"İNTİHAR İPİ"

14 2 1
                                    

@sarang_1 aşkıma ithafen....

İçimde adını koyamadığım benliğim dışında bir ruh daha vardı... Öyle görkemli ve heyecanlıydı ki ona dokunmaya kıyamazdım. Kıyamadığım yerden boğdu onu biri. Soluk boşluğundan tuttu kirli elleri, sonra acımasızca katletti biri katil, bedenini.

 Bazı geceler vardı.  Varlığımın nedenini sorgulayan, beni varoluşsal düşüncelere iten o gecelerde, yalnız olup olmadığımı sorarken kendime bir cevap bulamayıp gökyüzüne bakardım. Yıldızlara Hayranlıkla bakan gözlerim, yıldızlar kadar eşsiz bir şeyin daha olamayacağını vururdu yüzüme. Çok sonraları anladım, Yıldızları eşsiz kılan; benim hayranlıkla gökyüzüne bakan gözlerimdi. Bir şeyleri mükemmel kılan da aslında Ona nasıl baktığınızdı, o güzelliği kişileştirmenizdi. Hani rivayete göre Mecnunun aslında çok çirkin olan Leyla için yanıp tutuştuğu gibi. Önemli olan gözlerdi, kalpti. Sonra o geceleri bir zamanlar sevdiğim adamın ihaneti süsledi. Günlerce o gecelerde tek bir odanın içinde acıyla kıvrandım durdum. Bir süre sorguladığım sevgimin kalan topraklarında fark ettim; benim ona duyduğum Aşk değildi, Her şeyden çok Muhtaçlıktı, Bunu Çok sonraları anladım. Düştüğümde kalkmayı öğrenememiştim. Ondan destek bekledim, ona yaslandım, Ona muhtaçtım. Gittiğinde başlarda ne kadar kendimi inandırmamaya çalışsam da Özgür hissettim. İçimde prangalarıyla oturan o güç, özgürlüğe terk edilince anladım; Birine muhtaç olmak tarifsiz bir his. Muhtaç olduğunu sanmak, bir yalanı kucaklamak, Ona sarılmakmış bunu anladım. Artık biliyordum, ben özgürdüm. Prangalarım yoktu. Yaslandığım tek bir duvara sahiptim, o da bendim, Kendimdim. 

" Farkında mısın en yakın arkadaşımsın ve birkaç gündür aynı evin içinde seni göremiyorum?"  Yaklaşık yarım saat önce okumaya niyetlendiğim fakat kafamdaki düşünceler yüzünden sürekli dönüp dolaşıp aynı satırlarda dolaşan gözlerimi, Oturduğum masanın karşısına yerleşen arkadaşıma çevirdim.  

 Melek bana sorgulayıcı bakışlar atarak beni süzerken Hiç olmadığım kadar durgun olan bakışlarımı yüzüne sabitledim ve elimdeki kitabı yavaşça masaya bıraktım. "Doğru söyle" dedi gözlerini irice açarak, " Beni aldatıyor musun yoksa?" Melek her zamanki gibiydi haddinden fazla neşeli. Bazen ona çok özeniyordum ne yaşarsa yaşasın gün sonunda mutlaka gülümseyebiliyordu. Yuvarlak gözleri hafif çekik duruyordu, buğday rengi tenine eşlik eden Uzun siyah saçları omuzlarına düşüyor, vücuduna göre biraz iri olan gövdesi ise ona daha kadınsı bir hava katıyordu. " Hey? Dünyadan Afra'ya? Orada mısın bayan kapalı kutu?" Sonunda Meleği süzmeyi bırakıp derin bir nefes aldım. Hava oldukça bulanıktı. Gökyüzü koyu gri bir renkle kaplıydı ve birkaç saniye sonra yağmurun atıştıracağına neredeyse emindim. Belki havadan dolayı diye düşündüm kısa bir an için bu kadar durgun ve sıkkın olmamın nedeni belki havadan dolayı diye ikna etmeye çalıştım kendimi. Fakat o kadar iyi biliyordum ki sebebini... Sebebi ne havadandı ne de başka bir etkenden. Sebebi Uzaydı. Geçen gece yaşadıklarımızdı, Ruhumun bile kaldıramayacağı o huzursuzluk hissiydi. Kafamı patlatacak kadar düşünüp, bir türlü içinden çıkamadığım hislerimdi. Köşe bucak kendimden kaçmıştım, arkadaşlarımı ihmal ettiğimi fark etmeden kendimle saklambaç oynamıştım.  "Sadece uğraşmam gereken çok şey vardı" diye yalan söyledim. "Okulu bitirmeye çalışıyorum Melek, sınavlar yaklaşıyor."  Melek gözlerimi hedef alırken, ona herhangi bir şeyi belli etmemeye dikkat ettim, çünkü arkadaşımı tanıyorsam bir sıkıntımın olduğunu anladığı vakit tıpkı bir dedektif gibi beni sorgulamaya başlayacak ve en ince ayrıntısına kadar her şeyi öğrenmeden beni bir yere bırakmayacağını biliyordum. Ne yazık ki ona bir şey anlatamazdım çünkü saçma sapan bir anlaşmaya imza atmıştım. Bu düşünce beni sarstı. Oysa ki birine anlatmaya ihtiyacım vardı. " Sebebi sadece dersler demek?" diye sordu onaylamak ister gibi. Yavaşça başımı salladım. Okulun kafeteryasında oturuyorduk ve kafeterya hafiften kalabalıklaşmaya başlamıştı bu beni rahatsız etti. Nedensizce kalabalıkları sevmiyor ve olabildiğince kalabalıklardan uzak durmaya çalışıyordum. Gözlerimi Melek'ten çekip, giderek kalabalıklaşan kafeterya' ya çevirdim. Bir kolum sanki kendimi korumak ister gibi omuzuma çıkmıştı. Üzerimdeki siyah deri ceket bu havaya pek de uygun değildi sanırım. "Gidelim mi?" diye sordum Meleğe, gözlerimi ona çevirmeden. " İrfan Hoca'nın dersi var" 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DÖNGÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin