Bölüm 17

1.4K 88 60
                                    

"Cennet eğer bizi sen gönderdiysen
O zaman biz de bir oyun alanı inşa edebiliriz
Günahkarların azizleri oynayabilmesi için
Yaptığımız şeyden çok gurur duyacaksın."
Stephen - Crossfire

Onun mutlu bir anısı yoktu. O diğerleri için canavardı.

Kalpsiz, iğrenç bir canavardı diğerleri için.

Benim için ise, bir heykeldi. Bir şaheser, bir ressamın en gözde eseriydi.

Öyle kusursuzdu, öyle güzeldi ki benim için...

Aşkı kusur olarak görüyordun. Haklıydın da. Aşk bir kusurdu. Dünya'nın en büyük kusuru. İnsanoğlunun yaptığı en büyük hata.

Her gün olduğu gibi yatakhaneme gittim. İçeri girdiğimde Jodie ve Sabrina beni bekliyordu.

Onlara olanları bir bir anlattım. İkisi de sözümü bölmeden beni dinlediler.

"O Warren denen kızdan hep nefret etmişimdir, çatlak." dedi Sabrina.

"Bilius ile aranız nasıl? Onu uzun süredir görmüyorum." dedim.

"Beni seviyor." dedi Jodie küçük bir çığlık atıp yastığa kafa atarak. Küçük bir tebessüm ettim.

"Kızlar, Hogsmeade'den aldığım hırkaya da bakın." dedi Jodie yatağının altındaki bavulundan siyah bir hırka çıkararak.

Hogsmeade'e keşke ben de Jodie ve Sabrina gibi gidebilseydim. Hayatımda hiç gitmemiştim. Çünkü iznim yoktu, annem olmadığı için.

"Yine siyah." dedi Sabrina gözlerini devirerek.

"Tabii siyah. En sevdiğim renktir." dedi Jodie inat ederek.

"Denesene." dedim.

Bana bir süre baktı, "Peki." dedi hafif emin olmamakla beraber. Hırkasını üzerine geçirdi. Kolları çok uzundu.

"Kolların çok büyük." dedim yanına geldiğimde. Hırkasının sağ kolunu tutup kıvırmaya başladım, "Baksana, iki kez kıvrılıyor." sağ kolu dirseğine kadar açılmıştı.

Hırkasının sol kolunu tuttuğumda hızla geri çekti. Boncuk boncuk terlemişti. Alnı sırıksıklamdı, "Gerek yok." dedi sol kolunu ovarken.

"Neyin var, Jodie?" dedi Sabrina. Jodie ise tek bir cevap vermeden kapıdan dışarı çıktı.

"Sen biliyor musun?" dedi Sabrina bana dönerek. Başımı endişeyle iki yana salladım. Marvolo ona bir şey yapmıştı. Bundan emindim.

Jodie gittikten biraz sonra ben de çıktım. Kütüphaneye gitmem gerekiyordu. Merdivenlerden yukarı çıkarken camdan ağaç yapraklarının cıvıl cıvıl rüzgar sayesinde süzülüşlerini izledim. Yaz geliyordu.

Kütüphaneye girdiğimde yaptığım ilk şey görevliye, "Efendim, Ozan Beedle Hikayeleri hala sizde olmalı." demek oldu. Kitabımı almaya gelmiştim.

Görevli listeye baktı, "Şu talihsizliğe bak. Kitabı başkasına verdim." dediğinde, "Kime, efendim?" dedim. O kitap benim olmalıydı.

Elini listede dolaştırdı, "Riddle - Tom Riddle."

Gözlerimi öfkeyle yumdum ve teşekkür edip arkamı döndüm. İnadına yaptığına yemin edebilirdim. Neden benimle uğraşıyordu?
Dümdüz ilerledim. Marvolo'ya doğru.

Oradaydı ve keyifle cama yaslanmıştı. Öfkemi kontrol etmeye çalışarak, "Şu an en uyuz olduğum şeyi yapıyorsun. Kitabımı alabilir miyim?"

"Al." dedi kitabı bana uzatarak. Kabul edelim, çok hızlı ikna olmuştu.

"Mm, peki, teşekkürler." dedim yüzümdeki sinir kendini şaşkınlığa bırakırken.

Rachel Wilson'un Anıları 爱 Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin