-Üç ay sonra-Her şey normal halde ilerlemeye devam ederken Bakugou bol kıyafetler giyerek, olmadı uzun kazaklarla hafif şişmeye başlayan karnını ört bas etmek için büyük çaba gösteriyordu. Daha da büyüdüğünde ne olacağını kim bilebilirdi ki. İlk aylar üç dört kere midesi bulanmıştı ve üç kere kusmuştu. Bebeğe alışan vücudu ise şu anda durmadan bir şeyler aşeriyordu. Yaz ayında oldukları için çoğu meyveyi bulmak kolaydı ama bazen fazla zorlayıcı şeyleri canı çekebiliyordu. Örneğin Midoriya'nın yarrağı.
Geçen sefer Bakugou Midoriya'nın pipisine çocuğun dokunduğunu söylemişti. Midoriya ise bu olaydan sonra bir teori üreterek çocuğun erkek olacağına, gelecekte çekeceği otuz birlere kendisini alıştırmaya çalıştığını öne sürmüştü. Bakugou'dan baya bir yumruk yedikten sonra susmak zorunda kalmıştı.
Sarı saçlı hamile haliyle iki ay boyunca okula gidip gelmişti. Uzun sürmeden de yaz tatiline girmişlerdi. En azından dolu karnıyla okula gitmek zorunda kalmamıştı ve tatilden önce de bu durumu ailelerine anlatmaları gerekiyordu.
Katsuki eliyle karnını okşarken odasındaki sessizliği bozarak çalan telefon ile dikkatini oraya verdi. Deku'nun aradığını gördüğünde ise alıp açtı. Sesi boğuk geliyor gibiydi.
"Kacchan, napıyorsun?"
"Giden dörtlü karın kasıma üzülüyorum."
"Bendeki altılı neyine yetmiyor? Evde misin?" Bakugou o görmese de gözlerini devirip cevap verdi.
"Evdeyim başka nerde olabilirim?"
"Şey manavın önünden geçiyordum da canın bir şey istiyor mu merak ettim."
Bakugou sorduğu soru ile şımarırken Deku'nun yüzünü ve bedenini yakınında görmek istediğini fark etti. Aslında Midoriya'yı aşeriyor olabilirdi.
Fakat ona bunu söylemedi ve lafı çevirerek bir meyve salladı."Çilek var mı? Varsa ondan al yoksa başka bir şey canım çekmiyor." Dedi.
"Tamam güzelim."
Telefonu kapatıp yanına koydu ve bebeğin cinsiyetini tahmin etmeye çalıştı.
"Erkek mi acaba? Dik olursa erkek oluyormuş. Aşağı doğruysa kız oluyormuş. Benim karnım yamuk sanki." Kafasını karnına eğip iyice bakmaya başladı. "Bu daha büyümedi ki ama. Yine de çocuk içerde çarpılmış gibi sanki." Bakmaya devam ederken annesi aşağıdan seslendiğinde Midoriya'nın gelmiş olabileceğini düşündü.
Kalkıp odasının kapısını açtı ve elinde çilek poşeti ile yanına gelen iri bedeni süzdü. Siyah dar paça bir pantolon ve üzerine beyaz bir tişört giymişti. Yeşil ve dağınık saçları ile oldukça seksi görünüyordu. Damarlı koluna taktığı iki bileklik onu daha da hoş gösteriyordu.
"Sen mi geldin?" Umursamaz sesi ile arkasını dönüp tekrar kapıyı onun suratına kapattıktan sonra ani duygu değişimlerine kendisinin de alışamıyor olduğunu kabul etti.
Midoriya yüzüne kapanan kapıyı usulca açıp çileği yatağının yanına koydu ve eğilip Bakugou'nun dudaklarını öptü. "Neden bana somurtuyorsun?" Dedi.
"Sanane." Bakugou onu yüzünden ittirip çileği aldı ve büyük bir tanesini yemeye başladı. Öyle iştahla yiyordu ki Midoriya'nın gözleri dudaklarından başka bir şeye odaklanamıyordu. Sarı saçlının canı önce istememişti ama yedikten sonra istemeye başlamıştı.
