içimdeki duyguyu adlandıracak olsaydım , Buna 'Kör saplı Acı ' derdim.
yarası derin , oluk oluk kanayan kalbime saplanmış , kör saplı acı , yakamı bırakmıyordu. Anılarımın karşısında zihnim ezikçe bir acı çekiyordu. Her bir zerremin dahil olduğu acı katlanılmazdı. Zihnimin çürük pencerelerinden görünen cılız ışığın gölgesi , yine zihnimin pencerelerindeki odanın dört duvarına hapsolmuş karanlık ruhumla birlikte duvarlardaki çizimlerle baş başaydı.
O duvarlarda bir katilin yüzü asılıydı.
moloz yığını haline gelmiş odanın içinde ; kalbimin , ruhumun ve umudumun kalıntıları vardı. zihnim , o odanın içinde acıdan kıvranırken, bedenim şuursuz adımlarını yağmurun ıslattığı karanlık bir sokağın tam ortasına adımlıyordu.
Tanrı'nın gözyaşlarıymışçasına yağan yağmur, kaderin attığı çığlık gibi çakan şimşeğe eşlik ediyordu.
yine oradaydım. O sokakta...
onunla yürüdüğümüz , ellerinin ellerimde olduğu o sokak, onsuz çok soğuk ve boştu şimdi. En kötüsü de hep sıcacık olan büyük elleri bu yağmurlu havada başkasının ellerine hapsedilmişti.
cılız bileğimde , emanet gibi duran siyah kayışlı saate çevirdim donuk bakışlarımı, saat gece yarısını geçmişti. saatlerdir bu sokaktaydım , sanki onunla baş başaydım. Sanki bu sokağa tekrar tekrar uğrarsam çıkacaktı karşıma bir yerlerden . Bu delilikti , bu aptallık değil de neydi?kaldırıma dökülmüş bir şarap gibiydi umut ve zaman , eli kanlı bir katil. Bıçağındaki kan kurumamış.
Anılar; ölmüş birinin fotoğrafının duvara asılı durması gibiydi.
öyle Acı bir manzara.
yağmurdan sırılsıklam olmuş saçlarımın uçlarında o adamın nefesi gizliydi hala.
Eve döndüğümde, saatin kaç olduğunu umursamadım. Saç diplerime baskı yapan acı, düşüncelerim miydi yoksa yağmurdan mı bilemiyordum. Kısa bir duşun ardından dolaptan rastgele bir eşofman takımı çıkarıp üzerime geçirdiğimde , eşofman takımının üzerimde çuval gibi durduğunu fark ettim. Oysa ki bu takımı geçen sene severek giyerdim .
Zihinimin en kuytu köşelerinde bir ses yankılandı.
"ondan önce" dedi acı dolu bir ses . " seni Talan edip gitmeden ve sen günden güne yok olacakmış gibi zayıflamdan önce"
yüzüme mesken tutmuş ifadesizliğimle yatağıma girdim. Gözlerimi yine her gece acı veren düşüncelere daldığım tavanıma çevirdim. Bu defa gözlerimi kapattığımda yine aynı manzaraya karşıydım.
O ve onun gözleri.
O ve onun başkasının ellerinde olan elleri.
Boğazıma sarılmış acı kadar gerçeklere uyandığımda, takvimler ocağın 28'ini gösteriyordu. Bir adamın esareti altındayken , aynı adamın ihanetine uğramıştım.
Benim adım Afra.
Adımın bile bana acı vermesi , kaderin bana oynadığı bir oyun olmalıydı.
'Beyaz toprak'
Evet.
Adımın anlamı buydu. Fakat içimi parçalayıp beni yok eden adamın adıydı aynı zamanda Toprak..
Tıpkı bir ölü gibi beyaz olan tenim, kan çanağı olmuş gözlerimle birleşmişti. korkunç göründüğümü biliyordum bu yüzden önümde duran aynadan hızlıca gözlerimi kaçırıp, banyodan çıktım. öyle çok zayıflamıştım ki yok oluyor gibiydim yavaş yavaş artık. Yüzüme hüzünlü bir gülümseme yerleşti. O, zayıf kadınları çekici bulurdu. Ama hayır, onun için zayıflamamıştım . O gittiğinden beri ya da başkasına beni tercih ettiğinden beri boğazımdan bir şey geçmemişti ve geçmiyordu. Karanlık odamın perdelerini açtığımda, içeri doluşan ışık huzmesi gözlerimi rahatsız etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNGÜ
Teen FictionO Bir katildi. karanlık dört duvarında , Yine kara tahtında oturmuş ellerinde onun adını haykıran kalbimi tutuyordu. En ince ayrıntısına kadar ezberlediği kalbimi , keskin ve karanlık gözleriyle inceliyor, Elindeki keskin uçlu , kelimelerinin zeh...