~B2~

83 4 1
                                    

Evet kuzularım. Şuan 2.Bölüm karşınızda. Sizleri çok seviyorum kendinize iyi bakın kalın sağlıcakla...

İyi okumalar...

Gecenin karanlığında arabanın içinde nerdeyse yarım saattir bekliyorduk. Ne gelen vardı ne de giden... Sılayla beraber koltuktan inip iyicene yere sindik. Gideceğimiz yere kadar ses çıkarmamız o adama yakalanmamız gerekiyordu.

Daha doğru düzgün plan bile yapmamıştım. O Barlas denen adamadan yardım istiyebilirdim belki. Bize yardım edebilirdi.

Düşüncelerimden sıyrılmamın nedeni Sıla'nın kolumu dürtmesiyle son buldu. Kafamı ona çevirip 'ne oldu?' dercesine suratına baktım.

"Alisa abla, bir ses duydum sen de duydun mu? " Diye sordu telalaşlı bir sesle. Hemen kafamı biraz yukarı uzatıp camdan dışarı baktım. Evet geliyordu o geliyordu. Hemen sılaya dönüp üzerine kapandım. Ses çıkarmamız gerekiyordu. Buraya kadar gelmiştik geri gidemezdik.

Hemen Sıla'nın kulağına eğilip fısıldadım. "Sıla ablacım şimdi sessiz ol. Sakın ses çıkarma, çıkarırsan bizi kötü adamlara geri verirler tamam mı?" Dedim hızla. O da sorgulamadan kafasını salladı. Bende ona gülümseyip ağzını elimle hafifçe kapattıp üzerine eğildim.

Arabanın dışında ki ayak sesleri Barlasın burda olduğunun habercisiydi. Şuan çok korkuyordum ellerim titriyordu ama bir şey yapamıyordum. Biraz daha Sıla'nın üzerine eğildim.

Arabanın kapısı açılıp sert bir şekilde kapandı. Arabaya birisinin oturmasıyla hafif sarsılınca onun bindiği kesin olmuştu. Sılaya bakıp işaret parmağımla 'sessiz ol' Hareketi yaptım. O da yavaşça kafasını salladı. Araba çalışınca suratımda küçük bir gülümseme belirdi. Burdan gidiyorduk.

'Sonunda' dedim içimden bu lanet yerden gidiyordum. Araba hafif sallanarak yola devam etti. Bizi farklı etmemişti şunalık. Fark ettiğin de olacakları düşenemiyordum ama burdan gitmeliydik.

~~~~

Nerdeyse 2 saattir yoldaydık. Ayakalrım uyuşmuştu. Aynı şekilde Sıla da aynı şekildeydi. Ama elimden bir şey gelmiyordu. Nereye gittiğimizde dair hiç bir fikrim yoktu. Önceki olduğum yeri de bilmiyordum o yüzden çok çarsizdim.

~~~~

Aradan geçen bir saatin sonunda da sıla uyumuştu. Ben hala iki büklüm bir şekilde onun üzerindeydim. Onu ise uzandırmıştım sessiz ve yavaşça. Şuana kadar hiç dikkat çekmemiştim bu iyiydi. Ama bizi enin de sonunda da fark edicekti.

Uzun bir sürenin ardınada araba. Bir şeyin önünde durdu. Sonra tekrar çalışıp ileri gitmeye başladı. Sılaya baktım. Hiç bir şeyden habersiz uyuyordu. Ona bir şey olmasına izin vermezdim. Buraya kadar gelmiştik.

Araba sert bir şekilde durunca geldiğimizi anladım.

Arabanın kapısı sertçe açılıp kapınınca o arabadan inmişti. Bir kaç dakika sonra bagaj açıldı. 5 dk öylece orda oyanlandı. Her ne yaptıysa uzun sürmemişti. Sonra orası da kapandı. Allahım şimdi sıra burdamıydı. Kafamı kaldırıp koltuğa baktığım da bir tane ceket olduğunu gördüm. Lanet olsun! Böyle olmamalıydı burası açılmamalıydı.

Ayak sesleri bizim kapıda durunca, kapı aniden açıldı. Bende kafsmı çevirip oraya bakmamla gözgöze geldik. Bana şaşkınlıktan değil de daha çok sinirlenmiş bir şekilde baktı. Suratını şimdi daha net görebiliyordum. Siyah gözleri kısılmış bana sinirle bakıyordu. Üzerine giydiği siyah kaban rüzgardan dolayı hafifçe arkaya doğru uçuyordu ama bunu takmıyordu.

Ne olduğunu çözüyormuş gibi bir süre bana ve yerde yatan sılaya bakıyordu. Ben de onun gözlerinin içine korkuyla. Bir anda üzerime eğilip kolumdan tuttuğu gibi beni dışarı çıkarması bir oldu.

Sert bir şekilde konuştu. "Siz  kimsiniz?"dedi. Sesindeki ürkütücü ton bir adım gerilememe neden oldu. Gözümden bir damla yaş aktı sonra kafamı çevirip arabada ki sılaya baktım. Onu da buraya sürüklemiştim. Tekrar konuşmasıyla ona döndüm.

" Kimsiniz diyorum!" Diye konuştu sakince. Sinirlenmemeye çalışıyor gibiydi ama bu sakin haliyse sinirli halini düşünemedim. Bizi buraya kadar fark etmemesi bile mucizeydi.
Kendimi toparlayıp gözümü silip gözlerinin içine baktı.

"Lütfen! Biz Kemal'den kaçtık. Lütfen bize yardım et yalvarırım." Dedim ağlamaklı bir ses tonuyla. Ağlamam an meselesiydi ama yapmıycaktım. Ağlamıycaktım. Tekrar sılaya baktı sonra bana. Derin bir nefes alıp konuştu.

" Bana güvenerek mi kaçtınız kızım? Niye benim arabama bindiniz?" Dedi hızla ve hafif sesini yükselterek. Kafamı eğip biraz bekledim. Gözümden akan yaşa engel olamayıp bıraktım. Sonra sıra sıra akmaya başladılar. Gözlerimi silip burnumu çektim. Sonra ona baktım. Gözlerinin en derinine baktım halimi görsün diye ama takmadı bile suratıma cevap beklercesine baktı.

Boğazımı temizleyip konuştum. "Ne zamandan beri Kemal'in esiriyiz. Ben de sizin konuşmalarınızı duydum ve senin arabama bindim beni ordan kurtarabilirsin diye." Dedim. Sıla üzerine yalan atmıştım ama başka çarem yoktu. Belki böyle yardım ederdi.

Birden aklıma orda ki günlerim gelince gözümden yaş geldi. Ve ağlamaya başladım. Evet dayanma sürem bu kadardı. Bize yardım etse ne kaybederdi ki, anladığım kadarıyla Kemal ondan korkuyordu. Bizim saklanmamıza yardım etse ne olurdu. Bana tuhaf bir şekilde bakıp tam konuşçakken ben izin vermeden konuştum.

"Lütfen bana yardım et! " Dedim ağlamaktan kısık çıkan sesimle. Sabırlı bir şekilde nefes alıp geri verdi. Bu kadar sakin olması beni korkutuyordu ama gözlerinin içine bakmaya devam ettim. O da benim gibi kısık bir şekilde fısıldadı. "Seni geri versem ne yapabilirsin ki?"Dedi. Gözlerinin en derinine baktım. Ama en ufak bir acıma duygusu göremedim. Gerçekten bir kızı işkence gördüğü yere götürecek kadar vicdansızmıydı.

Bir süre sessiz kaldım. Ağlamaktan gözlerim görmüyordu. O da bana bakıyordu. Konuşmuyordu. Ama ben vazgeçmiycektim.

" Lütfen bizi verme! Görmüyor musun ne durumdayız onlara verirsen bizi öldürürler. " Dedim ağlayarak. Önce bana baktı sonra sılaya döndü. Sonra bana tekrar döndü. "Ben mi dedim lan kaçın diye! Kaçmasaydınız bana mı güvendiniz." Dedi birden bağırarak. Bağırmasının şiddetiyle ağlamam durdu, sırasını iç çekişlere ve hıçkırıklara bıraktı.

Bağırmasıyla Sıla'nın uyandığını gördüm. Ona ters bir şekil de bakıp Sıla'nın yanına koşup onu kucağıma alıp koltuğa oturttum. Ve yanına eğilip ellerini tuttum bana korkmuş bir şekilde bakıyordu. Gözlerinin içine baktım ve gülümsemeye çalıştım. "Sılacım korkma!" Dedim bir yandan da saçlarını okşuyordum. "Biz sadece konuşuyoruz. Bana şakasına bağırdı o yüzden korkma. Birazdan burdan gidicez tamam mı? " Dedim kısık bir sesle.

Sıla bir bana bir arkasına bakıp sonra kafasını salladı. Başından öpüp ayağa kalktım ve onun yanına gittim. Bağırmasına ne gerek vardı. Onu bağırmadan da anlayabiliyordum. Hızls yanına gidip ona baktım.

"Lütfen yalvarıyorum bizi burdan götür! Ne istersen yaparım. Borcunu öderim ama bizi onlara verme. Lütfen!" Dedim sakince. Ağlamaktan gözlerim ağrıyordu. Hiç bir tepki vermedi. Uzun bir süre gözlerimin içine baktı. Ben de rshatsız olup gözlerimi etrafa çevirdim. Burası otopark gibi bir yerdi. Bir kaç tane araba dışınds hiç kimse yoktu. Sadece biz vardık.

Arkasını dönüp  Sılaya baktı. Sıla da ona gülümsedi. Ama o hiç bir yapmadan bana döndü ve konuştu.

"Size yardım edicem. Ama bana borçlu kalıcaksın. Ve o borcu ödemeden benden bir adım bile uzağa gidemiyceksin." Dedi sinirle. Ben de bizi neyin beklediğini bilmeden ona sığındım ve kafamı hafifçe salladım. 

~~~~~

Evet kuzularım kitabın sonundasınız. Umarım beğenmişsinizdir. Kitap  biraz kısa oldu kusura bakmayın 3.Bölüm de en yakın zamanda sizlerle. Sağlıcakla kalın hepinizi öpüyorum. ❤

Vote atmayı ve yorum yazmayı lütfen unutmayınn.

~Ayşe Sıla~

ÖLÜM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin