"Kızım soyma şu elmanın kabuğunu ya, vitamini kabuğundadır. Bak şimdi ne tadı ne de tuzu kaldı." diyerek soyduğum elmaya yüzlerce bahane bulmakta sınır tanımayan abimin kucağına koydum meyve tabağını.
"Çok biliyorsun ya," dedim. "Al da kendi elmanı kendin soy."
"Hala soy diyor, kızım vitamini kabuğunda, diyorum ya." dedi.
"Üff abi, sence şu an tek derdimiz elmanın kabuğu mu? İki haftayı geçti bir tanecik iş yok. Sen de hala elmaya bahane bul" dedim sıkıntıyla.
"Hayat..."
"Efendiim..."
"Sana müjdeli bir haber vereceğim."
"Ne müjdesi Allah aşkına."
"Bak, gel seninle anlaşalım. Eğer verdiğim müjdeye sevinirsen özür dileyeceksin. Kabul mü?"
"Kabul." dedim gaza gelip.
"Veriyorum müjdeyi..."
"Off, haydii..."
"Yeni iş çıktı iki gün sonra gidiyoruz."
"Ne! İnanmıyorum sonunda." dedim sevinçle. Ama sonra bir aydınlanma yaşadım. "Gerçekten mi yoksa özür dilemem için mi yapıyorsun?"
"Saçmalama, böyle bir konuda şaka yapmam. Şimdi özrünü duyalım."
"Uff, peki... Özür dilerim." dedikten sonra yanıma geldi ve sarıldı.
"Gerçekten yeni iş çıktı. Akşama amcam anlatır. İki gün sonra gideceğiz."
***
"Çocuklar, bu sefer iş tereyağından kıl çeker gibi olacak. Hem bakımımızı yaptıracağız hem de paramızı alacağız."
"Siz Aslı'ya bakmayın, iş o kadar da kolay değil. Ama geçen seferki kadar zorlamayacak."
"A-ah!" dedi yengem. "Nesi kolay değilmiş.."
Onu umursamayan amcam devam etti, "Bir kuaför bulduk. Ama bu kuaförün sahibi müşterinin çok olduğu işlek bölgeyi değil de kuytu bir yeri tercih etmiş. Çünkü, orada yurt dışından izinsiz getirdiği malzemelerin satışını kuaför ayağına satıyor. Hem de güzel fiyatlara."
"Biz de o malzemeleri mi alacağız?" diye sordu Lila.
"Bence almayız, çünkü baksana malzemeler izinsiz satılıyormuş."
"Evet onları almayacağız. Çünkü bu sefer çok daha kral bir planım var."
***
Kostümlerimizi giyinip arabaya bindik ve kuaförün bir sokak önünde durduk. Yengem, Lila ve ben arabadan inip dükkanı bulunca içeri girdik. Kızıl kıvırcık saçlı, kısa boylu ve balık etli kadın birinin saçını fönlüyordu. Bizi görünce, "Hoşgeldiniiz." dedi Trakya şivesiyle.
"Buyurun, siz şuraya oturun benim de işim az kaldı zaten."
Sol taraftaki koltuklara geçip oturduk ve kadını izlemeye başladık. Saçın fönünü tamamlayıp eşyalarını kaldırdı.
"Kız ne güzel oldu saçın! Valla elime sağlık hee.."
Sarı saçlarıyla oynayan kadın, "Gerçekten yumuşacık olmuş. Rengi de güzel tutturmuşsun. Ne sürdün bakalım? İsmini ver de her ay buraya servet yatırmayayım." dedi ve güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇIŞ
AdventureHayat ve Ömer'in babası yaşanan talihsizliklerden sonra otuz yıllık bir ceza almıştır. Annesi de bundan etkilenip vefat etmiştir. Hayat ve Ömer'de amcasıyla kalmaya başlamıştır. On bir yıldır elleri kolları bağlı olan herkes yavaş yavaş harekete geç...