-8-

41 3 0
                                    

Herkese selam. Sanırım ilk duyurum olacak :D. Öncelikle bu kitabı okuyan herkese teşekkür ederim. Fakat voteler çok düşük geliyor ve yorum sayısı 0. Ama ben yazmaya devam edeceğim. Neyse saçma bir duyuru oldu zaten :P iyi okumalar...

--------------

Kemoterapi bittikten sonra uyumaya karar verdim çünkü dün gece neredeyse hiç uyumamıştım. Yatağa girip yorganı üstüme çektim. Şu hayatta en çok istediğim şeylerden biri de sevdiğim kişiye sarılarak uyumaktı. En huzurlu şeydi bence.

Boş hayallerimi bir kenara bırakıp kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.

Kırılgan  bir şeyin yere düşmesiyle uyandım. Yere baktığımda su dolu sürahinin kırıldığını gördüm. Gözlerimi yerden çekip deniz mavisi gözlere kenetledim. Ne işi vardı ki odamda?

"Ne yapıyorsun? "Dedim sinirle. Bana bakıp ofladı. Elini boşver dercesine salladı.

"Naber ufaklık. Nasıl gidiyor depresyonlu hayatın? "Diye sordu. Ufaklık demeye iyice alışmıştı.

"Bana ufaklık deme. Sanki çok büyüksün benden." Diyerek kafamı sinirle yastığa koydum. Bana ukalaca baktı. Deniz mavisi gözleri her geçen gün değişik tonlar alıyordu. Bakışlarından rahatsız olup sırtımı ona döndüm. Aradan yaklaşık 30 dakika geçmişti. Birden bire yatağın diğer tarafı çöktü. Arkamı dönüp ne olduğuna baktım. Rüzgar yanıma yatmıştı.

"Rüzgar ne yapıyorsun? "Dedim usulca. Gözlerini açıp bana baktı ve tekrar kapattı.

"Uykum geldi ufaklık. Hem senin yüzüne, karşımda uyulur mu hiç? İnsanın canı çekiyor." Diyip bir elini belime koydu ve kendine çekti. Hayalim gerçek oluyordu sanırım. Aslında Rüzgar benim bir çok hayalimi gerçekleştirmişti. Hayatıma deniz mavisi gözleri katmıştı.

"Rüzgar. Teşekkür ederim. "Dedim fısıldayarak.

"Neden durduk yere teşekkür ediyorsun? "Şaşırmıştı sanırım ya da böyle bir şey beklemiyordu.

"Benim hayalimde ki en çok istediğim şeylerden biri de sarılarak uyumaktı. "Bunu dememle bana daha çok sarıldı.

"O zaman uyu ufaklık."

--------------

Gözlerimi açtığımda Rüzgar yanımda yoktu. Hatta Nihat Bey gelmişti ve dosyama bir şeyler yazıyordu. Uyandığımı görünce başıyla selam verdi. Ben de gülümsedim. İyi bir adamdı aslında.

"Nasıl hissediyorsun bakalım?" Diye sordu. Ne saçma sorular soruyorlardı. İyiyim diyordum fakat değildim ki bunları onlar da biliyorlardı. İçimde hep karanlık bir kuyu vardı ve ben o karanlık kuyu da kaybolmak üzereydim.

"İyiyim." Dedim. Başka ne diyecektim ki. İyiyim...

"Hayal sen çok güçlü bir kızsın. Bu hastaneden kurtulup özgürlüğüne kavuşacaksın. Aşık olacaksın. Evlenip anne olacaksın. "Diyerek odadan çıktı. Bu neydi şimdi. Hep yalan söylüyorlardı biliyorum, iyiliğimi düşünüyorlardı fakat iyi olmuyordum ki. Hayal kırıklığına uğruyordum. Bu daha çok canımı acıtıyordu...

Bugün Ezgi'yle beraber dışarı çıkacaktık. Ayağa kalkıp dolabımın başına geçtim. Elime en sevdiğim gömleğimi alıp giydim. Altına da buz mavisi olan kot pantolonumu taktım. Saçım...

Daha doğrusu peruğum. Kafama taktım. Peruk olduğu belli olmuyordu fakat peruktu işte. Kendi saçım değildi. Eskiden saçlarımı örmeye bayılırdım. Akşamdan bütün saçımı örüp sabah kalktığımda çözerdim. Çok güzel gözükürdü. Belime kadar uzanan sarı saçlarım ve o sarı rengin içinde olan kumral renkler...

Daha fazla bu düşüncelere kafamı yormadan odadan çıktım. Ezgi'nin odasına girdim. Beni görünce yüzünü kocaman bir gülümseme kapladı.

"Hadi gidelim." Diyip koluma girdi. Boyu benden yaklaşık 3 parmak falan uzundu.

Melek abla ortalarda yoktu. İyice meraklanmıştım.

"Ezgi Melek abla ortalarda yok. Sen biliyor musun nerede?" Melek abla diyince akan sular dururdu. İstese canımı bile verebilirdim. Annem gibiydi...

"Konya'da ki teyzesi hastalanmış oraya gitti. "Bana neden dememişti ki?

"Bana neden söylemedi?" Diye sordum. Bana bakıp dudağını büzdü.

-----------------

"Ezgi n'olur bir kerecik." Ezgi'yi pamuk şeker için ikna etmeye çalışıyordum. Fakat acayip inatçıydı.

"Hayal zararlı diyorum anlamıyor musun?" Dedi kızgınlıkla. Ama ben de inatçıydım.

"Umurumda değil zaten öleceğim niy..." Dememe kalmadan sinirle bana baktı.

"Eğer bir daha ölmek kelimesini kullanırsan seni gıdıklarım." Diye tehdit etti. Hemen sustum tabi çünkü gıdıklanmaktan nefret ederdim. Ezgi'nin önüne geçip sokakta kalmış yavru köpek gibi baktım.

"Şöyle bakma orangutana benziyorsun." Bunu demesiyle yüzümü astım. Bu halime gözlerini devirdi.

"Off başımın belası. Gel alalım pamuk şekerini! "Diyip pamuk şeker satan amcaya doğru yürüdü. Sevinçle ellerimi çırptım. Koşarak Ezgi'nin yanına gittim. Elinde ki pamuk şekerin bir tanesi alıp paketini açtım. Kim bilir en son ne zaman yemiştim. Hastalığım yüzünden böyle şeyler yemem yasaklanmıştı.

Hayat garipti tadı güzel olan şeyler hep zaralıydı. Aşkta öyleydi güzel bir şeydi fakat insanın canını acıtıyordu. Aslında aşk zararsızdı tabi aşık olduğun kişi sana aşık olursa...

"Yine uyku moduna geçtin Hayal." Diye sitem etti. Ne yapabilirdim ki kendimle konuşmaya geçince, dünyayla bağlantısını kesen bir insandım.

"Of Ezgi can sıkıntısından öleceğim şimdi. "Diye tısladım. Oturmuş bir kafede kahve içiyorduk. Deniz kenarına gidelim demiştim ama Ezgi kabul etmemişti. Ezgi'yle davranışlarımız farklıydı, zevklerimiz de farklıydı. Mesela ben bütün gün denizi izleyebilirdim ama Ezgi kafede oturmayı tercih ederdi. Bazen nasıl anlaştığımıza ben bile şaşırıyorum.

"Hayal bir şeyede itiraz etme." Diyip ayağa kalktı. Onun kalkmasıyla bende ayaklandım. Hesabı ödeyip kafeden çıktık. Gökyüzü kararmıştı sanırım yağmur yağacaktı. Neden gökyüzü kararınca deniz de kararıyor?

İkisi de mavi, ikisi de siyah ,garipti.

"Hastaneye gitsek iyi olur birazdan yağmur yağacak. "Dediğini başımla onayladım. Hastaneden baya uzaklaşmıştık.

"Taksiye binelim bence. "Diye bir fikir sürdüm ortaya.

"Tamam da buralardan taksi geçmez ki. Taksi çağıralım desem bende numara yok. Sen de var mı?" Başımı 'hayır' anlamında sağa sola salladım. Oflayarak yürümeye başladı. Bende koşarak yanına gittim.

Yağmur yağmaya başlamıştı ve biz biraz daha yağmurda durursak hasta olacaktık.

"Kapalı bir yere gidelim yoksa hasta olacağız. "Dedim. Ezgi düşünerek elini buldum dercesine çırptı.

"Bildiğim bir yer var hem de buraya yakın..." Diyip duraksadı ve yüzü düştü.

"Fakat bize göre bir yer değil. "

"Ezgi şu anda kerhane olsa girerim n'olur hadi gidelim neredeyse." Dedim ve ensemde bir acı hissettim. Elimle ensemi ovuşturdum.

"Ne vuruyorsun ya." Diyerek sitem ettim. Bana kızgınlıkla baktı.

"Hayal yemin ediyorum elimin tersine geliyorsun bir çakarım görürsün şimdi." Yapar mı yapar Ezgi bu diyip sustum.

"İyi neyse gidelim bari." Dedi oflayarak. Ezgi bu sıralar çok ofluyordu.

Geldiğimiz yer resmen berbattı. Bara gelmiştik. Ezgi nereden biliyordu ki buraları?

Sigara kokusu yoktu ve bu gerçekten tuhaftı, hatta duvarda ki tabelada da sigara içmek yasaktır yazıyordu. İçki kokusu vardı. Etrafta yiyişen çiftler midemin bulanmasına sebep olmuştu. Gidin bir otel de yapın ayıptır ya. Acaba bakınca günah mıdır diye düşündüm. Hayır yani isteyerek baktığımdan değil gözümü nereye çevirsem aynı manzara.

Sanırım yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştuk...

SON HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin