-7-

37 3 0
                                    

Yalnızlık nasıl da sarmış bedenimi, nasıl da kuşatmış beynimi. Sanki yalnızlık olmasa ben de olmayacağım gibi...

Gözyaşlarım artık akmıyor. Alıştım...Çünkü kendi kendime ayakta kalmayı öğrendim. Kimsenin yardımı olmadan hayatta kalmayı başardım. Fakat artık dayanacak gücüm kalmadı. Mum sönmek üzere, karanlık çökecek. En korktuğum şey başıma gelecek. Karanlıktayım sesim duyulmuyor, nefesim kesiliyor. Bacaklarım bana ihanet ediyor. Ölüyorum...

Uyandığımda hava hâlâ karanlıktı. Gece lambaları aydınlatıyordu sokakları. Yatağımın yanında duran düğmeye basıp ışığın açılmasını bekledim. Gözlerim karanlığa alıştığı için aydınlık gözlerimi acıtmıştı.

Saate baktığımda 3.00' a geliyordu. Uyumak için daha vaktim vardı ama uykum yoktu. Üstüme kalın hırkamı alıp dışarı çıktım. Kafam Rüzgar'a takılmıştı. Ne yapıyordu acaba şimdi?

Hastaneden kaçıp sahile gitsem nasıl olurdu? Aslında ne olacağı umurumda değildi. Gizlice hastanenin arka bahçesine gittim. Teller vardı fakat kesilmişti, eğilsem altından rahatlıkla geçebilirdim.

Daha fazla beklemeyip tellerden geçtim. Yine aksiyon...

Sahile geldiğimde hava soğumuştu. Kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Kayalıkların oradan sigara dumanı geldi. Oraya doğru yürümeye başladım. Rüzgar 'dı...

Gidip yanına oturdum. Beni fark etmemişti. Deniz mavisi gözleri koyulaşmış ve derin düşüncelere dalmıştı. Dayanamayıp sordum:

"Ne düşünüyorsun." Bir anda gözleri bana dönmüştü. Dudakları kıvrılır gibi oldu ama tekrar eski halini aldı.

"Bilmem." Dedi sakince. Ne demek istediğini hâlâ anlamamıştım. Rüzgar'ın ruh halini az çok çözebilmiştim. Hep yarım yamalak cevaplar veren bir insandı.

"İnsan ne düşündüğünü bilmez mi?" Bu soruyu kendime de çok soruyordum. Ben de bilmiyordum ki ne düşündüğümü...

"Ben bilmiyorum ufaklık olamaz mı? "Dedi sabırsızlıkla.

"Bana ne dedin sen? Ben ufaklık filan değilim. "Diye sinirlendim.

"Heyy sakin atarlı ergen." Diyip dalga geçti. Benim sinirler iyice gerilmişti. Neden erkekler öküzdü?

"Ya ne halt yersen ye. Senle konuşan da kabahat zaten." Sinirle tısladım. Ayağa kalkıp sahilden uzaklaşmaya başladım. Burası neresi ya?

Bugün olanlar yetmezmiş gibi bir de kaybolma işi çıktı başıma. Zaten sahile git diyen aklıma tüküreyim ben.

Sokakların hiçbiri tanıdık gelmiyordu. Sanki korku filmindeydim. Hani olur ya kız karanlıkta yürürken karşısına elinde kanlı bıçak olan bir adam çıkar, şu anda o korku içindeydim. Arkamdan gülme sesleri gelmeye başladı. Hızlı hızlı yürümeye başladım. Bileğimde bir el hissedince çığlık attım. Çığlık atmamla ağzımın kapatılması bir oldu. Korkudan gözlerimi kapattım. Derin derin nefes almaya başladım ki bu iyiye alamet değildi. Hastalığım yine kendini gösteriyordu.

"Sakin ol." Dedi tanıdığım bir erkek sesi. Gözlerimi yavaşça açtım. Deniz mavisi gözleri endişeyle bana bakıyordu. Ağlamaya başladım. Rüzgar belimden tutup sarıldı, ben de ellerimi boynuna dolayıp daha çok ağlamaya başladım.

"Kimdi onlar? Nereye gittiler? Sen nasıl buldun beni? "Daha çok soru sormaya devam edince sıkıntıyla ofladı.

"Alt tarafı bir şaka yapalım dedik burnumuzdan getirdin ufaklık." Diyip ellerini cebine soktu ve yürümeye başladı. Bende arkasından sinirle yürüdüm.

"Manyak mısın sen ya. Korkudan ölüyordum. Böyle şaka mı olur hayvan?" Diye bağırdım. Kolumdan tutup beni bir evin duvarına yasladı.

"Bana bak ufaklık eğer bana bir daha sesini yükseltirsen..." Demesine kalmadan devamını ben getirdim.

"Ne yaparsın? Söyle! Öldürür müsün? Allah aşkına öldür. Hem bu illetten kurtulurum. Rüzgar beni ölümle tehdit etme çünkü şu hayatta en çok istediğim şey ölmek, aileme bir an önce kavuşmak. Ölüm benim için kurtuluş yolu. "Diyip onu ittim. Fakat yerinden oynamamıştı bile.

"Ölmek mi istiyorsun? O zaman çok beklersin çünkü iyileşecek ve hayata olan umudunu tekrar kazanacaksın ufaklık." Dedi fısıldayarak.

"Ben hayata karşı hiç umut beslemedim ki tekrar kazanayım." Haklıydım çünkü hiç bir zaman güvenmemiştim, daha doğrusu güvenememiştim.

"İnan senden daha kötü durumda olan insanlar var Hayal." Dedi ve tekrar yürümeye başladı.

"Beni hastaneye bırakır mısın? "Diye bağırdım arkasından. Eliyle yanıma gel işareti yaptı. Ben de gülerek yanına gittim.

Hastaneye gelirken tek kelime bile etmemiştik. Odama girdiğimde ışığı kapatmadığımı gördüm ve kendime bir kez daha lanet ettim. Umarım kimse görmemiştir diyerek yatağa girip yorganı üstüme çektim. Işığı kapatıp gözlerimi tavana diktim. Aslında tavana bakmamızın nedeni bence hayallerimizi orada canlandırabilmemizdi. Göz kapaklarım yavaş yavaş kapanmaya başladı. Tıpkı kapılarım gibi...

Sabah uyandığımda daha doğrusu öğlen uyandığımda, baş ucumda kahvaltı tepsisi duruyordu. Hastalığım yüzünden iştağım da pek yoktu. Fakat bir şeyler yemem gerektiğini biliyordum. Tepsiye uzanıp kucağıma aldım. Bir parça peynir ve reçel yedikten sonra eski yerine tekrar koydum. Canım sıkılıyordu. Keşke özgür olabilseydim. Pencereye yaklaşıp gökyüzüne baktım. Her şey gökyüzünde gizliydi.

Her zaman gökyüzü, denize aşık olursa ne olur diye düşünürdüm. Cevabını hâlâ öğrenemedim. Ya aşık olurlarsa, ya kavuşamazlarsa ikiside SİYAH mı  olacaktı?

SON HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin