0.1

1K 68 63
                                    

Normalde terapi için geldiğim odadan farklı bir odada otururken sıkılgan bir tavırla oturduğum lacivert koltukta etrafa bakınıyordum. Beklediğimden ve şu zamana kadar gördüğümden daha iç karartıcı bir odayken diğer yerler gibi buranında beyazlar içinde olmasını beklemediğimi söyleyemezdim.

Ayağımı yere vurarak beklerken bir yandan saate göz gezdiriyor ve doktorun gecikmesi için bir neden arıyordum.

Tam o anda içeri çok güzel bir kadın girdiğinde yayıldığım koltukta hafifçe doğruldum. Ancak kendi masasına geçip elindeki dosyaları bıraktıktan sonra bana bakabilmiş ve ardından da tekerlekli sandalyesine oturmuştu.

Gördüğüm kadarıyla ya aynı yaşlardaydık ya da benden küçüktü.

Elinde benimle ilgili olduğunu düşündüğüm dosyaya göz gezdirdikten sonra sıkıntılı bir nefes bıraktı. "Merhaba"
Kafamı onaylarcasına sallarken cevap vermemiş olmam onu bozmamıştı. Halbuki bu zamana kadar psikiyatrist bile olsa herkes buna bozulmuş ve bir tavır almıştı. Ancak karşımdaki doktorun umrunda bile olmaması beni bozguna uğratmadı desem yalan olurdu.

"Sevil Hanım nerede? Doğum iznine falan mı ayrıldı?" diye sorduğumda karşımdaki kadının yüzünde yamuk bir sırıtış belirmişti.
"Doğruyu mu duymak istersin?"

Kafamı evet der gibi salladığımda o da sallamış ve sandalyesinde arkaya yaslanmıştı.
"Seninle baş edemediğini, ve gerginlikten erken doğum yapacağını düşündüğü için seni bana sevk etti aslında bakarsan."
Ardından büyük bir kahkaha attı.
"Halbuki çocuk zaten 9. Ayında, doğumuna da çok az kaldı. Ne yapmak istiyor bilmiyorum ama çocuğu 18 yaşına kadar karnında tutmayı planlıyor herhalde."

Komik gelse bile sadece ufak bir sırıtış bahşedebilmiştim karşımda oturan doktora. O kadar güldüğü hâlde benim tepkisizliğime de bozulur sanmıştım ama o da olmamıştı. Gerçekten de Sevil hanım onun yerinde oturuyor olsaydı karşımda bu yüzden surat asar ve direkt modu düşerdi.

"Can bozok."
Kendi kendine dosyamda yazan adımı söylerken sesinin de kendi kadar güzel olduğunu farketmiştim.

"Ben hâlâ neden buraya geldiğimi anlayamıyorum. Sevil hanım zaten teşhisi koydu. İlaçlarımı da kullanıyorum."

Benim söylediklerimi tabiri caizse bir tarafına takmadan konudan çok alakasız bir soru sormuştu. "Sen rap yapıyorsun değil mi?"

"Evet" dedikten sonra umursamadığı konuşmama devam ettim. Ayrıca bunu bilmesi de beni şaşırtmıştı çünkü buradaki hiçbir doktordan tanıdığı izlenimini almamıştım.
"Artık gelmek istemiyorum. Ayrıca Sevil hanıma o kadar şey anlatmıştım. Bunları tekrar yapamam."

Bu sefer söylediklerimi ciddiye almış olacak ki kollarını masada birleştirdi ve ciddi bir yüz ifadesiyle suratıma baktı. Bu gerilmeme sebep olurken ilk defa bu koltukta otururken gerilmiştim. Yanlış bir şey söylemişim gibi hissettirmişti bana.

O kadar bakmasına rağmen bir şey söylemeden tekrar kafasını önündeki kapıda eğdi ve mırıldandı.
"Bipolar"
Sevil hanımın koyduğu teşhisi okuduktan sonra gülerek kafasını iki yana sallamış ve kapıdı dosyadan aldıktan sonra ortadan ikiye yırtmıştı.

Yan çevirip tekrar yırttıktan sonra ise masasının altındaki çöp kutusuna atmıştı. Ben şaşkınlıkla onu izlerken rahat rahat arkasına yaslanıp kollarını göğsünde bağladı.
"Sen ne yapıyorsun?"

"Bipolar olmadığını söylüyorum sana, biraz sevinsene!" diye sahte bir neşeyle konuştuğunda hiçbir tepki veremeden onu izlemeye devam ettim. Sanki benden bir şey bekliyormuş gibiydi. Bunun ne olduğunu bilmiyor hatta anlamıyordum ama böyle davranmasının bir nedeni var gibi geliyordu. Olmalıydı da.

Under the waterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin