KİTABIN OKUNMA SAYISI BİN OLDUUUUUAĞAĞĞAĞAĞAĞ
Ve bölüm baya bi geç geldiği için üzgünüm tahmin ettiğim gibi çok büyük bi ceza yedim hâlâ daha devam ediyo
Fazla bölüm gelemicek eskisi gibi :c
Hadi geçtim bölüme
Kaç hafta ya da kaç aydır orada olduklarını bilmiyorlardı. Bir süre sonra kafaları karışmış, unutmuşlardı ne kadar süredir orada olduklarını. Zaten bir önemi de yoktu artık günlerin sayısının. Eri, onu ise bedeninin bu lanet özgünlük silen ilacı kaldıramayacağından şüphelenip bir yurda yerleştirmişlerdi. Özgünlüğünü kullanması tamamiyle yasaklanmıştı. Ağır bir gözetimde tutuluyordu aynı zamanda. Hiçbirinin gününün farklı geçtiği söylenemezdi. Gözlerini açıyor ardından tekrar kapatıyorlardı. Ne konuşabiliyorlardı ne de hareket ebeiliyorlardı. Tabii Eri hariç. Küçük bir çocuk olduğundan vücuduna herhangi bir madde vermemişlerdi haliyle. Arada bir yanlarına gelen hemşirelerin laflarıyla hayatta olduklarının farkına varıyorlardı. Zaman kavramlarını yitirmişlerdi. Yeri geldiğinde ise laboratuar ortamlarındaki ilaçlar için denek oldukları bile oluyordu.
Bir gün geçti. Ve batan güneşi ile doğan ayı göremeden uykuya daldıkları bir gün daha. Ardından bir gün daha. Garipleşmişti artık her şey. Uykularının gelip gelmediğini bile anlayamıyorlardı. Yaklaşık yedi ay boyunca cehennemi yaşamışlardı..
Onca zamandan sonra kulakları, garip bir şekilde, işitmeye alışık oldukları sesler dışında bir ses duymuştu. Şırınganın metal masaya koyuluş sesinden farklı bir ses. Ya da her zaman onlara ilaç veren hemşirenin sesinden farklı bir ses. Garip olan şey ise bu sesin zihinlerinin içinden gelmiş olmasıydı.
"Sizi bu kadar uzun süre beklettiğim için üzgünüm." Her bir kelime yankılanmıştı kafalarının içinde.
Bu cümle telepati özgünlüğü sayesinde duyulmuş olmalıydı. Bu sesin nereden geldiğini anlayacak güçleri yoktu. Kafaları karışıktı zaten. Kelimeleri anlamakla meşgullerken zar zor açık tutabildikleri gözlerinin önünde civa gibi bir sıvı belirdi. Havada bir top şeklinde duran rengi metalimsi gri sıvı-gaz madde gittikçe büyüyordu. Parça parça hareketleri vardı. Garip bir şekilde tam önlerindeki, büyüyen ve daha çok gazlaşan maddeye bakıyorlardı hepsi. Bu sırada kamera kayıtlarının olduğu odadaki görevliler olayı şaşkınlık içinde izliyordu. Elleri ayaklarına dolanmıştı.
Civamsı somut gaz büyüdükçe büyümüştü. Ardından bir anda önlerinde duran şaşkın ifadelere sahip kişileri yutmuştu. Önce boyunlarına kadar sarılmışlardı o garip şey ile. Ardından bellerine kadar. Sonra da ayaklarına. Tamamen o garip madde ile sarıldıklarında küçülmeye ve yok olmaya başlamışlardı. Soluk alışları ile o berbat koku duyuluyordu. İyice küçülmüş, en sonunda da kendilerinden eser kalmamıştı.
Kamera kayıt odasındaki görevliler koşuşturarak geldikleri camdan duvarları olan yan yana sıralanmış odaların olduğu koridora varmıştı. Karşılarında ise bomboş bir manzara vardı. Onca zamandır ilaç vererek etkisiz halde tuttukları altı kişi yoktu. Orada öylece kalakalmışlardı.
Ormanın derinliklerinde, küçük bir tepede harabe bir ev vardı. Terk edilmiş, tahtadan pencere kenarları yosun tutmuş. Rutubetli tek odadan oluşma evin bir kısmı yıkılmış çatısı sayesinde ışık gören noktasında bir kıpırdanma oluşmuştu. Gri civamsı sıvı-gaz maddeydi bu. Tekrar bir top olarak başlayıp büyümüştü.
Ardından tükürürcesine içinden altı kişi çıkarmıştı. Bunlar ilaçların etkisinden hareket edemeyen, öksürükler içerisinde ne olduğunu idrak etmeye çalışan kişilerdi. Soluk soluğa kalmış, aynı zamanda ağır öksürükten kusmaya başlayanlar olmuştu.
Birkaç saat kıpırdamadan o şekilde düştükleri noktada uzandılar. Işığını çatıdaki boşluktan içeriye gönderen güneş, yavaş yavaş batmaya başlamıştı.
Geçip giden saatlerin sonunda içlerinden yeşil saçlı olan kıpırdanmaya başlamıştı. Rahatsız olduğunu belirten sesler çıkararak boynunu havaya kaldırdı ve elleriyle destek alarak sabit durdu ve etrafına bakındı. Hemen sağında sırtı dönük yatan ve derin nefesler alan Toga'ya baktı. Ardından ayak ucunda ve onun sağında yatan Tomura ile Twice'a. Tomura'nın solunda Kurogiri, İzuku'nun kendi solunda ise Mr Compress yatıyordu.
"Hey..?" Ağzından çıkardığı sese kendi de inanamamıştı. Bu onun sesi miydi? Değişmişti. Kendi sesi bile garip gelmişti ona. Bu düşünceleri bir kenara bıraktı. Kıpırdanıp ayaklarını gerisine aldı ve kafasını uzatıp Tomura'ya baktı. Tomura'nın gözleri açıktı.
"To..mura?" Tomura yavaşca geriye doğru çekti omzunu ve sırt üstü yatar pozisyona geldi. Tavana bakan gözleri İzuku'ya döndü.
...
Bir süre sonra zar zor sırtlarını duvara yaslamış yan yana sessizce oturuyorlardı. Artık özgürler miydi yani? İyi de nasıl olmuştu bu? Bir anda ışınlanmışlardı resmen.
"Ağzımda kötü bir tat var." Dedi Twice derin düşüncelerle dolu sessizliği bozarak.
"Ben de her an kusacak gibiyim." Diyerek yanıt verdi Toga saniyeler süren sessizliğin ardından.
"Ayaklarınızı hissediyor musunuz?" Diye sordu İzuku gözlerini çatıdaki yıkılmış boşluktan bacaklarına çevirerek.
Toga ayaklarını bir sağa bir sola başıyla senkronize olarak hareket ettiriyordu. "Biraz."
"Benimkiler yeni yeni kendine geliyor." Dedi Mr Compress. "Benimkiler de öyle." Diye katıldı Kurogiri. Hepsi ağır bir yorgunlukla konuşuyordu. Bakışları ölü gibiydi. Tenlerinin rengi de solgundu. Diğerlerinin aksine Tomura sessizdi.
"Nasıl buradayız?" Diye bozdu sessizliğini.
"Belki de değilizdir." Dedi Twice. Aklını kaçırmış gibi konuşmuştu. Karamsarlığı ses tonunu da etkilemişti.
"Bilmiyorum ama... kurtulduk." Dedi İzuku. "Ya da öldük ve aynı rüyayı görüyoruz." Diye ekledi Twice. Toga gözlerini bıkkınlıkla bir soluk vererek devirdi ve hemen yanındaki Twice'ın omzuna bir çimdik attı. Twice küçük bir çığlıkla omzunu tutmuştu. "Rüya mıymış ha? Aptal."
"Toparlansak iyi olur." Dedi İzuku. Bakışları intikam arzusuyla doluydu. Doğrudan karşısına bakıyordu. "Sabırlı ol." Diye uyardı Tomura. Haklıydı. Acele etmemelilerdi. "Ne yapabilirler ki?" Diyerek fazla ciddiye almadıkları kahramanlar onlara aylarca cehennemi yaşatmıştı. Neredeyse hayatta olup olmadıklarını anlamaz hâle gelmişlerdi. Nasıl kurtuldukları hakkında bir fikirleri yoktu. Ki zaten önemli de değildi nasıl olduğu. Bir şekilde artık o lanet yerde değillerdi. Artık rolleri değiştirmenin zamanı gelmişti. Kendilerine kahraman diyen insanlara ne yapabileceklerini göstereceklerdi. Kahramanlar onları susturmuştu. Konuşamamışlardı onca zaman. Hareket de edememişlerdi. Kafalarını çevirip birbirlerine bakamamışlardı. Zaman kavramlarını tekrar kazanacaklardı. Hareket edebilme özelliklerini, konuşma yetilerini de tekrar kazanacaklardı. Ve bunların yanı sıra, kahramanlarla olan savaşı da kazanacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hak Edilen Güç | Villain Deku (Devam ediyor)
FanficGecenin en karanlık ve soğuk saatleri yaklaşmıştı. Çocuk tekrar ayaklandı. Bu lanet ara sokaktan çıkmak istiyordu. Kafasını yere eğerek sadece yolu görüş alanına koydu ve güçsüz adımlarını tekrarladı. Ve yürümeye başladı. Adım attı. Sonra bir adım d...