2. PLAN

924 101 22
                                    

Keyifli okumalar :)

JAMES

Düşüncesiz insanlar mı, düşünmeyi bilmeyen insanlar mı?

Kim ne derse desin, bazı insanlar aptaldır. Ne yaptıklarını, daha doğrusu ne yapacaklarını bilmezler. Düşünemezler. Yaradılışın bize verdiği en önemli şey düşünebilmemiz değil midir oysa? Evet, bizi diğer canlılardan ayıran tek şey düşünebilmemizdir.

Peki, neden düşünmüyorlar?

Düşünmeyi mi bilmiyorlar?

Elime verdikleri gücün farkında değiller mi?

Yoksa salağa mı yatmaya çalışıyorlar?

Evet, öyle olmalıydı.

John saniyeler içerisinde bu kadar küçülebilir miydi?

Sorumun cevabını sormadan önce biliyordum. John her zaman aptaldı. John her zaman düşüncesizdi.

John herkesin sandığının aksine yanlış kararlar verendi. Ve ben John'un elinden kaçırdığı cevherlerini yakalamakta ve öldürmekte ustaydım. Bana elindeki en kıymetli parçasını vermişti.

Bile isteye.

Amacı her ne olursa olsun bu kıymetli parça sonsuza kadar benim olacaktı, bende kalacaktı. Onu benden geri almaya çalışacaktı ama ben öyle sıkı tutacaktım ki, elimdekini alması çok güç olacaktı. Yolun sonunda kaybeden biri olacaktı, yolun sonunda gözlerini sonsuza dek kapatan...

Değerli parçalarımdan bahsetmek isterdim ancak etmeyeceğim. Bu sıralar konuşmayı tercih etmektense etrafımdakilere kaşımı oynatarak her türlü komutu veririm ve onlarda kolayca mesajımı alır.

Lafın kısası ben; az konuşur, çok kıyarım.

Gelelim tekrar şu gereksiz John'a. John senelerdir benim peşimde olduğu kadar aslında ben de onun peşindeydim. Çevirdiği her şeyi bilirdim. Elde ettiği paraları, mücevherleri, insanları... Köstebeklerim sağ olsun attığı adımları önceden bana bildirmiş olurlardı. Bende ona göre atacağım adımı belirlerdim. Zaten John'un beni yakalayamamasında ki en büyük etken de bu değil miydi?

Bugün kim olduğu belirsiz olan, ama defalarca onun keskin zekâsına, gücüne ve cesaretine tanık olduğum bu kızın öldürülüp ormanın ortasına atılacağını biliyordum. John kızı öldürme riskini almış, önüme atmıştı. İstediği savaştı, kazanmaktı. Ancak şimdi kaybediyordu.

Köstebeklerimden aldığım bilgi yine önceden hareket etmemi sağlamıştı.

2 gün önce.

"Bu ihaleyi kaybedemem James, biliyorsun Stephen ensemde!"

Saatlerdir başımın üstünde boş boş konuşan bu adamı bir türlü başımdan savamamıştım. Belli oluyordu ki haddinden fazla yüz vermiştim. Bir kez daha kendime kızıp yumruğumu masanın üstüne geçirdim. Bu hareketi beklemeyen Kevin olduğu yerde sıçramış, geriye doğru çekilmişti.

"Sadede gel artık,!" diyerek her kelimenin üstünde baskı yaptım.

Kevin altına sıçacak kadar korktuğunda dalgaya benzer bir gülümseme ile baktım suratına. Gülümsememe anlam veremediği için daha çok korkmuştu. Tam istediğim gibi.

"Demem o ki James..." Konuşurken sesi titriyordu zavallının. "Bana söz verdiğin gibi o adamlarla konuşmalıs... Yani konuşabilir misin? İhaleye çok ihtiyacım var kaybedersem..."

"Kaybedersen ne?" diye kükredim karşısında, ayağa kalkarak yüzüne bakmaya devam ettim. "Sokaktaki karıları kaçırıp sikmeye devam mı edeceksin?"

LÜMME (Kitap Oldu!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin