10.BÖLÜM: İNANIYORUM

33.8K 752 100
                                    


İyi okumalar sevgili okurlarım.💕💕

"Onda..onda hiçbir duygu belirtisi yoktu."

İçimi tarif edemediğim his kaplamıştı. Bir yanımın incindiğini hissediyordum.

"Doktorlar bir şeyden huzursuz olmuşlardı. En sonunda bize de söylemişlerdi. Sen doğduğunda kafan normale göre küçükmüş. Ve bu zihinsel engeli de beraberinde getirebilirmiş. Doktor her şeye hazırlıklı olun demişti. Hemşireler seni sarıp sarmalayıp annene götürdüğünde annen seni istemedi ve çığlıklar eşliğinde ağlamaya başladı. Seni ilk ben aldım kucağıma. O mis kokunu ilk ben çektim içime. Seni koklamak derin duygular hissettiriyordu bana, daha önce tatmadığım. Ve adını da o anda koydum. Derin."

Yanaklarımdan yaşlar dökülüyordu. Kendimi tutamıyordum. Aras Hoca destek olmak adına kendine daha çok yaklaştırmıştı beni. Eli omzumu güven verircesine sıkıyordu.

"Annen odaya çıkarılıp sakinleştiğinde seni zoraki de olsa kucağına verdik. Açtın ve o kadar çok ağlıyordun ki. Annenin kucağına koyulduğun anda ağlamayı kestin. Karnını doyurduktan sonra da mışıl mışıl uyudun. Günler günleri, aylar ayları kovaladı. Sen bir buçuk yaşına gelmiştin. Sabah bir uyandım ki yanımda annen yok. Beşikte sen yoksun. Etrafıma bakındığımda buruşmuş bir kağıt parçasında not vardı. Ağlanarak yazılmıştı belli. Sonra notu okudum. Annen seni de alıp gitmişti. Yer belirtmemişti."

Burumu çektim.

"O notta ne yazıyordu?"

Adam tedirgince gözlerime baktı. Açıklamaya karar verip devam etti.

"Ben yapamıyorum. Artık dayanamıyorum. Kollarıma bile zorla alıp emzirdiğim çocuğa artık katlanamıyorum. Ben gidiyorum ve çocuğu da uygun bir aileye bırakıyorum. Beni affet. Eda."

Ellerimle yüzümü kapadım. Hıçkırıklarımla savaşmıyordum artık. İçimden geldiği gibi ağlıyordum. Hıçkırıklarımın arasından "Adımı söylemeye bile tenezzül etmemiş." dedim.

İçerisi daralıyordu. Oturduğum koltuk bana dar geliyordu. Gözlerimi silip kalktım oturduğum yerden.

"Be-ben biraz bahçeye çıkmak istiyorum." dedim zorla.

Yalpalayarak çıktım dışarı. Soğuk ve sert hava vuruyordu suratıma. Soğuk havadan hoşlanmazdım ama şu an ihtiyacım olan bir şeydi.

Havuzun dibine kadar gelip dikkatle izledim. Sandım ki suyun berraklığı, ferahlığı bana da geçer.

Arkamdan ayak sesleri geliyordu. Sonra bir el omzuma dokununca dönüp baktım. Aras Hocaydı. Bakışları o kadar çok derindiki.

Dayanamayıp sarıldım ona. Ellerimi belinde kavuşturup başımı göğsüne gömdüm. Daha şiddetli ağlamaya başladım. O da boşta kalan ellerini sırtıma götürdü. Bir eliyle sırtımı sardı, diğer eliyle de saçlarımı okşadı.

O an anladım ki ben çok ağır bir yük taşıyordum. Ve kendime dayanacak bir dağ arıyordum.

Bir süre öyle kaldık.

Beni kendinden hafif ittiğinde kapanmış olan gözlerimi araladım.

Yüzümü ellerinin arasına alıp yeşil gözlerini gözlerime dikti. Şefkatle bakıyordu gözleri.

"Derin, ağlama artık lütfen. Biliyorum çok zor ama ağlama. Harap ettin kendini." Şefkatle dökülüyordu sözleri.

Olumlu anlamda kafamı sallayınca burukça gülümsedi ve ellerini yüzümden çekip belime koydu.

PROFESÖR  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin