Geceleri saatlerce ölen ruhuma ağlıyorum ve yeniden kalkıyorum. Yüzümü yıkayıp aynaya son kez bakarak çıkıyorum evden. Ama biliyorum, içimde ölen bir ruh taşıdığımı.
Karşısında oturan hastanın bakışlarında gördüğü şeyi aynaya bakarken gördüğünü farkettiğinde elindeki kalemi biraz daha sıkıp gözlerini kaçırdı.
Genç kız tek kelime etmiyor, ağzını bıçak bile açmıyordu. Ama Merza biliyordu ya, ne kadar acı çektiğini. Konuşmasına ihtiyaç yoktu. O iyi hissedecekse onun yerine de konuşurdu eğer bu şekilde ilerleyebileceklerini bilseydi.
"Kimsenin anlamayacağını düşünüyor musun bazen?"
Genç kızın gözlerinde defalarca gelmesine rağmen ilk defa bir ifade görmüştü. Anlamıyorum der gibiydi, neden bu kadar uğraştığını, neden vazgeçmediğini ve neden bahsettiğini anlamıyorum.
İstediği şeyi sonunda almanın verdiği rahatlıkla arkasına yaslandı doktor.
"Kendine zarar veriyormuşsun, teyzen nedenini sorduğunda annemin yanına gideceğim demişsin."Merza hafifçe kıkırdadı. Kızın kaşları çatılmış, karşısındaki kadının kendinden daha deli olduğunu düşünmüştü.
"Daha dramatik bir sebep mi sunmam gerekiyordu?"
Sonunda konuşmasıyla Merza'nın yüzünde hin bir ifade oluştu. "Aslında bakarsan bu yeterince dramatik olurdu, eğer kendine zarar vermenin gerçek nedeni bu olsaydı."
"Neden canımın yandığını mı bulmaya çalışıyorsun? Nedenini söyledim sana. Bu yüzden canımın yanıyor olması yanlış mı?"
Merza kafasını iki yana sallayıp kahvesini yudumladı.
"Bir şey bulmaya çalışmıyorum. Zaten biliyorum. Evet acının sebebi annenin ölümü ve her ne kadar kimsenin seni anlamıyor olduğunu düşünsen de seni anlıyorum."Derin bir nefes alarak arkasında yaslandı ve sözlerine devam etti.
"Kendine zarar vermenin bir şekilde etrafındakileri üzmesini umuyorsun. Fark edilmek istiyorsun. Zor zamanlar geçirdiğini herkesin bilmesini istiyorsun"
Genç doktor kumaş pantolonunu düzeletip sandalyesinden kalkarak karşıdaki lacivert koltukta oturan kıza ilerledi. Yanına oturup gülümsedi.
Önceki onu konuşturmak için olan tavırlarının aksine elini omzuna koyup yavaşça sıktı. Yanında olduğunu hissettirmek ister gibiydi. "Ben seni görüyorum. Fark ediyorum. Hani sormasan da dile getirmesen de neden hiç konuşmadığın hâlde seni defalarca çağırdığımı merak ediyorsun ya, bu yüzden işte. Ben seni gördüm."
Gözleri dolan kız başını eğip bunu saklamaya çalıştığında omzundaki elini uzun sarı saçlarına çıkarıp yavaşça okşadı.
Bu ağlaması saçlarındaki okşamayla arttığında onun sakinleşmesini bekledikten sonra arkasına yaslandı.
Kız teşekkür ederek odadan çıkarken yavaşça mırıldandı. "Canın yakılmış, camın yıkılmış, ses çıkarmadan sarsıla sarsıla ağlıyorsun. Sana bir şeyleri yanlış öğretmişler kızım."Saçlarındaki tokayı yavaşça sıyırıp elleriyle havalandırdı. Koltuğun yanındaki fiskosta duran limon çiçeği kokulu tütsüyü çakmakla yaktıktan sonra başını arkaya yaslayıp gözlerini kapattı. Diğer seansına kadar biraz dinlenmeyi umarken düşüncelerine fazlaca dalmış olmalıydı ki içeri birinin girdiğini bile farketmemişti.
Yanında hareketlilik hissettiğinde aceleyle doğruldu. Parmaklarıyla gözlerini ovuştururken parmaklarındaki yüzükler canını yaktığında yüzünü buruşturarak ellerini indirdi.