" Bir Kalbin Çırpınışı"

17 5 2
                                    

Bölüm şarkıları ; 

Suzan Hacıgarip ft. Çağan şengül - Sancı

perdenin ardındakiler- uzaklara savrulalım

iyi okumalar! 


Bir yüzüm kar ile kaplıysa diğer yüzüm güneşle kaplıydı. Ortası hiç olmadı ....tıpkı mevsimler gibi. Ya kıştım ya da yaz.  Ama öyle bir buz yutturdu ki bu kalbin acısı, artık her mevsim kışım. Buz tutmuş yapraklarım, tek bir çiçek açmamış dallarım Öylece kalakaldım. zihnimde kendini var eden karanlık zihnimi ele geçirip, bedenime hükmediyordu. kendimi, kendimde bir açık bulunmayacak şekilde sorgulayıp, o sorulara cevap ararken, kalbimin içindeki canavar zihnimin içindeki karanlıkla ele ele tutuşuyordu. 

Tanrının bende var ettiği bütün duygulardan kendimi arındıramıyordum. En büyük düşmanım yine kendimmişim gibi savaşıp duruyordum. Bir fahişenin herhangi bir bedene duyduğu o arsız istek gibi kendi kendime zarar vermeden duramıyordum. düşüncelerim beynimi çürütüyordu sonra da bedenimi. Bir odanın içinde yalnızlığa mahkum edilmiş bir zavallı değildim ben ama aslında öyleydim de. yalnızlık bir gölge gibi peşimden gelirken, odamın penceresinden gördüğüm o çam ağaçlarına ne zaman baksam orada beni bekleyen biri hiç olmamıştı .Bir seferlik orada benim için biri dursun istedim, bir seferlik de biri beni sevsin istedim.   sevmedi. gelmedi.  Başımı yastığa koyduğumda baş ucumdakiler derin düşüncelerimdi. gözlerimin uçurumunda beni bekleyen sağanaklar vardı. altında ezildiğim enkazlardan sağ çıkmış biriydim ben ama sağ kalamadığım zamanlar da vardı. 

  Büşra, içinde hiç de hoş duygular barındırmayan gözlerini bana odaklamış öylece karşımda dururken, hiç bir şey hissetmedim. İçimdeki boşluk hissi giderek zihnimi ele geçirirken daha da  büyüyerek gözlerime taşındığında, Büşra masasından ayrılarak tam karşımda dikilmeye başlamıştı. Bakışlarındaki bariz küçümsemeyle bana baktığında, Uzay 'ın bakışlarını yan profilimde hissediyordum. "Senin burada ne işin var?" dedi sorgu dolu sesiyle. Yüzümde tek bir mimik dahi oynamadı, Bomboş gözlerle bir zamanlar yakın olduğum o sahte yüze bakıyordum bir şey demeyeceğimi fark eden Büşra adeta avına yaklaşan bir yırtıcı gibi bana göz dağı vermeye çalışıyordu. " Nişan davetiyemi aldın değil mi?" diye sordu dalga geçer gibi. " Aslında bu kadar erken olmasını ben istemedim biliyor musun? Toprak bir an önce onun olmam için çok ısrar ediyor." Zihnimde cam bir duvar patladı, kalbim üç bıçak darbesinden ağır yaralandı ,oluk oluk kanadı. bedenim sanki kezzap dökülmüş misali canımı yakmaya başladı ama ben yine de sessiz kaldım. Ona bu zaferi tattırmayacaktım bugün istediğini alamayacaktı bugün ona asıl yenilgiyi ben tattıracaktım. "Biliyor musun Büşra " dedim sonunda sessiz çığlıklarımı yutup. "Tüm samimiyetimle söylüyorum sana acıyorum" Sonra birden bizi dinlediğini bildiğim ama karşısındaki adamla sohbete devam eden Uzayın elini kavradım. " Size Mutluluklar diliyorum, eğer sen olmasaydın bu kadar muhteşem bir adamla tanışmayı asla hayal bile edemezdim" dedim yüzüme en gerçekçi gülümsemeyi eklerken. "Mutlaka nişanına geleceğiz " Uzay'ın elini öyle bir kavramıştım ki sanki ondan bir parça koparmak istiyormuşçasına, sanki uçurumdan düşerken tutunacağım bir tek o varmış gibi. Bileklerim titriyordu hatta tüm vücudum ama yine de direniyordum, belli etmemeye çalışıyordum. Büşra'nın şaşkınlıktan irileşen gözlerini izledim. Şuan ben bile şaşkındım. Uzay'ın tepkisini kestiremiyordum ama içimden beni bozmaması için ona yalvarmaya başlamıştım. Çok sürmedi, Uzay kendini toparlayıp avucumdaki elini bana doladığında sıcaklığını hissettim.  "Siz birlikte misiniz?" diye sordu şaşkınca Büşra. Uzay, Ciddiyetle onu onayladı. " Yakında Mavi ile nişanlanacağız biz de "  

" Ay ben demiştim sana Can " dedi masaya yaklaşan Ebru Hanım eşini dürterek. " Bakışlarından anladım sırılsıklam aşık bunlar!"  Uzay bana daha da sokularak beni tamamen kollarının arasına çekti, kollarını karnımın üzerinde birleştirirken, ikimizin de elleri önde duruyordu. saçlarıma ufak bir buse kondurduğunda, bende şaşkındım. Arkamdan beni sarmalayan adama bakmak için kafamı hafifçe yukarıya kaldırdım ve bir mücevheri andıran gözleriyle karşılaştım. Vücudumun titrediğini, şuan ona yaslanmasam yere yığılabileceğimi biliyordum, O da biliyordu. Bu yüzden beni sarmıştı ve oyunumu bozmadığı için ona gözlerimde bariz bir minnetle baktım ve o an ona en içten gülümsememi bahşettim. Öyle bir gülümsedim ki ona, içimdeki tüm yıldızlar söndü. Öyle bir baktım ki ona içimdeki karmaşa bir bebek gibi yeniden doğdu. Gözleri gülümsememde dolaşırken bir an kaşlarını çatacak sandım ama hızla kendini toparlayıp varla yok arası bana tebessüm etti. Bakışlarım tekrar Büşra'yı bulurken, gülümsemem yüzümde hala asılı duruyordu. Büşra'yı hazırlıksız yakaladığım gün gibi ortadaydı. Gözlerinde kıskançlığın tohumlarını görebiliyordum bugün ona zafer hakkı tanımamış, onu kendi oyununda yenmiştim. Sonunda Büşra masadan uzaklaşırken kastığım bedenim gevşedi derin bir nefesi dudaklarımdan dışarı bırakırken, Uzay beni serbest bıraktı.

DÖNGÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin