-3-

91 8 0
                                    

Multi ile beraber okuyun :)

Aşkın başka bir adı var mıydı? Bilmiyorum. Ellerimden kaçıp giden bunca yıl nasıl geri gelecekti? Ama bunları düşünmek için artık çok geç. Ölüyorum ben, gidiyorum bu lanet olası hayattan.

Oturduğum sandalyeden hızlıca kalkıp kafeden çıktım. Yürümeye başladım. Nereye gittiğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Saate baktığımda daha 30 dakikamın olduğunu gördüm. Derin bir nefes alıp kayalıkların üstüne oturdum. Biraz kafa dinlemeye ihtiyacım vardı. Belki de şu muhteşem manzaradan gözlerimi ayırmazdım. Mavi...

Kimilerine göre mavi bir renk. Ama mavi renk değil işte. Gökyüzü demek, deniz demek, Kısacası HAYAT demek.

'Ve o gördüğün çocuk demek ' iç sesime gülümsedim. Haklıydı aslında. O çocuğun gözleri sanki mavinin en güzel tonuydu...

"Dünyaya geri dönnn!" Yanımdan gelen sesle bir an irkildim. O gelmişti. Ona baktığımda göz göze geldik. Sanırım ölüyorum.

"Selam " dedim tereddüt ederek. O da selamıma karşılık kafasını oynattı.

"Buralarda yenisin galiba seni daha önce hiç görmedim. " dedi. Beni tanımamıştı.

"Sayılır." Diyip önüme döndüm. Saate baktığımda 15 dakikamın kaldığını gördüm. Oflayarak ayağa kalktım. Mavi gözlü çocuk bana 'ne oldu ' dercesine bakıyordu.

"Rahatsız ettim galiba. " dedi ve alayla güldü. Bu haline göz devirmeden edemedim. Onu takmayıp yürümeye başladım.

"Telefon numaranı verseydin bari." diye arkamdan bağırdı. Duymazlıktan gelip yürümeye devam ettim.

------------------------

"Ne yaptın bakalım? " Ezgi heyecanla sormuştu. Baya mutluydu.

"Hiiiç bir kaç mağaza gezdim işte, sonra deniz kenarında kafa dinledim. Normaldi işte." Mavi gözlü çocuk olayını atlamıştım.

"Neyse benim bir arkadaşım gelecekti ziyarete odama geçsem iyi olur. Hadi görüşürüz. " diyip odadan çıktı. Bende müzik açıp dinlemeye başladım. Gözkapaklarım bana ihanet ederek kapanmaya başladı.

Kaç dakika ya da kaç saat uyduğumu bilmiyordum. Zaten ilaçlar beni yeterince yoruyordu. Nihat Bey yatağın ucunda dikilmiş dosyama bir şeyler yazıyordu.

"Günaydın " dedi gülümseyerek. Bu adam dengesizin teki.

"Günaydın. Ne zaman öleceğim? " diye sordum alayla. Nihat Bey gözlerini dosyadan çekip bana baktı. Kaşlarını çatarak...

"Ne saçmalıyorsun? Öldüğün filan yok! Çıkar şu abuk subuk düşünceleri kafandan." diyip odadan çıktı. Manyak valla manyak.

Biraz hava almak için hastanenin bahçesine çıkmaya karar verdim. Allah'tan bahçeye çıkmama izin veriyorlardı. Üstüme lacivert hırkamı giyip merdivenlerden aşağı inmeye başladım.

Bir anda ne olduğunu anlayamadım. Gözlerim bulanıklaştı. Ayaklarım güçlerini yitirmek üzere olduğunda belimde ve bacaklarımda birer el hissettim. Etrafımda ki uğultular çoğalmaya başladı. Yumuşak bir yere yatırıldığımda artık bir şey hissedemiyordum...

---------------

"Gözlerini açıyor. Çok şükür Allah'ım." diyen kişiye baktığımda Melek abla olduğunu anladım. Aslında yanımda sadece Melek abla yoktu. Ezgi,Nihat Bey ve O mavi gözlü çocuk...

"Ne oluyor. Off başım ağrıyor. " diye mırıldandım. Yattığım yerden doğrularak alnımı ovuşturdum.

"İyi misin? " gözlerimi sesin sahibine çevirdim. Deniz mavisi gözleri merakla bana bakıyordu. Ne yani benim için telaşlanmış mıydı?

"Evet iyiyim saol." Dedim sesimin çıktığı kadar. "Melek abla noldu? Ben en son merdivenlerin oradaydım sonra başım döndü. Neler oluyor? " diye sordum titrek bir sesle.

"Bir şeyin yok kuzum. Sadece..." diyip duraksadı.

"Ne sadece Melek abla söylesene. Ne oluyor ?" Diye sordum. Ağlamak istemiyordum. Hatta sevinmeliydim bu boktan olan hayattan kurtulduğum için. Ama nedense ölmek istemiyordum.

"Hayal sakin ol. İyisin tamam mı? Sadece ilaçlarının dozunu biraz arttıracağız. Hadi şimdi iyice dinlen." diyerek odadan çıktı. Nihat Bey öyle diyorsa öyledir di mi?

Teker teker herkes odadan çıkmaya başladı. Ezgi yanıma gelip yanağımdan öptü ve odadan çıktı. Ağzımda ki maske iyice beni daraltmaya başlamıştı. Maskeyi çıkarmamam gerektiğini biliyordum o yüzden dayanmaya karar verdim. Kapı tekrar açıldığında gelene bakmak için kafamı kaldırdım. Deniz mavisi gözler beni bulduğunda gülümsedi. Elimde kamera olsa gülüşünü çekmek için kesin kullanırdım. O nasıl gülüştür yerim.

"İyi misin? " diye sordu. Cidden bu sorunun cevabını bilmiyordum.

"Evet iyiyim." Dedim ve zoraki bir gülümseme yerleştirdim dudağıma. Sanki maskeden görücek.

"Ben Rüzgar " dedi ve elini uzattı.

"Hayal" dedim ve elini sıktım. Elektrik çarpmış gibi oldum. Maskem kendini yine belli etmişti. Nefesim daraldı. Maskeyi çıkarıp derin derin nefes almaya başladım.

"Maske... İğrenç bir şey " dedi ve yatağımın yanındaki koltuğa oturdu.

"Nereden bileceksin ki. Hiç maske taktın mı? " diye sordum. Haklıydım. Bu maskeyi takmayan beni anlayamazdı.

"Taktım tabi. Buraya neden geldiğimi merak ediyor musun? Sana direnmeyi anlatmak için geldim..." meraklı gözlerle onu dinliyordum. Deniz mavisi gözleri bir an koyulaştı.

"... 5 yaşındaydım. Tabi o zaman fazla bir şey hatırlamıyorum. Bu illet bana da musallat olmuştu. Annem her gece baş ucumda uyuyakalırdı. Gecelere kadar uyumadığı zamanlar bilirim ben. Arada sırada uyanıp nefes alış verişlerimi dinleyip rahat bir nefes alırdı. 10 yaşıma kadar bu illetle savaştım. Ve kazandım. Tamam biliyorum kötü bir şey ama isteyince üstesinden geliyorsun. Saçlarım döküldü. Maske taktım. Sokağa her çıktığımda acıyan gözlere maruz kaldım. Ama bunlara rağmen bunca şeylere inat savaştım ve kazandım. Ben yapabildiysem sende yapabilirsin hatta herkes yapabilir. "

Sonra gözlerini gözlerime kenetledi.

"Hem biliyor musun bugün gördüğüm bir kıza çok benziyorsun. " diyip güldü. Bu haline gülmeden edemedim. Çünkü o kız bendim. Belli etmemeye karar verdim.

"Neyse hadi benden eyvallah sonra gelebilirim." dedi ve odadan çıktı.

SANIRIM DENİZ MAVİSİ GÖZLER BENİ HAYATA GERİ GETİRECEKTİ...

SON HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin