Merza dün kendisine gelen diğer bir mektupla sabahın erken saatlerinde, gün daha yeni ağarmışken yola çıkarak adliyeye varmıştı. Zorla ayarladığı bir görüşmeyle bu davayla ilgilenen hakimle görüşmüş, çıkmasının doğru olmadığını söylemişti.
Ancak işler nadiren rüşvetsiz yürüyordu ve Merza bu yola başvurmayı düşünmüyordu. Bu adaletsizlik içinde bir de böyle bir şeye karşıyken bunu yapmak istemedi.
Mesaisinin başladığı saatten yarım saat sonra ancak hastaneye varabildiğinde yorgunlukla içeri adımladı. Ona dün verilen yeni hastasının dosyasını gece evde incelediğinden şu an yanındaydı. Öncelikle kolunun altına sıkıştırdığı dosyanın sayfalarını aralamış ve hastasının fotoğrafına bakmıştı.
Ardından durduğu köşede omzunu duvara yaslayıp sandalyelerde bekleyen insanlara göz gezdirmişti. Fotoğraftaki suratla karşılaştığında olduğu yerden bir süre onu incelemiş, ardından yeterli gördüğü anda odasına girip hastayı çağırmalarını rica etmişti.
Kadın kapıyı çaldıktan sonra gergin bir tavırla içeri adımlayarak selam vermiş, koltuğa oturmuştu. Merza arkasına yaslanıp onda gözlerini gezdirip sorunun tam olarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Birkaç tahmini olsa bile henüz yüksek ihtimalli bir sonuca varamamış olması şaşırılacak bir durumdu. "Nadir bir hastalık" diye düşündü.
Kadının dışarıdayken olabildiğince insanlara bakmamaya çalıştığını görmüştü. Sanki yapabilse gözleri kapalı duracak gibiydi.
Önce her hastaya yaptığı gibi formdaki soruları sordu, ardından ise hayatıyla ilgili konulara geçebilmişti. Onda bu hastası fazlasıyla merak uyandırdığından form sorularını sormak bile onu bunaltmıştı. Bir an önce onu dinlemek istedi.
Uzun süren seansın ardından kadın teşekkür ederek çıktıktan sonra Merza uzunca bir süre olduğu yerde oturmaya devam etti. Gözlerini tek bir yere dikmişken uzun uzun düşünüyordu.
Kapısı çalınana kadar böyle devam etse de kapısı çalındığı an kendine gelip bakışlarını aralıktan gözüken kafaya çevirmişti.
"Papatya çayınızı getirdim."Cemal neden bu doktorun çay istediğini bir türlü anlayamazken bunu sormanın haddi olmadığını düşündüğünden bir şey söyleyememişti.
Merza ayaklanıp Cemal fincanı masaya bırakmadan yakalayıp avuçlarının arasına aldıktan sonra teşekkür etmiş, onunla beraber odadan çıkmıştı. Koridorda ilerlerken acile doğru yürüyor, bir yandan da çayını yudumluyordu. Yüzü her bir yudumda da buruşuyorken bitirir bitirmez kahve içmeyi aklına koymuştu.
Acile girip etrafa bakınırken sedyedeki bir hastayla ilgilenen Aylin'in yanına adımladı kalabalığı umursamadan. Yanında durup duvara yaslandığında Aylin'in bakışları kısa bir an ona döndü. "Bu saatlerde buranın yoğun olduğunu bildiğin hâlde geldiğine göre bir şey olmuş."
Merza omuz silkip Aylin'in yarayı dikmesinin ardından kalmasıyla onun arkasından sandalyelerin oraya ilerlemişti. Oturduğu anda bacağını kırıp ona döndü Aylin hemşire.
"Anlat."Merza yavaşça çayını yudumladıktan sonra neyi anlatayım der gibi bakan gözlerini yüzüne dikti. Aylin gözlerini devirirken bakışları genç kadının elindeki fincana değdiğinde şaşkınlıkla kaşları havalanmıştı. Kafasını eğip bardağın içindekini koklayıp sorarcasına mırıldandı. "Papatya çayı?"