0.1

1.3K 89 50
                                    

Lee Jihoon o gün aşağı katta her gece beklediği gibi maskeli adamların içinde beklerken kimse ile göz göze gelmemeye çalışıyordu. Bu durumdan çok sıkılmış olsa da yediği dayaklardan usanmıştı. Bu yüzden başka bir çare olmaksızın gece yarısına kadar kimsenin onu seçmemesini dileyerek bekliyordu.

Kanunların göz yumduğu çok ünlü bir gizli genelevinde zorla çalışıyordu. Ailesini kaybettikten sonra okumak hevesiyle borçlandığı tefecilerin elinden kurtulamayıp kendini burada bulmuştu. Ne okulu kalmıştı ne de kurtuluş yolu.

Eşcinsel zengin adamların gece eğlencesi olarak geçirdiği son aylarında insanlığın en beter halini görmüştü. Toz pembe hayallerini kara kaplı silüetlere batırması gerekmişti. Şimdi bu maskeli adamların arasında beğenilen çalışanlar yukarı çıkarılıp onları eğlendirmek için uğraşacaklardı.

Jihoon ne bu silüetleri eğlendirmeyi becerebilirdi ne de beğenilmediği için dayak yemekten kurtulabilirdi. Efecik tıfıcık boyu ve çekingen tavrı yüzünden cüretkâr gözükmezdi. İstekli gözükmeyen çalışanı hiçbir müşteri ilgi çekici bulmuyordu.

Bu yine de lanet günler geçirmediği anlamına gelmiyordu. Takım elbise ve maskeli olmalarına rağmen zevkleri uğruna iğrençleşen insanlar tanımıştı. Bedeni çok fazla yara almıştı. İstese de istemese de. Dayak yemekten kaçarken fantezi uğruna gitmeyecek yaralar almıştı bedeninde.

Yine de yaraları daha yeni iyileştiği anda tekrar kendini bu salonda bulmuştu. Açık salonda maskeli müşteriler etrafta dolaşıp bir şeyler içen çalışanları seçerlerdi. En köşede oturup birinin onu seçmemesini bir gecenin daha lanet geçmemesi için dua ederdi.

Bunun karşılığı aç bırakılacağını da biliyordu ya önemli değildi. Patronlar bile onun bu sönüklüğüne alışmıştı ve üç kuruş getirmesinden memnunca iki gün aç bırakıp geçiştiriyorlardı. Beceremediği iş için ona tatil yoktu. Para getirmeyene boş gün yoktu.

Seçilmediği her gecenin ardından sonra burada bulurdu yine kendini. Geceyi boş geçirene sonraki gün de mesai keserlerdi. Jihoon her gece bu salonda korkuyla beklerdi. Ona kimsenin gelmemesini ya da gelecek olan maskelinin insaflı olmasını diliyordu.

Üzerindeki kadifemsi dar kesim kıyafet tüm vücut hatlarını ortaya çıkarırken baş ucunda beliren gölgeden korktu. Bu gölgenin geceyi sakin bitirtmeyeceği belliydi. Korkarak gözlerini yukarı çıkardığında maskeli beden tam karşısında ona gülümsüyordu.

Şık takımı ile zengin olduğu bayağı belliydi. Işık altında olduğundan mı olsa gerek gösterişliydi. Şimdiye kadar gördüğü hiçbir bedene benzemiyordu. Kendisinin aksine uzun boyu ve biçimli fiziği vardı. Gözlerinin içine bakan gözler ona yukarıdan bakan veya aşağılayan bir kibirle dolu değildi.

Güçlü kolunun ucundaki büyük elini uzattı. Gülümsemesi altında herhangi bir sinsilik arıyordu ancak bulamıyordu. Bu ışıltılı bedenin altında sakin ve insaflı duruyordu. Bu yine de gecenin onun için zehir olmayacağını göstermiyordu.

"Bu geceki partnerimin adını öğrenebilir miyim?"

Onu kenarda köşede izleyen patronlarının dikkatini çekmemek için istemese de uzatılan ele karşılık olarak kendi korkudan soğuk avucunu üzerine bırakarak oturduğu yerden kalktı. Fazla nazik görünüyordu ancak bunun göz boyamak için olabileceğine inanmayı tercih ederdi.

Elini üzerine koyduğu o sıcak eli tuttuğu anda onu izleyen tüm adamların himayesi altından çıktığını biliyordu. Artık sabaha kadar bu adamın himayesi altındaydı. Onu diğerlerinden ve bu gece yiyeceği dayaktan kurtaran şey bu adamın eliydi.

"Woozi."

Adını söyleyemezdi. Burada Jihoon diye biri yoktu. O sadece lakabı altında kayıp bir hayat yaşayan bedendi. Zorla yaşıyordu ya orasına hiç girmeye niyeti yoktu. İstediği ele kavuşan maskeli yüz ciddi duruşundan ödün vermeyecek bir şekilde dursa da tuttuğu eli bırakmadı.

Getting Closer | SoonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin