(Ben geldim. Hadi okuyun. Ne açıklama yapacam bilemedim.)
Daehwi ile beraber uzaklaştık yanlarından. Pratik odasına gittik. Ceketimi çıkarıp koltuğa bıraktım. Mikrofonların olduğu çekmeceden kalem kağıt çıkarıp yere koydum.
-Ne yapıyorsun?
-Bugünden başlamamız lazım. Hiç bir şeyi değiştirmemişler. İşimiz çok daha kolay olacak. Nasılsa teknik aynı ve hiç bir stajyer bilmiyor bizden başka.
-Neden fısıldıyorsun?
-Şşşşt! Ağzından çıkan her şey onların kulağına gidebilir. Dedim. Sonra kaba taslak bir şekilde şirketin her yerini çizdim.
-Buralar neresi?
-Burası şirketin bodrum katı, buraya gidebilirsin. Ama bodrumdaki kapıların hepsi kilitli. Lavabo, kafeterya, pratik odaları, kayıt odaları, koridorlar....buraya yazdıklarımın %90'ı şüphesiz yerler. Stajyerlerin ortak kullandığı yerler. Geri kalan %10'u ceo'nun odası, bodrum kat ve burası oluşturuyor.
-Burası mı? Ne var orada?
-Bilmiyorum. O çelik kapı hiç açılmadı.
-Burası yangın merdivenleri ise...bu havalandırma boşluğu oluyor. Yani...havalandırma boşluğunda bir oda mı var?
-Oda veya depo gibi bir yer. Girmediğim için bilmiyorum. Ama Wooyeon öldükten sonra burada bir hafta kaldım. O bir hafta içinde her şeyi öğrendim. Her şeyi! Orada bir yer olduğunu biliyorum. Ceo'nun odasında da. Orada da bir yer var. Dinlenme odası olduğunu söylüyorlar ama...öyle olmadığına eminim.
-Buralara nasıl ulaşabiliriz?
-Bilmiyorum. Biraz zor. Dedim. Çizdiğim haritayı önümden alıp katladı ve hırkasının cebine koydu.
-Sen zaten biliyorsun. Bu bende dursun.
-Evet. Böylesi daha iyi.
-O zaman...hünerlerini göster. Dedi ve kendini hafiften geriye attı.
-Ne? Şimdi sırası mı?
-Hadi. Görmek istiyorum.
-O zaman sen de göster! Beraber.
-Kabul. Diyerek ayağa kalktı ve elini uzattı.
-İstediğin şarkıyı aç.
-Woaah! Bu kadar iddalısın demek ki.
-Evet. Aç hadi. Dedim. Hırkasını çıkarıp benim ceketimin üstüne koydu. Sonra gidip bir şarkı açtı. Tek bir şarkı ve kareografi ile birbirimize yeteneklerimizi göstermiştik. Şarkı bitince kendimi yere attım. O da aynısını yaptı. Kollarını açtı.
-Uzun zaman olmuş.
-Hala iyisin.
-Daehwi-yah! Diyerek ona doğru döndüm ve kolumu başımın altına koydum.
-Hm?
-Buradan ayrılınca...gerçek bir şirkete gider miyiz?
-Bilmem. Gitmem herhalde. İyi bir üniversite bakıp güzel bir kız bulacam ve evlenecem. Belki de ben de herkes gibi sıradan bir hayat yaşamalıyım.
-Yeteneklisin. Normal bir hayat yaşamak...kendini heba etmek olur.
-Artık hevesim kalmadı. Peki sen?
-Hayır. Ben zekiyim. İyi bir üniversite kazanıp meslek sahibi olacam.
-İyi fikir. Aferin. Dedi. Gün boyu biraz pratik biraz sohbet ve biraz da yemek yiyerek vakit öldürmüş, en sonunda hava kararmak üzereyken şirketten ayrılmıştık. İlk defa erken ayrılmıştık şirketten. Bu yüzden eve de oyalanarak gittik. Bir çok şeye gülmüştük. Yolu oldukça uzatmış, biraz kaybolsak da çıkışı bulmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NORTH
Teen FictionHer zaman sahnenin üstünden görünen hayranların yaktığı ateş böceği misali o minik ışıkları izlemek isterdim. Bana, bana özel yakılan ışıklara sahip olmak en büyük isteğimdi. Peki ya hiç bir şey beklediğim gibi gitmezse?..