9, chicken scented notes

610 74 90
                                    

45 Oy, 110 Yorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

45 Oy, 110 Yorum.

Öğleden sonra bir, daha kışın sonlarında olmamıza rağmen tepede bunaltıcı derecede parlayan bir güneş, birbirleriyle eğlenen arkadaşlarım ve onlardan bağımsız takılan ben.

Ne harika ama.

"Madalyaymış, bronz bu kızım." Donghyuck yanında yürüyen Nancy ile uğraşmaya devam ederken ortamı germekle kalmamış, üstüne bir de açmaya çalıştığı kapıyı ters yöne çekiştirdiği için ufak çaplı bir rezillik yaşanmıştı.

Gerçi benim o an alay etmek aklımın ucundan bile geçmedi, zaman aktıkça korku daha çok kaplıyordu bedenimi, hissettiğim tek şey de buydu.

Ve tüm bunların KFC'de gerçekleşecek olması cehennemin ortasında ayçiçeği açması gibi bir durumdu.

"Sende bronz bile yok ama." Nancy insanların dikkatini çekmeden Donghyuck'u çimdikleyip bir yandan da kapıyı açarken sadist bir zevkle gülümsüyordu.

Hakkı olanı yapmıştı desem doğru olurdu, Nancy'e her şeyi söyleyebilirdiniz ama akademik başarısıyla dalga geçmek yalnızca sizi yerin dibine sokmasına müsaadeydi.

Sonuçta o bizim aksimize geleceğini düşünüp bir şeyler yapıyordu, zekice.

Soğuk rüzgarlar esen bu kaos esnasında Yeji hepimizden hızlı ilerleyerek muhtemelen kalabalık olduğumuz için koltuklu masalardan birine kurulmuştu. "Ben tavuk yemiyorum biliyorsunuz, siz gidip sipariş verin."

Eh, bu noktada anlıyordum ki bugün buraya gelmesinin tek sebebi benim nasıl yerle bir olduğumu izlemekti.

Kulağıma sakin olmam hakkında bir şeyler fısıldayarak koluma giren Giselle üzerine derince bir nefes verdim sadece, kendi kendimi ateşe atmıştım işte.

Yavaş adımlarla arkadaşlarımı takip ederken, tezgahın önüne geldiğimizde iç çektim en büyüğünden. Bütün menü boğazıma dizileceğinden parama yazık olur muydu onu düşünüyordum, gerçekten de oturup acılı kanat falan mı yiyecektim bu durumda?

Gözlerim menülerin arasında gezinirken en ucuzlarından almaya karar verdim en sonunda, hiçbir şey yemeyecek kadar da tok değildim açıkçası.

"Shuhua."

Dudaklarımı birbirine bastırıp yutkundum sertçe, maç beklediğimden erken başlamıştı, ısınmamıştım bile.

Gülümsemeye çalışarak vücudumu sesin sahibine döndüm usulca. "Efendim?"

"Kova alalım mı diyecektim," Daha da yaklaşarak elini omzuma yerleştirdi umarsızca, dokunduğu yer alev almış gibi hissettirirken hiçbir şey olmamışcasına gülümsemeye devam ettim. "İki kişilik."

triplet trouble | renhuaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin