Dışarıda insanın içini ürperten yağmur yağıyordu.Oldum olası böyle havalardan nefret ederim. Çünkü her yağmur yağdığında ailemi kaybettiğim gün aklıma gelir. Beni bırakıp gittiklerinde yağmur yağıyordu.Markete gitmek için yola çıkmışlardı.Bense evde kalmak istemiştim ama onlar geri dönmediler.Polisler gelip öldüklerini söylediler ve beni de bir yurda yerleştirdiler. Boktan olan hayatım o zaman başlamıştı zaten. Keşke bende onlarla gitseydim.Keşke bende o arabada olsaydım. Keşke bu illete yakalanmasaydım. Anlayacağınız üzere hayatım keşkelerle dolu...
Kapım çalındı "Gir !"diye bağırdım.
Barış amca "Hayal kızım ben gidiyorum.Sakın üzülme en kısa zamanda ziyaretine geleceğim." dedi ve yanıma geldi.Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.
"Barış Amca n'olur gitme.Benim senden başka kimsem yok ki..." dedim titrek bir sesle.
"Bende gitmek istemiyorum kızım ama yapamam.Emir büyük yerden biliyorsun."dedi. Biliyordum onunda beni bırakmak istemediğini... Ama yapamazdı.
"Tamam ama hergün beni ara n'olur. Beni unutma Barış Amca. Tek başıma kalmak istemiyorum." Dokunsalar ağlayacaktım.
"Söz veriyorum seni hergün arayacağım. Hem yalnız değilsin ki. Ezgi var, hemşireler var. Bakarsın yeni gelecek doktorunla iyi anlaşırsınız." Diyip destek verircesine elimi tuttu. Umudum yoktu ama;
"Belki" dedim. Barış Amca oturduğu sandalyeden kalkıp sıkıca sarıldı.
"Kendine iyi bak güzel kızım." diyip odadan çıktı.
Onsuz kendimi yapayalnız hissettim. Zaten öyleydim...
Barış amca gittikten sonra kendimi rahatlatmak için kitap okumaya başladım. TFIOS okuyordum. En sevdiğim kitaptı. Hazel'a imreniyordum. Acaba benim de Augustus gibi bir sevgilim olur muydu? Aslında Hazel'la birçok ortak yönümüz vardı , önce hastalığımız gibi...
Kapı çaldığında kafamı kitaptan kaldırıp içeri girmesine izin verdim.Beyaz önlüklü yeni doktorum olabileceğini düşündüğüm adam girdi.Umarım bu adam benim doktorum değildir diye içimden dua ettim. Çünkü adam tek kelimeyle suratsızdı. Ama ön yargılı davranmamam gerektiğini düşündüm. Yanımdaki masada duran dosyamı incelemeye başladı.
''Demek adın Hayal.Güzel isim.'' diyip dosyamı yerine koydu ve yanımda duran sandalyeye oturdu.
''Öncelikle benim adım Nihat. İzmir'e yeni geldim.Bu arada Barış Bey ile yakın olduğunuzu duydum.Açıkçası ayrılmanıza üzüldüm ama yapacak bir şey yok artık ben varım...'' aslında görünüşe göre soğuk biri değildi UMARIM!
''...neyse öğle arası bir daha gelip kontrollerini yaparım.Şimdi dinlen.''diyip odadan çıktı.Ipod'umu açıp müzik dinlemeye başladım. Yabancı şarkılar dinlemeyi sevmiyordum çünkü şarkılar hissetmek için vardır bende yabancı şarkıların anlamını bilmiyorum! Cem Adrian'ın şarkısını açıp gözlerimi kapattım. Evet benimde bu hayattan kaçış yolum -ya da sığınacağım tek liman- şarkılardı...
Gözlerimi açtığımda Melek ablanın geldiğini gördüm.Melek abla hemşirem benimle genelde o ilgilenir.
Melek abla "Günaydın Hayal" diyip içten bir gülümseme yolladı.Bende ona gülümseyerek selam verdim.
''Günaydın Melek abla bugün nasılım, ölecek miyim ?'' diye dalga geçtim.
''Maalesef canım seni bırakmaya niyetimiz yok.O yüzden ölmüyorsun.'' diyip göz kırptı.Bu kadar iyi bir insan olmayı nasıl beceriyordu acaba ?
Melek abla birden heyecanlandı ''Hayal biliyor musun ? Teen Wolf'un yeni sezonu başladı. Haber ver demiştin.''Bir anda yüzümü kocaman bir gülümseme kapladı. En sevdiğim dizinin yeni sezonu çıkmıştı.
''Melek abla tableti getirebilir misin ? Lütfen...'' diyip ellerimi birleştirdim.
''Tamam bekle gizlice getiriyorum.'' dedi ve ayak uçlarında yürüyerek odadan çıktı. Bu haline gülmeden edemedim.
Elinde tabletle odaya girdi ve yeni bölümü açtı.
''Al bakalım, yarım saat sonra tekrar gelirim.''
''Teşekkür ederim.''dedim gülümseyerek.
''Ne dimek her zaman ''dedi ve odadan çıktı.Melek abla sürekli 'dimek' derdi , sanırım hoşuna gidiyordu.
Diziyi açalı on beş dakika olmadan odaya biri girdi.Şimdi sıçmıştım.
Nihat Bey gelmişti. Gözleri sinirden yanıyordu. Ne olmuştu buna...
''Sana tableti kim verdi?'' diye sinirle sordu.
''Melek abla verdi . Hem verdiyse ne olmuş ki?'' dedim masumiyetle.
Kapıyı açıp ''Melek Hemşiree!!'' diye bağırdı.Bu adam manyağın teki ha...
Melek abla koşarak odaya geldi.'' Hayal'e bir şey mi oldu ? '' dedi endişeyle, sonra bana bakınca rahatladı.
''Tableti ne hakla verirsiniz? '' Lan ben bu adamı öldürürüm.
Melek abla anlamayan gözlerle Nihat Bey'e bakıyordu.
''Radyasyon diye bir şey var değil mi Melek Hanım?'' sinirle yanıma gelip elimde duran tableti sertçe aldı. Kapıyı hızlıca açıp dışarı çıktı.
''Melek abla özür dilerim böyle olacağını bilmiyordum.'' diyip kafamı mahçupça önüme eğdim.Yanıma oturup kafamı kaldırdı.
''Senin bir suçun yok birtanem doktor huysuz çıktı.'' Melek abla böyleydi hiçbir şeyi kafasına takmazdı.Bu yüzden 38 yaşında olmasına rağmen 20 yaşında gibi gözüküyor. Evli de değildi. Neden evlenmiyorsun diye sorduğumda 'Aman n'yapıcam kocayı , kocası olanları görmüyor musun , başları hep dertte.'derdi.
''Galiba haklısın.'' dedim . Kafama takmayacaktım. Melek abla yüzümü ellerinin arasına alıp alnımı öptü.
'' Hadi görüşürüz.'' diyip odadan çıktı.
Tablette gitti ya , tam da heyecanlı yerinde.
______________________________________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON HAYAL
RomanceZAEL WATTPAD KAPAK TASARIMLARI Hayata dair bütün umudunu yitirmiş bir genç kız... Ta ki mavinin en güzel tonuna sahip olan gözlere tutunacağını bilmeden... Hayal hep yalnız olan bir kızdı. Her zaman içine kapanık umutsuzdu. Hastalığı günden güne ile...