1.3

513 76 34
                                    

Kwon Soonyoung o gün masa başında işiyle ilgilenirken aklını toparlamakta zorlanıyordu. Bu duruma alışması gerektiğinin kendisi de farkındaydı ancak geneleve yapılan baskının üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen ondan hiçbir haber alamamıştı.

Onu her yerde arama dürtüsüne engel olmakta zorlanıyor adeta kendiyle çelişiyordu. Ufak herkes gibi sıradan birinden bu kadar etkilenmemesi gerektiğinin farkındaydı ancak bu ufak diye nitelendirdiği özelliğine bile aşıktı. Sarıldığında göğsünün üzerinde onun başının varlığı bile içini gıdıklayıp hiç unutulmayacak bir anın aklına kazınmasına sebep oluyordu.

Elini tam oraya, başının göğsüne değdiği yere koyduğunda onun hissettirdiği şeyleri hissetmiyordu. Bir başkası sarılsa da hissettiremeyeceğini biliyordu. Eğer insan bir başka insanın varlığına aşık olunabiliyorsa Soonyoung bu aşka tutulmuştu. Onu gördüğü ilk anda kendisini tırmalayan şeyin her gördüğünde ve her dokundukça son hızla artması da çabasıydı.

Bir delilik yapmış arkadaşının teşviğiyle geneleve gitmiş gittiği ilk akşam aptal gibi birine tutulmuştu. Doğruyu söylemek gerekirse ilk gördüğü şey meraktı. Onu gördüğünde hissettiği bu şeyin ne olduğunu merak etti ve daha fazlasını öğrenmek istedi.

Şimdi onun kendisini suçlayan yüzü hiç aklından gitmiyordu. Kalbi vicdanının altında ezilip paramparça oluyordu. Merakı ve içindeki bu tuhaf şey yüzünden ona zarar geldiğini düşünmek deliye dönmesine sebep oluyordu.

Bu yüzden o cehennemden çıksın istemiş ve genelevin tamamının çökmesi için araya birçok mevkili insan sokmuştu. Büyük bir risk alsa da bu bir çözüm olmamıştı.

Woozi o kara kaplı duvarların arkasında bir sır olarak kalmıştı. Oradan çıkarılan hiç kimse onun hakkında hiçbir şey bilmiyormuş gibi üç maymunu oynuyordu. Bir çıkmaza girmişti ve aslında bir şey olmasından korkuyordu. Çoktan ondan kurtulmuş olma ihtimalini düşünemiyordu.

Onu görmek istemeyen biri için bunların fazla olduğu düşünülebilirdi ama Soonyoung bir daha gelmeyeceğine dair söz vermişti. Onu bir daha görmeyeceği anlamına gelmezdi ya bu. En azından kendini böyle kandırmak istiyordu.

Bunu yapabilmesi için bile önce onu bulması lazımdı. Oradan çıkan herkesi paraya boğup özgürlük vaad etse istediğine kavuşabilir miydi? Bunu yapacak kadar çaresiz mi kalmıştı? Çaresizdi. Söz konusu Woozi olunca Soonyoung bu ismin altında unufak oluyordu.

Baskından uzun bir süre geçmiş ona ait anıları yitirmemek için cebelleşiyordu. Bir yandan da ne yapacağını düşünmek istiyordu ancak son zamanlarda yaşadığı bu akıl karışıklığı işlerine de yansıyordu. Önce işleri yoluna sokmalı sonra da bir şekilde onun iyi olduğunu bilebilmenin yolunu bulmalıydı.

Cebelleştiği masa başında kimsenin rahatsız etmemesini istediği halde kapının çalınmadan içeri dalan tek kişi olabilirdi. Nereden tanıştığını bile hatırlamadığı deliler kralı Kim Mingyu odasından içeri her zamanki cıvık tavrıyla girdi.

"Duydum ki koca farem beni özlemiş!"

Yüksek sesinden de alaylı tavrınında sinirlerine yeterince dokunmasıyla masanın önüne gevşekçe oturan surata baktı. Tüm sakinliği ve soğuk ses tonuyla defalarca yüzüne söylediği şeyi söyledi.

"Siktir git."

Mingyu bunu duymadan yaşayamıyormuş gibi her seferinde ısrarla saçma bir giriş yapıp itinayla delirtiyordu onu.

"Tamam kaplanım hemen pençelerini çıkarma. Konuşmaya geldim buraya."

Kim Mingyu'nun hayatını kapsayan iki şey vardı. Sokuk mesleği ve cıvık arkadaşlığı. Bu ikisi için bambaşka karakterlerine bürünebilen bir manyaktı.

Getting Closer | SoonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin