Bölüm 27

1K 73 126
                                    

"Sonsuzluğu bir şekilde bulmak istiyor.
Küçük aptal kız sonsuza dek yaşamayı deniyor.
Şimdi sonsuza dek lanetlendiler.
Beraber lanetlendiler.
Kız inanamadı
Onun yalanlarına düştüğüne.
Oğlan sonsuz olmak için söz verdi
Ama kız asla bedelini bilmedi.
Şimdi kız ağlıyor
Çünkü ölemiyor."
Alec Benjamin - The Woof And The Sheep

Biri vardır. Biri, hayatınıza öyle bir şekilde girer ki, bütün fikirlerinizi değiştirir.

Asla yapmayacaklarınızı yaparsınız. Asla yapamayacaklarınızı.

Hayatınıza öyle bir girer ki sizi değiştirir.

Ben başaramamıştım, onu değiştirememiştim. O beni değiştirmişti.

Öyle bir çıkmazdaydım ki, sanki tek çıkışı ölümsüzlükmüş gibi geliyordu.

Bu yüzden yaptım.

"Nasıl yapıyoruz?" dedim.

Marvolo, "Bir eşya seçmelisin; ruhunu hapsedeceğin bir eşya." dedi.

Aklıma hemen denizkabuğu kolyem geldi. "Benimkinin içinde bir anı var. Yine de işe yarar mı?"

"Ne o?"

Şimdi kolyemdeki anıyı görmesinin tam zamanıydı. Kolyemi elbisemin içinden çıkartıp dokunması için boynumdan çıkarttım. Eline koymam için avucunu açtı, "Sadece bir kere izlenir. Herkes sadece ilk dokunuşunda anıya gider. Annem büyülemiş."

Gözlerime baktığında kolyemi eline dokundurdum. Anıya gitmişti.

Sapsarı saçlı, hamile bir kadın, kumsalda yürüyor. Karnı burnunda, bebeğini okşuyor. O bebek benim. Annem beyaz bir elbise giymiş, denizin kıyısında bir yandan karnını okşuyor, bir yandan yere bakıyor. Gözü bir kabuğa takılıyor. Çok güzel bir kabuk. Yerden uzanıp alıyor ve inceliyor.

İşte o kolyenin içine bu anıyı doldurmuş. Sonra ben bebekken de boynuma takmış. Marvolo, anıdan çıktığında, "Annen bir cadıydı." dedi. "Aslında bir Bulanık değildin."

"Sana hiçbir zaman Bulanık'ların tarafını tutmadığımı söylemiştim." dedim kolyeyi elinden alırken.

"Sen hangi eşyayı kullanacaksın?" diye bir soru yönelttim. Bir defter çıkardı. Bu defter, ona doğum gününde hediye ettiğim günlüktü. "Bunu kullanacağım." dedi.

"Kimi..." derin bir nefes aldım, "...kullanacağız?"

Tam ağzını açmıştı ki dışarıdan gelen sesle ikimiz de başımızı sesin geldiği yöne çevirdik.

"Amma kayalıklı yer! Nerede kaldın, Ed?"

Gelen Betty idi.

Mideme kramplar girdi. Gözüm karardı. Marvolo'ya baktım. Bana bakıyordu. Gülümsüyordu.

Çok geçmeden Ed de görüş alanıma girdi. "Hayır, Marvolo, sana yalvarırım, hayır..." diye mırıldandım acı içinde.

"En iyi dostların senin için ölmeye dünden razı gibi görünüyorlar." dedi keyifle.

Nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu? Nasıl iki en iyi dostumu öldürebileceğimi düşünebiliyordu?

"Hoş geldiniz. Piknik sepetinizi getirdiniz umarım." dedi Marvolo. Betty gülümsedi, "Elbette. Piknik, piknik sepetsiz olmaz ki."

Nagini'nin durduğu yere baktım, gitmişti.

"Siz örtünüzü serin, hemen döneceğim." dedi Marvolo ve mağaranın derinliklerine doğru ilerledi. Beni Ed ve Betty ile baş başa bıraktı.

Rachel Wilson'un Anıları 爱 Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin