⚫8. Bölüm⚫

241 6 13
                                    

İyi okumalar!

Medya: Dalga aşkımm 🔥

"Emre ALLAH BELAMI VERMESİN, BİZLE ALAKASI YOK!"

Emrenin cafeden içeri girdiğini görür görmez ayağa kalkıp, bağırmasına izin vermeden söze atladım. Önce bizim masaya -daha doğrusu sanki adam öldürmüşüm de emreye ispat etmek için bağırmama- göz atıp Doğukanın yanına ilerledi. "dalga aşko bence bu sefer hiç şansımız yok, ama..." kaşlarını havaya kaldırdı "bardağın dolu tarafını görecek olursak, cafe boş!"

hm... Sevinmelimiydim?

Emre doğukana bir şeyler anlattıktan sonra yanımıza yaklaşmaya başladı. Üzerimde; Sanki annem telefonumu eline almış ve şifresini biliyor gibi bir gerginlik vardı. Emre sakin ve yavaş bir şekilde sandalyeyi çekip oturdu. Kaşları kalkık dudaklarında gülümseme vardı. Bakışları bir benim bir açelyanın üzerinde mekik dokuyordu. Emrenin gülümsemesinden cesaret bulup Açelya ile gülümsemeye çalıştık. Belki de sakinleşmişt- bir anda yüzü ciddileşti. "Bana neler olduğunu anlatmazsanız ikinizinde kafasını yumurta gibi BİRBİRİNİZE çarparım!" bir anda yükselmesiyle iyice sandalyeye sinmiştik. Gözüm bir an doğukana kaydı. Alt dudağını ısırmış keyifle bizi izliyordu. HAİN! ama Allahtan etrafta hiç kimse yok- LAN! garsonlar bile yok oğlum! Ne yapmaya çalışıyor benim sevgili kuzenim acaba?

"abi şuradan çıkmak nasip olsun! Bir daha etek giymemek nasip olmasın! O çocuğu tanımıyoruuz!"

"Abi mi?!" emre bir kahkaha attı. "ulan kesin bir bok yemişsiniz siz anlatmanız için 10 saniyeniz var!"
Evet her haltı ediyorduk ama her seferinde bir şekilde yakalanıyorduk anasını satayım! Ve emrede artık Açelyanın sadece bu zamanlarda ona 'abi' demesini çözmüş olmalıydı. "bir şey yemedik emre! Ayrıca yesek ne olacak hı!" Emrenin yüzüne sinirli bir gülümseme yerleşti. "demek öyle... Genişmiyim lan ben! Daha bekle o burak piçine de soracağım ne oldu bitti diye." gözleri yine aramızda mekik dokumaya başladı. "ya da siz anlatın, anlatın ki cezanız hafiflesin."
Sıkıldım artık ya! Ne olacaksa olsun! "Açelya valla bu sefer ilk pes benden. Ben döküleceğim!" Açelya da kafasını yana eğdi. "siktir et, zaten anlayacaktı en sonunda." Emre zafer kazanmışcasına gülümseyip iyice arkasına yaslandı. "hah şöyle..."

Olayları bir güzel teee en başında ki parti olayından başlayarak, asıra kadar anlattım. Elini kaç kez masaya sertçe indirdi sayamadım. "orospu çocuğu... Piç... İbne... Ama burak ibnesi seninde götünden kan almayan emrenin taa-!" Açelya elini emrenin masada yumruk şeklinde duran elinin üstüne koydu. "Şş... Emre tamam sakin ol biraz... Emin ol zamanı geldiğinde..."Emre yumruk olan elini açıp Açelyanın elini tuttu. "aptal kafam! Ben sizi ne diye yalnız bıraktım o geceden sonra!" bu seferde ayağını titretmeye başlamıştı.

Bir anda Açelyanın elini bıraktı emre "demek siz bunları bana söylemek yerine elin herifinin yanına gittiniz öylemi?!" ben elimi saçıma, Açelya ise ağzına götürdü. "ay emre inanamıyorum sana!" bende inanamıyorum Açelya bende! "ulan başımıza neler gelmiş, sen hala ilin hirifinin yinina gittiniz." emre ve Açelya bu taklitime güldüler. En azından emre biraz daha yumuşamıştı. Bir kaç dakika sonra Doğukan alel acele kulağında ki telefonu kapatırken yanımıza geldi.

"hiç iyi haberlerim yok!" derken sandalyeyi çekip oturdu. Ah, o kadar ihtiyacım var ki şuan kötü habere (!). Meraklı gözlerle ona döndük. "Bu Burak iti elemanları toplayıp buraya geliyormuş. Neymiş geçen gün size mi gelmiş ne? O günün de intikamını alacağım, o kafama yediğim taşında hesabını soracağım falan diye geziyormuş ortalarda dallama." dudaklarımı ısırmak düşmüştü bana sadece. Emre ise 5 dakika öncesine rağmen şimdi kaşları çatıktı. "nasıl yani?! Burada olduğumuzu nereden biliyor ki? Açelyanın sorusu havada kalmış kimse cevaplayamamıştı. Bir bu eksikti şimdi ne halt yiyecektik?

ANLAŞMALI EVLİLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin