Bölüm 28

970 72 75
                                    


"Ne kağıt kalemsiz olmayı bilir ne de ben sensiz kalmayı.
Neden bir dert biter diğeri gelir?
Ateştir bu, iyi bilir yakmayı.
Kuşları anladım da senin kanatların yok
Nasıl uçtun da gittin?"
Pera - Sensiz Ben

Mutluluğun değerini, onu kaybettikten sonra anlarız. Ben kaybetmiştim.

Ne tuhaf değil mi, hiç sahip olamadığın birini kaybetmek?

Ben de onunla birlikte öldüm. Bedenim yaşıyordu ama ruhum onunla birlikte ölmüştü.

Siz hiç yaşarken öldünüz mü?

Yeşil gözlerini bir daha göremeyeceğim acıtıyordu en çok. Sonsuza dek kapanmışlardı.

Ruhum çoktan ölmüş olsa bile, bedenimi öldüremezdim. Çünkü hortkuluk yapmıştım. Ve o bana nasıl yok edileceğini söylememişti.

Yerde yatan bedenine koştum. Ve Betty'nin acısını anladım. Gerçekten yakıyordu, en çok değer verdiğin kişinin gözlerinin önünde ölmesi.

Dizlerimin üstüne çöktüm ve omuzlarından tutup cesedi kendime çektim. Marvolo'nun boynuna sarıldım ve ağlamaya başladım. Bir sevdiğim daha gitmişti işte.

Benden uçup gittiğini hissedebiliyorum.

"Sen de gitme...lütfen...böyle terk etme beni..." diye mırıldandım ve saçlarına yüzümü gömdüm.

Kokun da benden uçup gidiyor, Marvolo.

Özlüyorum kelimesindeki Z harfiydim ben. Ölüyordum, özlüyordum.

Bugün, aklımın benden Marvolo'nun kokusu gibi gittiği gündü.

* * *

Bütün eşyaları yanıma aldım. Betty ve Ed'in cansız bedenleri çoktan Nagini'nin midesindeydi.

Gece çökmüştü. Bu yüzden yetimhaneye giderken kimseden saklanmak zorunda kalmadım.

Marvolo'nun cesedini ellerimi kullanmadan kaldırdım. Günlüğünü, siyah ürkütücü kitabı aldım ve hortkuluğumu da boynuma taktım. Nagini'de peşimden gelmek yerine, omuzlarımdan koluma dolanıp duruyordu.

Yoldayken yüzümde tek bir ifade yoktu. Bir robot misali yürürken yanaklarımdan yaşlar süzülüyordu. Ölmüştü. Harbi ölmüştü lan.

Ürkütücü bina karşımda dikilirken, Ay'a baktım. Saat gecenin üçüydü. Bu kadar saat ne yapmıştık?

"Efendilerini koru, Nagini." dedim gözlerimi faltaşı gibi açarak. "Pekala, efendim." dedi Nagini dilini dışarı çıkarıp.

Tedirgin bir şekilde kapının önünde dikildim, "Aberto." diye fısıldadım asamı kapıya doğrultarak. İçeri girdim.

Nagini, yerde sürünürken ses çıkarmamak için boynuma gelmişti. Ağırdı, zira ellerimi kullanmadan Marvolo'yu taşıyordum. Bu daha büyük bir sorundu. Hiçbir Muggle, havada uçan bir cesedi hoş karşılamazdı.

Merdivenleri ufak ufak çıkarak odama ulaştım. Kapıyı açtım ve Marvolo'yu yere nazikçe indirdim. Yatağıma oturdum.

"Ne hoş bir gün." dedim Marvolo'nun karşısına oturarak. "Bak, sevgilim, bugün uzun süredir planladığımız şeyi yaptım." Boynumdaki kolyeyi çıkarıp neşeyle ona gösterdim.

"Benimle yapmak isterdin, değil mi?" dedim yüzümdeki tebessümü aniden silerek. "Bunun için en iyi arkadaşlarımı öldürmem gerekti. Üstelik bugün, müritlerimize bir yılan katıldı." dedim gururla Nagini'yi işaret ederek.

Rachel Wilson'un Anıları 爱 Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin