Flower and Butterfly

108 16 12
                                    

"Hiii pamuk şeker. Pamuk şekerde alalım mı?"
"Olur alırız"
"Sende yiyeceksin ama"
"Sevmiyorum ben Beak,dişlerime yapışıyor."
"Uff ama yaaa! Bir kerecik yesen ne olur ki. Hıhh!!"

Beakhyun ve Chanyeol'ün konuşmasını dinlerken,bir yandan gerginlikten sürekli yutkunup etrafa bakınan Taehyung'u izliyordum. Otoparktan çıkmak üzereydik ve gideceğimiz yere yaklaştıkça daha da geriliyordu sanki. Nereye mi gidiyorduk? Biz Beakhyun'un ısrarları üzerine lunaparka gidiyorduk. Yaklaştıkça yükselen müzik, insanların çığlıkları ve çalışan oyuncakları gördükçe, o üzerinden hiç çıkarmadığı takım elbisesinin kravatını gevşetiyordu bir eliyle.

Bir an onu spor kıyafetlerle hiç görmediğimi fark ettim. Sürekli takım elbise giyiyordu. Nedenini merak ediyordum ama ona hiç sormadım. İşi gereği alışkanlık olabilirdi.
Fakat spor kıyafet yakışırdı. Bol bir jean, üzerine bol oversize bir tişört ve jean ile aynı renk bir kot ceket. Mükemmel olurdu diye düşündüm. Yanımda o gerginlikle yürürken ben ona hangi kombinlerin yakışacağının hayalini kuruyordum. Hani bir tabir vardır ya "çuval giyse yakışır" heh işte o tam da Taehyung için söylenebilirdi.

"Sadece kravatla bile mükemmel olurdu" dedi iç sesim. Kızamadım, söylenemedim çünkü haklıydı. Gözlerimin önüne sadece kravatlı bir Taehyung gelince gerçekliğe dönmek adına bir kaç kez kırptığım gözlerimi, yanımda bir elini ensesine götürüp gergin bir tavırla kaşıyan bedene döndürdüm. Anlında biriken terleri diğer elinin tersiyle siliyordu bir yandan. Bu görüntü aklımda ki hayale oldukça uyuyordu.
"Hiç sırası değil. Lütfen, lütfen sus." diye fısıldayarak yalvardım iç sesime. Hem yalnız değildik hem de tanrı aşkına azgın biri gibi görünmek istemiyordum. Bir an önce bu düşünceleri yok etmem gerekiyordu. Bakışlarımı ondan çekip bizden bir iki adım önde giden Beakhyun ve Chanyeol'e çevirdim. Başka şeyler düşünmeye çalıştığım sırada lunaparkın kapısından içeri girmiştik. Kurtarıcım Beakhyun bir an da arkasını döndü ve ikimizin bileklerinden tuttu.
"Atlı karıncaya binelim hadi!!" diye haykırarak sürüklemeye başladı.

Bir dakika, bir dakika.
Koskoca adamlar atlı karıncaya mı binecektik gerçekten?
Tamam işte şimdi düşüncelerim tamamen dağılmıştı.
İtiraz etmek istedim,daha eğlenceli adrenalinli bir oyuncağa binmek istediğimi söyleyecektim ama, Taehyung'un rahatlamış bir şekilde derin bir "ohh" dediğini duyduğumda vazgeçtim.

Koşar adımlarla atlı karıncanın olduğu yere geldiğimizde Chanyeol'ün bilet almasını bekledik. Beakhyun çocuk gibi o kadar heyecanlıydı ki, yerinde duramıyordu. Taehyung'a çevirdim bakışlarımı. Cidden rahatlamış görünüyordu. Diğer oyuncaklara bakmamak için başını kaldırmıyordu. Belli etmemeye çalışıyordu ama gözleri,kasılmış çenesi ve sürekli ısırdığı dudağı onu ele veriyordu. Ya lunapark ile ilgili kötü bir anısı vardı ya da, sanırım yükseklikten pek hoşlanmıyordu.

Biletlerle birlikte yanımıza ulaşan Chanyeol'ün elinden heyecanla kapıp önden önden koşmaya başladı Beakhyun. Onun bu çocuksu davranışları gülümsetiyordu beni. Elimi Taehyung'un eline götürüp tuttum sımsıkı. Anın da beni buldu bakışları. Afalladı ama hemen toparlayıp o gülümsemesini yerleştirdi yüzüne.
"Hadi gel" diyerek çekiştirmeye başladı beni. Modu anın da değişmiş gülücükler saçıyordu şimdi. Beakhyun ve Chanyeol çoktan yer bulmuş, hatta oturduğu yerden neredeyse beli kırılacak bir pozisyonda parmak uçlarının değdiği atları tutuyor "çabuk, çabuk buraya gelin birbirimize yakın olalım hadi" diye bağırıyordu Beakhyun.

Hızlı adımlarla bizim için tutmaya çalıştığı atlara bindik. Oyuncak çalışmaya başladı ninni gibi bir müzik eşliğinde. Cidden bence komik görünüyor olmalıydık. Sesli bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan. Taehyung bana dönüp güldüğümü görünce o da gülmeye başladı.
"Komik görünüyoruz bence. İnsanlar bize gülecek." dedim gülüşümün arasında.
"Kime ne? Anı yaşamaya bak Jungkook, insanların ne dediğine değil." dedi.

My Safe Place TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin