-9-

17 2 0
                                    

Ezgi'nin peşinden gidiyordum. Burayı adı gibi biliyordu sanırım. Yanına yaklaşıp onu durdurdum. Bana 'ne oldu' diye göz kırptı.

"Ezgi sen nereden biliyorsun buraları?" Dedim usulca. Gözlerime bakıp kafasını eğdi. Düşündüğüm şey değildir umarım.

"Ezgi cevap versene!" Git gide sinirleniyordum. Bir an önce bu lanet yerden çıkmalıydık yoksa Ezgi daha fazla üzülecekti.

"Hadi gidelim buradan." Diyip kolundan tuttum. Başını yavaşça aşağı yukarı salladı. Anladığım kadarıyla pek iyi anıları yoktu bu lanet yerde.

Dışarı çıktığımızda yağmur kesilmişti. En sevdiğim koku çıkmıştı ortaya. Yağmurdan sonra toprağın, denizin, gökyüzünün kokusu...

Yavaş adımlarla yürümeye başladık. İkimizin de ağzını bıçak açmıyordu. Aslında aklımda yüzlerce hatta binlerce soru vardı. Sormaya korkuyordum ya da onu üzmek istemiyordum. Ben çok korkardım insanların geçmişlerinden fakat her insanında geçmişinin tam tersine, güzel bir hayat kurabileceğine de inanırdım...

Yanımızdan geçen herhangi bir taksiyi durdurduk. Hastanenin adını söyledim. Hastaneye geldiğimizde parayı ödeyip taksiden indik. Nihat Bey bahçede sigara içiyordu. Ne anlıyorlar bu zıkkımdan?

Odama girip pencerenin yanında duran koltuğa oturdum. Pencereyi de sonuna kadar açıp gözlerimi kapattım. İşte huzur...

Dışarıdan büyük bir gürültü koptu. Herkes oradan oraya koşturuyor ve bağırıyordu. Birden kapım açıldı ve içeriye siyahlar içinde bir adam girdi. Siyah kabanı, siyah ayakkabıları hatta siyah eldivenleri. Gözleri de bir o kadar siyahtı. Kimdi bu?

Bana yaklaşmaya başladı ben geri gidiyorum o üstüme gelmeye devam ediyor. Sırtım duvarla buluşunca kaçacak yerim kalmadı. Siyahlar içindeki adam yanıma çoktan gelmişti. Yüzü belli olmuyordu daha doğrusu atkıyı burnundan aşağıya doğru bağlamıştı. Korkudan derin derin nefes almaya başladım. Korkuyordum hemde fazlasıyla.

Hiçbir şey demeyip karnıma sivri bir şey batırdı. Acıyla inledim. Elimi karnıma getirdiğim de kırmızı bir sıvı elime bulaştı. Yere yığıldım...

"Hayal aç gözünü Hayalll!" Sesin gelmesiyle bir an yerimden sıçradım.

"Nerede o? Rüzgar nereye gitti?" Diye bir sürü soru sordum. Bana kaşlarını çatıp deniz mavisi gözlerini merak kapladı.

"Kim nerede? Kabus gördün sakin ol!" Diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı. Fakat beynim buna izin vermiyordu. Deli gibi davranıyor ve nefes alamıyordum. Dış dünya ile bağlantımı kesmiş gibiydim.

"Hayal kendine gel! Nefes alamıyorsun." Dedi ve su dolu şişeyi başımdan aşağı döktü. Kendime gelmiştim. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Rüzgar yanıma oturarak kafamı göğsüne koydu.

"Şişt! Tamam sakin ol bak ben yanındayım. "Diyerek beni teselli etti. Şiddetli ağlamamın yerini iç çekişlerim aldı. Kafamı göğsünden kaldırıp deniz mavisi gözlerine baktım.

"Teşekkür ederim. "Diye mırıldandım.

"Rica ederim ufaklık. "Dedi 'ufaklık' kelimesini bastırarak söylemişti. Sinirle yanımda duran yastığı kafasına geçirdim. Bu hareketimi önceden anlamış olacak ki hemen odadan kaçtı. Ve salak ben yine yalnız kalmıştım.

Eski model telefonum çalmaya başladı. Arayan 'Barış amcaydı' gittiğinden beri neredeyse hergün arıyordu. Telefonu elime alıp cevapla tuşuna bastım. 1-2 saat konuştuk daha doğrusu dertleştik. Bana Rüzgar'ı sordu. Evet Barış amcanın Rüzgar'dan haberi vardı. Bir nevi günlüğüm gibiydi. Tek fark bana yardımcı olmasıydı.

Kapım çalındığında 'gir' diye bağırdım. Melek abla gelmişti. Ona çok kızgındım. Haber vermeden ortadan kaybolmuştu. Daha doğrusu BANA HABER VERMEDEN!

"Hayal biraz konuşalım mı?" Dedi mahçupça. Yüz ifadesine daha fazla dayanamayıp kabul ettim. Anlattıkları karşısında ağzım şaşkınlıkla açıldı. Melek abla kayıp kızını mı bulmuştu? Yurt Dışındaymış kızı. Hem 1 dakika Melek ablanın kızı mı vardı?

"Melek abla senin kızın mı vardı? "Diye sordum şaşkınlıkla. Bakışlarını yere çevirdi.

"16 yaşındaydım. Çok seviyordum ama nereden bilebilirdim ki onun beni sevmediğini. Benimle birlikte olduktan sonra çekip gitti. İnanmıştım beni sevdiğine. Daha sonra hamile olduğumu öğrendim. Annemler bilmesin diye yurt dışında ki halamlara gittim. Orada doğurmayı planladım. Planım işe yaradı aslında. Fakat en kötü yanı neydi biliyor musun ondan ayrılmak. O kadar güzel kokuyordu ki cennet gibi. Başka bir aileye verdim. Yoksa babam beni yaşatmazdı." Diyip ağlamaya başladı. Yerimden kalkıp sarıldım. Belki de Melek ablanın şimdiye kadar hiçbir  erkeğe güvenmemesinin nedeni buydu...

SON HAYALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin