Remember The Past/ Two

221 21 7
                                    


O günden sonra Jimin hep yanımda oldu. Tedavi süreçlerimde de olduğu gibi. Fakat iyiydim . Jimin ve Yoongi hyungum sayesinde toparlanıyordum.

Yoongi hyung sınavları yüzünden fazla yoğundu benimle ilgilenemediği için üzülüp durdu hep. Ben uyuduktan sonra geceleri sessizce yanıma gelip sarıldığında, kendi kendine konuşurken öğrendim bunu. Saçlarımı okşadı, sarıldı, yanımda olduğunu söyledi, daha fazlasını yapamadığı için özür diledi...

Hep uyuduğumu sanıyordu ama ben o arkamda saçlarımı okşarken uyanıktım. Hatta sessizce ağladığım bile oldu. Bizim bizden başka kimsemiz yoktu. Hem annem, hem babam, hemde hyungumdu. Biz yetimhanede büyümüştük. Annemiz babamız yoktu. Sadece biz vardık..

Bir süre kafeye gitmedim. Jimin yokluğumu aratmamak için tek başına sahne almaya devam etti. Fakat benimle ilgilenmeyi de ihmal etmedi. İşten sonra sürekli bize geliyordu ve Yoongi hyungla bir olup beni odamdan çıkarmak için elinden geleni yapıyordu. Yalnızca hastaneye gitmek için evden çıkıyordum. Daha sonra tekrar kapatıyordum kendimi odama. Hatta bir keresinde senin için lezzetli yemekler hazırlayacağım deyip, daha önce hiç yemek yapmamasına rağmen güzel bir sofra hazırlamıştı. Yoongi hyung çoğu şeyi kendisinin yaptığını, o sadece hazırlamada yardım ettiğini söylese de Jimin hiç oralı olmadı. Ufak tefek atışmalarına şahit oldum ama tadımız hiç kaçmadı. O gün haftalar sonra ilk defa gülümsedim. Etrafımda benim için çabalayan beni seven insanların olduğunu hatırladım ve gülümsedim.

Şimdide gülümsüyordum ama acıdığım kendime. Acı dolu bir gülümsemeydi bu. Kimin aklına gelirdi ki beni seven insanlardan ikinci ihaneti yiyeceğim. Kimsenin aklına gelmezdi, benimde aklıma gelmediği gibi...

"Seni böyle görmek istemiyorum. Bu beni çok üzüyor" deyip dururdu Jimin. Çevremdeki insanların benim yüzümden üzülmesine dayanamıyordum. Yoongi hyungda üzülüyordu Jimin'de, Eunwoo'da.
Artık silkelenip kendime gelmem gerekiyordu. Açıkçası yanımda sevdiğim, güvendiğim insanlar olduğu zaman bu pekte zor olmadı. İnsan sevildiğini hissettiğinde, değerli olduğunu hissettiğinde mutlu oluyor ve ben mutluydum.

"Ağlamamalıyız" dedi iç sesim. O da ağlıyordu çünkü bu cılız bedene, hasta bir kalbe ağır geliyordu olanlar. Hemen kendimi toparladım, artık güçsüz olmak yoktu. Ağlamak yoktu.
"Ağlamamalıyız" iç sesimin dediğini tekrarladım güçlü tutmaya çalıştığım sesimle. Gözlerimi kapatıp devam ettim.

Koskoca bir yıl... Bir yıl boyunca Jimin'le hiç ayrılmadık. Sürekli benim yanımdaydı. Beraber güldük, beraber ağladık. O dönem ilaç tedavisi görüyordum ve bünyeme ağır geliyordu. İlk zamanlar ruh gibi dolanıyordum etrafta. Bu sürece alışmam zor olmuştu. Kısıtlamalarla yaşamak işkence gibiydi. Fakat Jimin  ve Yoongi hyung sayesinde bunların üstesinden gelmiştim.  En azından işkence çekiyor gibi hissetmiyordum onlarla beraber.

Benden büyük olmasına rağmen onu hyung olarak görmemiştim hiçbir zaman. O yüzden adıyla seslenirdim ve bu onu hiç sorun etmezdi. Ona karşı hissettiğim duygular gitgide kabardı ve artık yanına giderken özenle hazırlanmaya başlamıştım. Bana iltifat edince utandığım için kızaran yanaklarıma bayıldığını söylerdi. Benim için hediyeler alır, çoğu vaktini benimle geçirirdi. Kötü anılarımın olduğu çoğu yerde artık onunda içinde olduğu birçok yeni anıyla değiştirmiştik. Çok müzik dinlememe kızardı hep. Kulaklarıma acıdığını söyleyip dururdu. Bir gün çalıştığım kafeye giderken yine kulaklığımı takıp yürüyordum kaldırımda. Arkamdan gelip kulaklığı bir anda çekmesiyle ödüm kopmuştu resmen.

"Aklımı kaybedeceğim bir gün senin yüzünden Jimin!"

"Kulaklarının dili olsa bana teşekkür edecekler Jungkook. Tamam bizde müziği seviyoruz ama yedi yirmidört kulaklıkla gezmiyoruz"

My Safe Place TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin