3.BÖLÜM: KARMAŞIK

46.1K 1.2K 585
                                    


"Jane Austen. Güzel seçim."

Korkuyla arkama dönerken kitap elimden kayıp yere düştü. Karşımdaki kişi Aras Hoca'ydı.  Ben şaşkınlıkla yüzüne bakarken o gülümseyerek eğildi ve kitabımı alıp bana uzattı.

Yine gülümseyerek "Böylesine değerli bir kitabı yerlerde bırakamazsın." dedi.

Kendimi toparlayıp "Haklısınız Hocam. Teşekkür ederim." dedim.  Kafamı selam verircesine eğip "Müsaadenizle." dedim ve dar olan kitaplıkların arasından kollarımız birbirine temas ederek geçtim. Çok güzel kokuyordu. Kokusu bile bir kızın aklını başından alabilirdi. Utanarak boş bir masaya geçtim ve kafamı kitaba gömdüm.

Çok geçmeden masamın karşı sandalyesinin çekildiğini duydum. Kafamı kaldırmadan göz ucuyla baktım ve yine şaşırdım çünkü Aras Hoca'ydı. Bana bir bakış attı ve eski ansiklopedi görünümlü kitaba odaklandı.

Kendi kitabıma konsantre olmuştum.  Kafamı kaldırıp pencereye baktığımda hava kararmış ve kütüphanede Aras Hoca ve benim dışımda kimse kalmamıştı. 

Daha da gecikmeden toparlanıp daireme gitmeye karar verdim.  Aras Hoca hala kitaba gömülmüş vaziyette oturuyordu. Gitmek için tam ayağa kalkmıştım ki söze girdi.

"Beni şaşırttın." Bakışlarımı ona çevirdiğimde gözlerimiz buluştu.

"Anlamadım Hocam." dedim endişeyle.

"Normal şartlarda hiç bir öğrencinin bu saate kadar burada oturup kitap okuduğuna denk gelmemiştim." dedi şaşkın bir gülümsemeyle.

Ben de gülümsedim. Dediği şeyden gurur duymuştum. Devam etti. 

"Sen tam bir kitap kurduymuşsun."

Yüzüme hafif bir tebessüm yerleştirerek  "Ben okuma yazma öğrendiğimden beri gerçek dünyadan kaçıp kitapların dünyasına sarıldım. Orası bana kucak açtı. Ben de orada kalmaktan mutluluk duydum." dedim. 

Uzunca bir bakışmadan sonra gözlerimi utanarak çevirdim.

"Hava karardı, benim artık gitmem lazım. İyi akşamlar Hocam." dediğimde o da toparlanıp ayağa kalkmıştı.  "Bu saatte seni tek gönderemem.  Yollar çok ıssız olur ve başına kötü bir şey gelmesini istemem. İzin ver seni ben bırakayım." dedi kararlılıkla.

Bir anlık duraksasam da kafamı olur anlamında salladım.  O da karşılık olarak yüzüne memnun bir gülüş yapıştırdı.

>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>

Beraber arabaya geldiğimizde arabanın ne kadar lüks olduğunu farkettim.  Mat siyah renginde Audi A7'ydi.  Arabanın kilidini açtıktan sonra ön kapıyı da benim için açtı. Eliyle 'geç' işareti yaptı.  Teşekkür ederek koltuğa oturdum. Aras Hoca da çok geçmeden sürücü koltuğuna oturdu.

Hava çok soğuktu, arabanın içi de öyle.  Ellerim çok üşümüştü. Isınması amacıyla ellerimi birbirine sürttüm.  Aras Hoca farketmiş olacak ki "Üşüdün mü?" diye sordu.

Sorusunu kafamı sallayarak onayladım. Hemen aracı çalıştırdı ve aracın kaloriferini açtı. Sonra da yola koyulduk.

"Nerede oturuyorsun sen?" diye sordu.

"Yıldırımlar Öğrenci Apartında Hocam."

"Orası kız-erkek ayrı mı yoksa karışık mı?"

"Karışık Hocam."

Cevabımdan memnun olmayan ifadeyle "Neden sadece kızlar için olan apartlardan birisinde oturmuyorsun ki? Tabi erkek arkadaşınla oturmak istediysen orası ayrı." dedi.

Şaşırarak kaşlarımı havaya kaldırdım.

"Sadece kızlar için olan apartlardan tutamadım çünkü okula yakın tek bir daire kalmıştı ve tek kaldığı için fazla para istemişlerdi. Ben kendi imkanlarımla okuyan bir öğrenci olduğum için bütçeme uygun bir daire seçmek zorunda kaldım. Ayrıca benim bir erkek arkadaşım yok Hocam."

Kafasını bana çevirdi. Gözleri koyulaşmış, kaşları çatıktı.

"Cenk senin erkek arkadaşın değil mi?"

Cidden mi? Bütün bu söylediklerimden anladığı bu muydu? 'Cenk senin erkek arkadaşın değil mi?'

İç geçirerek "Hayır hocam değil. Sadece geldiğim ilk günden beri benden desteğini esirgemeyen çok yakın bir arkadaşım." dedim.

Buruk bir şekilde gülümsedi. Bu hareketleri kafamı karıştırıyordu.

"Keşke bana Hocam demek zorunda olmasaydın."

PROFESÖR  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin