Gözümü açmamla görüş alanıma girdiğinde de sakin olamayacağımı anlamıştım zaten..
Ağır çekimde yaşanıyordu sanki her şey. Öyle asil öyle resmi görünüyordu ki. Ama hayır giydiği siyah takım elbisesinden kaynaklanmıyordu bu. Giydiği siyah takım elbisesi, içindeki beyaz gömleği ve takımına uygun işlemeli siyah kravatı her ne kadar resmi olsa da, hayır kıyafeti yüzünden değildi. Aurası mı demeliyim yoksa başka bir şey mi? Chanyeol'ün neye dayanarak çakma fransız dediğine anlam veremedim. Adeta bir Fransa prensi gibi görünüyordu. Bir takım elbise ancak böyle taşınabilirdi dedim kendi kendime. Bu kadar yakışırdı bir insana. Daha sonra dikkatimi çeken şey saçları oldu. Onu siyah saçlarıyla hatırlıyordum ama, şimdi gökyüzü gibi masmavi saçlarıyla yürüyordu bana doğru. Muhteşem görünüyordu. Kıyafeti, saçları ve o yüzünde ki gülümseme...
Bakışları beni buldu, önce ağır ağır süzdü bedenimi. Daha sonra gözlerime çıkardı bakışlarını. Çok güzel bakıyordu. Karşısında eriyecek gibi hissediyordum. Bakışları öyle yoğundu ki değerli,kıymetli hissettiriyordu.
Ben bunları düşünürken o çoktan yanıma ulaşmıştı. Açık olan kapı nedeniyle esen rüzgârla kokusu doldu burnuma. Ben bakışıyla,kokusuyla mest olurken iç sesimin "Afrodizyak koklasak bu kadar yükselmezdik" demesiyle tam yutkunacakken öksürmeye başladım. Anı bozma konusunda muhteşemdi gerçekten.
Taehyung panik olmuş bir şekilde etrafına bakınmaya başladı. Aradığını bulamamış olacak ki mutfağa doğru ilerlediğini gördüm. Daha sonra Beakhyun'un bana doğru koştuğunu görünce daha önce yaşadığımız öksürük krizini hatırladım,zor da olsa durdurmaya çalıştım kendimi. Elimi açarak havaya kaldırdım ve "Dur dur. İyiyim geçti bak." diye konuştum zorla. Öksürük geliyordu ama ben geri göndermeye çalışıyordum. Eminim şuan yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Elinde bir bardak su ile salona geri dönen Taehyung hızlı adımlarla yanıma yaklaştı. Bardağı bana uzatırken bir eliyle sırtımı sıvazlıyordu. Kıpkırmızı olan suratımı saklamak için başımı öne doğru eğdim. Elindeki bardağı aldım fakat titreyen ellerimle su elime ve parkeye dökülmüştü. İçmek için başımı kaldırmam gerekiyordu ama kaldırmak istemiyordum. Taehyung suyu içemediğimi fark edince bardağı tutan elimi eliyle kavradı. Titremesini ve suyun dökülmesini bir nebze de olsa durdurdu bu hareketiyle.
"Hadi iç biraz. Boğazın acıyordur. Su iyi gelecek"
Başımı kaldırdım ama yüzüne bakamadım. Bakışlarım elimi kavrayan elindeydi. Suyu içmem için iyice yaklaştırdı dudaklarıma. Her ne kadar eliyle engellemeye çalışsa da, titremem yüzünden su dudaklarımdan boynuma kadar aktı. Elim yanıyordu. Sırtımdaki elini omuzuma çıkarttı. Omzuma değen eli, elimin üstündeki eli alev gibiydi. Sanki o ateşti ben de buz. Yakıyordu, sadece dokunuşuyla yakıyordu ve ben eriyordum.
Bardağı elimden alıp sehpanın üzerine koymak için geriye doğru adımladı. Benden uzaklaşmasıyla kasılan bedenim bir nebze de olsa rahatlamıştı. Bana döndü ve bakışları bir süre çenemden boynuma akan suya takıldı. Elimin tersiyle sildim hemen. O da transtan çıkmış gibi gözlerini kapatıp açtı ve bakışlarını gözlerime çıkardı.
"Daha iyi misin?"
Başımla onaylayarak."İyiyim. Teşekkür ederim" diyebildim. Heyecandan parmaklarımla üzerimdeki tişörtün uçlarıyla oynuyordum. Ne o konuşuyordu ne de ben. Ne yapacağımı bilmediğim sırada Beakhyun hızla araya girip konuştu."Ayakta kaldık oturalım hadi"
Taehyung'un oturmak için koltuğa doğru adımlamasıyla derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Ve arkasından ilerleyip tam karşısına oturdum.
__________O pembe salonda, pembe koltukların üstünde ne kadardır oturuyorduk bilmiyorum. Kaçamak bakışlarım onu buluyordu arada. Karşı karşıya oturuyorduk ama mesafe çok değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Safe Place Taekook
FanfictionElimi kaldırıp parmaklarımı göz çevresinde gezdirdim. "Çok güzel" diye bir fısıltı çıktı dudaklarımdan. Dudakları kıvrıldı. Parmaklarım rotasını değiştirip kıvrılan dudaklarına doğru gitti. Usulca dokundum parmak uçlarımla ve devam ettim fısıldama...