"Tanrım..." dedi küçük kız çocuğu titreyen sesiyle.
"Lütfen... ona da dokunmasın" küçük gözlerinden bir damla daha yaş aktı. "Lütfen Tanrım...onu da almasın"
karanlık küçük bir odada küçük kızdan başka kimse yoktu, soğuktan titreyen ellerini ağzına götürürken, sessiz ama içlice ağlamaya devam ediyordu. siyah küt saçlarının kakülleri uzamıştı ve gözlerini kaplıyordu. Kız çocuğu bugün hiçbir şey yememiş, açlıktan bayılmak üzereydi ama hayır o buna ağlamıyordu.küçük kızın canı çok acıyordu. üzerindeki minicik kazağının altındaki morluklar çok acıyordu. Karanlık odada ondan başka kimse yoktu sadece sokak lambasının cılız ışığı, odadaki duvarlara gölgeler oluşturmuştu. Kız çocuğu gözlerini tavana çıkardı.Sokak lambasının ışığı duvara yansıyor,gölgeler oluşturuyordu. Küçük kız gölgelere baktı, onları kendisine acımadan vurup , küçük kazağının altındaki morluklara sebep olan canavara benzetti.
Kız çocuğu Ağlamayı Kesti.
Odada Bir Işık Yandı.
Geçmiş ,izlerini genç bir kadının göğsüne tekrar kazıdı.
"Benimle oyna"
🎈
içinde dönüp durduğum bunca zaman, yaşadığım bu hayat; içinde hapsolmuş bir kelebek gibi hissettirdi bana. Öyle zamanlarım oldu ki , öyle anlar yaşandı ki ; unutulmaması gereken ama hatırladıkça da acı veren.
Canımın yanmasına rağmen insanlara gülümsediğim oldu. Acıyla kavrulan denize atmak isterken anılarımı, o denizde boğulduğum zamanlar oldu .Kendimle yüzleşmekten kaçarken, ben hariç her şey ile yüzleştiğim oldu. Evimi bir yük gemisine benzetip, içindeki tek ve en ağır yük olduğumu düşündüğüm zamanlarım da oldu. Günahlarımı koluna takıp, şeytana selam çakan anılarımdan yine de kaçamadım.
Yekta Hoca'nın kendi seçtiği staj yerlerimizle alakalı tüm sınıf endişeliydi, Kimse koca yılını harcayacağı işletmede berbat bir yere gitmek istemiyordu fakat en başından beri bu durum benim umurumda değildi. Endişeden tırnaklarını yemeye başlayan arkadaşıma kısa bir bakış attım, tüm sınıf gibi o da endişeli ve heyecanlıydı tabi ki "Biraz sakin olmaya ne dersin? eminim bu o kadar da kötü olmayacak " gözlerim pencereden dışarıya kaydığında havanın ne kadar bulutlu olduğunu fark ettim, sanırım yağmur başlayacaktı ki bu o kadar da tuhaf bir olay değildi eylül ayının sonlarındaydık .
Yekta Hoca elindeki dosyaları birer birer önümüze koymaya başladığında herkes büyük bir heyecanla dosyaların açıp merakla staj yerlerini değerlendiriyorlardı sonunda Melek ve benim olduğum sıraya geldiğinde Meleğin dosyasını vermesine rağmen benim dosyamı vermediğini fark ettim sıraya diktiğim gözlerimi bana yukarıdan bakan Yekta Hoca'ya çevirdiğimde uzun uzun gözlerime baktı ve yavaşça dosyayı önüme bıraktı donuk bir ifadeyle ellerim dosyanın kapağına gitti yavaşça açtığımda ise şaşıran sadece ben değildim.
"Soykan Holding? Oranın stajyer aldığı nerede görülmüş ? şaka falan mı acaba Afra ...Soykan diyor yaa "
Melek kendi dosyasını bırakıp , bütün ilgisini benim dosyama verdiğinde ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Soykan Holding... Orada temizlik görevlisi olmak bile mülakata tabi tutulan büyük bir iş yeriydi ve herkesin bildiği şey ise çalışanların özenle seçilmesiydi, peki bu nasıl olabilirdi?
okuduğum üniversitenin staj veren iş yerleri belli iken benim birden Soykan Holding'e stajyer alınmamın altında ne gibi bir olay döngüsü vardı emin değildim fakat bu durum oldukça olağan dışıydı. Meleğin sesli bir şekilde konuşmuş olması Sınftakilerin de dikkatini çekmişti bu yüzden dosyam elden ele dolaşıyordu, aralarından sıyrılmak için masadan kalkmak üzereydim ki zil çaldığı için acele ile sınıftan koşar adım çıkan Yekta Hoca'ya yetişmeye çalıştım sonunda nefes nefese yanında bittiğim de sağ elini havaya kaldırarak "soru istemiyorum " diyerek beni koridorda yalnız bıraktı.
🎈🎈🎈
Bugün herkes işyerleri ile görüşmeye gidecekti Melek lüks bir araba firmasının muhasebesine stajyer olarak alınmıştı ve bu oldukça canını sıkmış ve bütün gece söylenmişti.
Soykan Holding. stajyeri olduğum holdingin kapısının önünde elimdeki belgelerle tabelayla ve koca bina ile bakışıyordum. kolumdaki ince kayışlı saate baktığımda görüşmeye 5 dakika geciktiğimi biliyordum fakat adımlarım binadan içeriye giremiyordu ,burada beni iten bir huzursuzluk olduğunu hissediyordum.
Sonunda kendimi toplayıp derin bir nefesi ciğerlerime yolladığımda , girişteki koca döner kapıdan geçtim. Kartım olmadığı için güvenliğin garip bakışlarına maruz kaldığımda elimdeki belgeleri gösterip içeriye girebildim. İçerisi her ne kadar sakin görünüyor olsa bile aslının bu olmadığına neredeyse emindim.
" Siz yeni stajyer olmalısınız " koridoru izlemeye dalmışken, gelen sese döndüğümde karşımda beyaz gömlek, siyah kalem etek giyen sarı saçları aşağıdan sımsıkı topuz yapılmış muhtemelen 30 'larında olan kadın gülümseyerek bana bakıyordu.
"Görüşmeye 10 dakika geç kaldınız Uzay bey zamanlamaya çok önem verir, bundan sonra daha dikkatli olmanı öneririm " gülümseyerek kendisini takip etmemi söylediğinde aklımda saçındaki sıkı topuzun kafasını acıtıp acıtmadığı gibi saçma sorular dolaşıyordu. Asansöre bindiğimizde kadının şeftali kokan parfümü asansörü sarmıştı. Kendimi buraya ait hissetmiyordum ve her ne kadar kendimi zorlasam bile bir nebze kendimi strese sokmayı engelleyememiştim.
Asansör 10. katta durduğunda ben hala" bayan sıkı topuz'u " takip ediyordum. Büyük bir kapının önünde durduğumuzda ise bayan sıkı topuz bana gülümseyerek " uzay bey sizi içeride bekliyor Afra hanım " diyerek her ne iş yapıyorsa onu yapmaya gittiğinde bir an duraksadım, Adımı nereden biliyordu.? Sonra aklıma Soykan Holding de olduğum geldi tabi ki bilecekti bu holdingin ilk stajyeriydim.
Kapıyı tıklatıp içeriye girdiğimde, gri bir takımın içinde, geniş omuzlu adam arkasını döndüğü an, omuzlarımdaki şeytan ve meleğin kavgaya tutuştuğu andı.
"Afra Mavi Özaltın kişisel bilgilerinde veya okul bilgilerinde saat kavramını yitirdiğin yazmıyordu."
mavi... bu ismi duymayalı o kadar zaman olmuştu ki irkildim.
Erkeksi sesi ne kadar ifadesiz dursa bile yüzündeki ifade elmacık kemikleri kadar sertti ve ben ilk defa kelimelerimi boğazımdan aşağıya yollayıp yutmuş gibiydim. Odayı saran saf erkeksi keskin ama elit koku, odanın duvarlarına kadar gri rengi ile kaplanması ve muhtemel iş verenim olan karşımda bana meydan okuyan gözlere karşı yapabileceğim tek mantıklı şey sanırım konuşmamak olacaktı. Konuşmayacağımı fark etmiş olacak ki elleri cebinde bir şekilde durduğu masanın yanından ayrılarak bana doğru yaklaşmaya başladı. Yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı.. Gözleri sanki bir uçurumun kenarıydı ve ben o uçuruma şuan çok yakındım.
"Uzay soykan" dedi en sonunda ,
" Şu andan itibaren senin şeytanın benim ve kamçım sen olacaksın"
- BÖLÜM SONU.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNGÜ
Teen FictionO Bir katildi. karanlık dört duvarında , Yine kara tahtında oturmuş ellerinde onun adını haykıran kalbimi tutuyordu. En ince ayrıntısına kadar ezberlediği kalbimi , keskin ve karanlık gözleriyle inceliyor, Elindeki keskin uçlu , kelimelerinin zeh...