Kimdim Bilmiyorum Ama Kimse Değilim

612 54 6
                                    


"İnsanı ateş değil kendi gafleti yakar. Herkeste kusur görür,
kendisine kör bakar.
Neye nasıl bakarsan o da sana öyle bakar. "

                                      Mevlana


Yüzümü hedef alan güçlü bıçak darbesini görmemle başımı sola yatırıp karşımda ki kırmızı gölgenin göğsüne sert bir tekme attım. Aldığı darbeye rağmen sadece bir iki adım gerileyen duman silüet in bu açığını kullanarak hızlıca arkasına geçtim ve boynunu kırmak için elimi boynuna koydum. Elimde hissettiğim hafif acıyla boynunu bırakıp ellerime baktım. Oysa sakin bir şekilde arkasını dönerek bana bakıyordu en azından böyle hissediyordum.

Gözlerimi ondan çekerek ellerime baktığımda gördüğüm görüntü iki kaşımında yavaşça havaya kalkmasına neden olmuştu. Her iki avucumun içi resmen erimişti.
Avuç içlerim bir balçıkmışçasına dolan kanlarımla birlikte yere bir kaç damla akıyordu. Ayrıca avuç içimde ki kaslarımda aynı şekilde erimiş ve kötü bir koku yayıyordu. Ellerimi sağa sola sallayıp avucuma dolmuş olan kanlarımı yere doğru düşmesine neden oldum. Avuçlarıma daha dikkatli baktığımda avuç içlerinde hafifçe belirgin olan sarı sıvı sanırım avucumun iyileşmesi içindi.

Burnuma yoğun bir şekilde gelen kan ve çürük kokusu yüzümü hafifçe buruşturmama neden oldu. Ellerimi yumruk haline getirerek tekrar dumana doğru baktım. Bana hiç bir harekette bulunmadan baş selamı veren dumana kısa bir süre bekleyip bende baş selamı verdim. Bana doğru yönelen ve çoktan dağılmaya başlayan dumana bir süre göz gezdirerek gardıroptan çıktım.

Banyoya doğru ilerleyerek bir yandan da şuan hafif bir kızarıklık dışında hiçbirşeyi olmayan avuç içlerime kısa bir bakış attım. Banyoya girdiğimde hızlı bir duş alarak yatağa oturdum ve saçlarımı taramaya başladım. Uzunluklarından dolayı uzun sürsede sonunda taramayı bırakarak gardıroba doğru ilerledim. İçinden çıkardığım okul kıyafetlerini giyerek gardırobu kapağını kapattım.

Anahtarları ve telefonu da alarak cebime attıktan sonra artık hazırdım. Kapıya yakın bir yerde olan ayakkabıları giyerek kapıyı açtım ve dışarı çıktım tam kapıyı kapatacakken dışarıdan gelen seslerle birlikte burnuna ulaşan vampir kokusu nedeniyle daha hızlı davrandım ve kapıyı hızlıca kilitleyerek kokunun geldiği yere doğru ilerledim. Sesler evin biraz ilerisinde olan açıklık alandan geliyordu. Biraz daha yürreüdüğümde karşıma çıkan kişi beklediğim biriydi ama açıkçası bu kadar çabuk geleceğini düşünmemiştim. Bana dikkatli bir şekilde baktıktan sonra
" Kimsin sen dövüşlere katılıp devamını bile getirmedin kendini ne sanıyorsun?"
Derim bir nefes alarak arkamı dönüm ve geldiğim yoldan ilerlemeye başladım. Vampirlere özgü hızını kullanarak önüme geçtiğinde boş bakışlarımın hedefi olmuştu.

Derin bir iç çekerek ona baktım ve bir kaç adım sağa kayarak ilerlemeye devam ettim. Bir yandan da " asıl sorunun amacın ne? Olduğunu düşünüyorum. Doğru mudur?"
Kısa bir Sessizlikten sonra " Aynen öyle bir anda ortaya çıkan ve tahtımızı isteyen kişiyi merak etmemiz normal." diyerek oda adımlarım ayak uydurmaya başladı.
Karşıya bakmaya devam ederken aynı zamanda " Ortada bir taht varsa ben o tahta göz dikecek kadar aciz değilim. Kendi hükümdarlığımı kurar tek sahibi olmasını iyi bilirim. " sözümün bitmesiyle hafifçe duraksayan adımları bir süre sonra tekrar hareket ederek bana ayak uydurmaya devam etti. Bu sözlerim belki fazla iddialı gibi görünüyor olabilir ama altı boş değildi. Hazır tahta göz dikmektense kendi hükümdarlığımı kurmak benim için hem daha eğlenceliydi hemde hada cazip.

Benim oldupum yerde kuralları koyanda ben olurum bu kuralları yıkanda. Çevremde olağan zekasını kullanamayan ve doğru stratejiyi kullanamadığı için acınası durumda olan çok canlı var iken onları umursamamam benim hatam değil. Bu sözlerim rakibimi hafife aldığım yanılgısını düşündürtmesin çünkü bana göre rakibini hafife alırsan oyuna 1-0 geride başlarsın.

EŞSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin