey yapamazdım o yüzden benden kaçınmasına izin vererek sesimi çıkarmadım. Anlatmak istediğinde bana geleceğini çok iyi biliyordum.
O sabaha güzel uyandım, ciddi anlamda. Vizelerin telaşından uyku düzenim mahvolmuştu ama sergiden geldiğimiz geceden bu yana geri düzeltebilmiştim. Yatağımda doğrulurken yanı başımdaki telefondan baktım saate. Alarmımdan önce uyanmıştım ve saat daha erkendi, yine de kendimi uykulu hissetmiyordum. Ayaklanıp bir süredir ertelediğim işleri yapma kararı verdim. İyiydim, sakindim.
Odamı topladım, bitkilerimi suladım, içerisi hava alsın diye camı açtım ama dışarıdaki yalancı güneşle karşılayan buz gibi havayla kapatmam bir oldu ve soğuk hava adına kendime güzel, sıcak bir kahve yaptım. Küçük televizyonumun ekranında Eunwoo'nun dizilerinden biri oynuyordu. Yeşil koltuğumda oturup ders saatlerimi kontrol ettim telefonumdan. İlk dersime çok vardı, belki çizim yapabilirdim. Bay Taehyung'a anatomi çizimini hala teslim etmemiştim, vaktim vardı ama bir süre sonra unutup dersten kalmaktan korkuyordum. Ona çalışabilirim diye düşündüm. Aslında fena bir fikir değildi, hatta atölyeye gidebilirdim. Böylece oradan direk derse geçmek daha kolay olurdu ve dersin hemen arkasından belki Jungwoo bana katılırdı, kahvaltı yapardık. Kafamda kurduğum plan güzel geldi birden, üstümü değiştirdim hızla. Montumu giyip resim malzemelerimi yanıma alarak evden çıktım. Yaz sıcakları tamamiyle kaybolmuştu. Aldığım nefesler buhar olarak karışıyordu havaya.
Sergiden sonra kimseyi görmemiştim. Kurdukları grup sessizleşmişti, sergiden sonraki gün kısa bir vize muhabbeti geçmişti çünkü Bay Taehyung herkesin notunu hemen girmişti ama sadece bu kadardı. Ben mesaj atmamıştım, Bay Taehyung ve Jungwoo da atmamıştı. Bu sırada Seul'ün medyasında fazlaca konuşulmuştu sergi, tablolar paylaşılıp düşünceler paylaşılıyordu dünya çapında. Bahsettiği şey bu diye düşündüm. Bay Taehyung'un bahsettiği birden fazla tablo potansiyeli buydu. Bizden yardım alarak yaptığını söylediği o rengarenk tablo hakkında birbirinden farklı onlarca yorum okumuştum. Herkesin belirsizlik tanımı birbiriyle uyuşmuyordu. Kimisi boşlukta kalma belirsizliğinden bahsediyor, kimisi ise panikten doğan belirsizlik hakkında satırlarca yorum yazıyordu. Hoşuma gitmişti, savunduğu düşünceyi sanatına dökebilmesi. Bu sırada da Eunwoo yeterince ünlü değilmiş gibi yapılan tablosu ortalığı yıkmıştı. Herkes her yerde mavi ve Cha Eunwoo diye onu konuşuyorlardı.
Caddelerdeki insanların hiçbiri gülmüyordu, soğuk hava sanki birden moralleri de dereceleriyle doğru orantıda düşürüyormuş gibi. Bunun tadını çıkaran birisiydim ve diğer surat asan kişileri gördükçe sanki kış mevsimi benmişim gibi üzülüyordum. Bütün mevsimler kendi halinde güzeldi, soğuklarla beraber etrafımdaki renklerin de soğuk tonlara büründüğünü görmek ve tanık olmak beni mutlu eden şeylerden biriydi. Ancak insanlar gerçekten de küçük şeyleri ya fark edemiyor ya da fark etseler de bunun verdiği küçük haz ile zerre ilgilenmiyorlardı. Herkes büyük mutlulukların peşinde olduğu içindi belki de.
Önünden geçtiğim bir marketin gazetelerine kaydı gözüm. Çok garipti, kocaman bir başlık atılmıştı. Gördüğüm şeyle adımlarım anında dururken cama yaklaştım. İnternette karşılaşmamıştım böyle bir şeyle, ilgimi çektiğini saklayamazdım. Hızla içeri girdim. "İyi günler, şuradaki gazeteden almak istiyorum."
Otobüse binip çantama sıkıştırdığım gazeteyi açarken içeriye göz gezdirdim hafifçe, otobüs boştu.
KIM TAEHYUNG VE BAE JOOHYUN ARASINDA NE DÖNÜYOR?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Out of the spotlight || Taekook
FanfictionBay Kim, sizi gerçekten tanıyor muyum? Bu ışıklar yokken bana gelseniz sizi tanıyabilir miyim ki?