Elindeki çilekten birisini de Deku'nun ağzına tıkıştırıp saçlarını karıştırdı ve ona şevkat gösterdi.
Midoriya ona ters ters bakıp bir aksi olup birden sevimli olmasına karşın yaşadığı duygu değişimlerine göz yumdu. Onu kalçalarından yakalayıp kucağına çekti ve elleşmemeye dikkat ederek kolunu beline sardı. Bakugou onun gözlerinin içine baka baka çileği yemeye devam ederken dudakları çilekten dolayı tamamen kırmızı olmuştu. "Daha fazla bakarsan dudaklarım çürüyecek." Katsuki'nin konuşması ile Midoriya gözlerini dudaklarından çekip onu kasıklarına bastırdı. "Başka bir yolla çürütmeyi tercih ederim." Dedikten sonra dudaklarına eğildi.
Çileğin bulaştığı yerleri diliyle yalayıp dudağının kenarını emerek tüm lekeleri temizledi ve dilini Bakugou'nun ağzının içine gönderdikten sonra nefessiz kalana kadar öptü. Alt dudağını kavrayıp emdikten sonra hafif çekiştirerek geri ayrıldı.
Bakugou nefesini düzene sokup odasındaki küçük televizyonda açık olan kutup ayısı belgeselini izlerken iki yavru kutup ayısının annelerini aramak için bağırışlarını görünce dayanamayıp o da ağlamaya başladı.
"Yazık onlara baksana annelerini bulamıyorlar şimdi şurdan başka kutup ayısı gelirse de onları öldürürse! Anneleri nerde bunların ya? Bu belgeseli çekenler neden müdahale etmiyorlar ki? Hep para kazanmak için bunlar işte inşallah geberirler orospu çocukları belasını siktiklerim bunları varya öyle bir sikeceksin ki beşiz doğuracaklar sonra ona bakmaya paraları yetmezse intihar etsinler amına koduklarım."
"Kacchan bu çocuk mu sana büyü yapıyor acaba?"
"Ne büyüsü ya?!"
"Bir anda sinirli oluyorsun bir anda sakin oluyorsun ben çok tırsıyorum şu an." Midoriya elini Bakugou'nun kısa şortundan içeri sokup kalçalarını avuçları arasına alarak okşamaya başladı ve sakinleşmesi için güya yardımcı olmaya çalıştı.
Bakugou üzülerek onun yüzünü elleri arasına aldı. "Ben onu kutup ayılarına üzüldüğüm için dedim sana kızmam merak etme." Dedi.
Midoriya sırıtarak onun boynuna dişlerini geçirdi ve emerek emdiği yerlere öpücükler kondurdu, küçük izler bırakmaya başladı. Bakugou sıcak havadan dolayı bunalarak üzerinden kalktı ve arkasını ona dönüp Midoriya'dan uzaklaştı.
"Hava sıcak bana yaklaşma."
Midoriya onu dinlemedi ve dibine girerek arkasına yattı. Kalçasını kasıklarına gelecek şekilde ayarlayıp yanına uzandı. "Böyle daha rahat." Dedi.
Bakugo derin bir nefes verdi ve onu umursamadan uyumaya çalıştı. Çünkü çocuk sağ olsun bir türlü uyku düzenini sağlayamıyordu. Midoriya geldiğinde rahatça uyuyabileceğine inanıyordu.
*****
Öhöh
Hehe
Vote
( ͡° ͜ʖ ͡°)( ͡° ͜ʖ ͡°)( ͡° ͜ʖ ͡°)( ͡° ͜ʖ ͡°)( ͡° ͜ʖ ͡°)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sweet and Gruff || DekuBaku
Fanfiction"Kacchan, napıyorsun?" "Giden dörtlü karın kasıma üzülüyorum." "Bendeki altılı neyine yetmiyor?" Bakugou o görmese de gözlerini devirmişti. | -Mpreg -Uke Bakugou -Seme Midoriya