-4-

47 7 0
                                    

Hayal kurmayı seviyordum çünkü hayaller olmasa ben bir hiçtim. Kimi kız hayallerinde sevdiği çocuğu veya gerçek olması imkansız olan şeyleri görürdü. Sanırım ben de öyleydim. Anneme adımı neden Hayal koydunuz diye sormuştum bir keresinde o da bana 'Sen benim hayalimdin de ondan' demişti. Bu cevabını çok düşündüm hâlâ da düşünüyorum.

Annemi, babamı çok özlüyorum. Kardeşim yoktu. Aslında olmasını çok isterdim. Annem ve babam öldükten sonra psikologlar yardımıyla ayakta durdum. Bana ellerinden geldikçe yardım ediyorlardı. Hatta bana ' Annen ve baban uzak bir ülkedeler fakat her zaman yanındalar. Seni izliyorlar ' demişti. Hep bu düşünce ile kendimi hayata adamıştım.

Fakat şu anda uçurumun kenarındayım. Halimi yalnız o uçurumdan düşenler anlayabilirler. Ya da karanlık bir kuyudayım ışığım sönmek üzere...

Gözlerime vuran ışık sayesinde uyandım. Dün akşam geç uyumuştum.

Kapımın çalınmasıyla ellerimden destek alarak oturdum. Kapıyı çalan kişiye 'Gir ' diye bağırdım. Yüzümü bir anda kocaman gülümseme ele geçirdi.

Ezgi elinde kahvaltı tepsisiyle beraber içeri girmişti.

"Günaydın uykucu prenses. "Diyerek yanıma oturdu. Ezgi bana her zaman iyi bir dost, iyi bir kardeş ve hatta iyi bir abla olmuştu. Onu çok seviyordum.

"Günaydın. Nereden çıktı şimdi bu ayağıma kahvaltı getirmeler?" Diye dalga geçtim. O da bu halime göz devirip tepsiyi kucağıma koydu.

"Bugün değişiklik olsun diye beraber kahvaltı yapmaya karar verdim. Hem sana anlatmam gereken çok güzel şeyler var. "Dedi heyecanla. Bak şimdi bende merak ettim.

"Ne anlatacaksın?" Diye sordum dayanamayıp.

"Geçen hani bir arkadaşım beni ziyarete gelecek demiştim ya onunla ilgili. ..."Diyip anlatmaya devam etti.

"İşte o arkadaşım benim 2 yıllık okuldan arkadaşım. Ve benim hoşlandığım çocuk. Düşünsene hoşlandığım çocuk beni ziyarete geldi. Hem de en sevdiğim çikolatadan almış. Hayal sence o da benden hoşlanıyor mu?" Dedi bu haline gülmeden edemedim. Çok mutluydu.

"Bilmem olabilir. "Dedim. Kesin bir şey söyleyemezdim. Çünkü insan hayatta yanılma payı bırakmalıydı.

"Neyse hadi kahvaltımızı yapalım. "Diyip peynirden bir dilim aldı ve yemeye başladı. Pek iştağım yoktu ama yemem gerektiğini biliyordum yoksa Ezgi zorla yedirirdi.

--------------------------

Televizyonda kanal kanal geziniyordum. Off insan adam gibi bir şey koyar de mi?

Oflayarak televizyonu kapattım. Kapım hızlıca açıldı. O gelmişti. Elinde bir poşet vardı. Fakat siyah olduğundan içinde ki şey gözükmüyordu.

"Selam"Dedi gülümseyerek. Ve televizyonun yanına gitti. Poşetin içinden bir kablo çıkarıp televizyona taktı. Poşetin içinden bir CD çıkardı.

"Ne yapıyorsun?" Diye sordum merakla. Bana bakıp tekrar televizyona baktı. Eline kumandayı alıp yatağımın yanındaki koltuğa oturdu.

"Aynı Yıldızın Altında adlı kitabı okudun mu?" Diye sordu. Tabii ki de okumuştum.

"Okudum. Hem konumuzla ne ilgisi var? "Diyip televizyona baktım. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Yok artık!

"Ciddi misin. Çok  teşekkür ederim. Bu filme gitmeyi çok istiyordum. Ama bu halde gitmem imkânsızdı. "Dedim ve gülümsedim.

"Önemli değil. Bu sıralar iyilik yapmaya meyilliyim." Diyerek güldü. Deniz mavisi gözlerini gözlerime kenetledi. Bende utanarak gözlerimi kaçırdım.

Film de o yer gelmişti. Hemen ellerimle gözlerimi kapattım. Yan tarafımdan kahkaha sesi geldi.

"Gitti mi?" Diye sordum.

"Ne gitti mi? "Dedi. İnadına yapıyordu pislik.

"O sahne işte. "Dedi dişlerimin arasından.

"Ne sahnesi?" Diyip tekrar kahkaha attı. Öküz ya offf!

"Rüzgar öküzlük yapma!" Diye bağırdım.

"Tamam tamam gitti." Bende derin bir oh çekerek gözlerimi açtım. Ve açmamla kapamam bir olmuştu. Sinirden yanımda duran yastığı Rüzgar'a fırlattım. O ise hâlâ gülmeye devam ediyordu.

Rüzgar'ın telefonu çaldı ve dışarı çıktı. Aradan 5-6 dakika geçti. Kapıyı açıp sinirli sinirli nefes alıp vermeye başladı.

"Kusura bakma  benim acil işim çıktı. Şimdi gitmem gerek belki sonra tekrar gelebilirim. Off  neyse hadi görüşürüz. "Diyip gitti.

Acaba ne olmuştu? Kim aramıştı? Ve giderken beynimi milyonlarca soruya maruz bırakmıştı...

-----------

Ezgi'nin Ağzından:

Hastanenin bahçesinde öyle boş boş oturuyordum. Keşke deniz manzarası falan olsaydı.

"Dünyadan Ezgi'ye! Heyy kızım uyansana! "Yanımda ki sesle irkildim. O gelmişti. Hoşlandığım çocuk.

RÜZGAR...

Rüzgar'la bir zamanlar çok yakın arkadaştık. Hâlâ da öyleyiz aslında. Fakat kötü bir durum var. O beni kardeşi gibi görüyor ama ben onu seviyorum.

"Rüzgar ne zaman geldin sen?" Diye sordum. O da bana bakıp güldü.

"5 dakika önce gelmiştim sanırım." Diyerek dalga geçti. Bu haline göz devirdim. Gözleri çok güzeldi. Hemde acayip güzeldi.

Elinde ki poşet dikkatimi çekti ve daha fazla dayanamayıp sormaya karar verdim.

"O poşetin içinde ne var?"

"Ufak bir kızın hayalleri diyelim" Dedi. Bu ne demek oluyordu ki şimdi?

"Anlamadım. "

"Boşver. Neyse hadi ben kaçar. Sen tekrardan uykuna geri dönebilirsin." Diyip yanımdan kalktı. Rüzgar böyleydi işte. Kimseye hesap vermeyen, kimsenin dediğini yapmayan bir insandı. Belki de beni ona çeken şey bunlardı...

HAYAT BU İŞTE NE YAPARSAN YAP KAZANAMIYORSUN!

SON HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin