0.7

324 48 33
                                    

Genç kadın gecenin bu saati en azından dosyadaki adresin doğru olmasını umarak açık apartman kapısından girip telefonuna çektiği fotoğraftan kat ve daire sayısına göre ilerlemişti. Asansörde 6.kata bastıktan sonra tek ayağını yere vuruyor olması gerginliğini belli ediyordu.

Hiçbir hastasının kolay kolay evine gitmez hatta telefonda bile görüşmezdi. Numarayı herkese vermemesinin nedeni de buydu zaten. O odada bütün hastalarla konuşuyor bazen gülüyor olsa da o odadan çıktıktan sonra bunların hiçbir önemi kalmıyordu. Dışarıda onları hiç tanımamış gibi davranırdı.

Diğer psikiyatrların aralarında isim vererek hastalar hakkında konuştuğu, hatta dedikodu yaptıklarını bilse de bunu hiçbir zaman asla yapmamıştı. Birine anlatması gerekse bile karşısındaki psikiyatr onu tanımasa da isim vermeyi reddederdi. Özellikle ünlü olan hastalarına daha çok dikkat ederdi ki diğer doktorlara görünen ünlülere gerçekten acıyordu.

Çoğunlukla patlak veren skandallar burada anlattıkları doktorun başkalarına anlatmasıyla kulaktan kulağa gider ve ardından birinin dayanamayıp twitter'a yazmasıyla son bulurdu. Birkaç kere bu durumun ortaya çıkması sonucu hastanenin kaç tane davayla uğraştığını sayamıyordu bile.

Asansörün durmasıyla çıkıp dosyada yazan 29 numaralı kapının zilini çalıp beklemeye başlamıştı. İçeride olan kavga seslerinin ardından itiş kakış sesleriyle beraber kapı açılmış ve zorlukla gülümseyip nefeslenen kadına ve yanındaki adama kaşlarını kaldırarak bakmaya başlamıştı. Şu an neler olduğunu gerçekten anlayamıyordu.

"Hoşgeldiniz."
Kafasını onaylarcasına salladıktan sonra elindeki eczane poşetini uzatsa da ikisi de almayıp kenara çekildiklerinde içeri davet edildiğini anlamıştı. "Gelmesem daha iyi."

"Lütfen... Sizi buraya kadar yorduk, buyrun" diye mırıldandıktan sonra samimi bir şekilde gülümsemiş ve eliyle içeriyi göstermişti. Doktor eğilip topuklu ayakkabılarının bağını çözecekken gelen sesle duraksadı. "Çıkarmanıza gerek yok, girebilirsiniz öyle."

Aslında genç kadın bir an önce bu rahatsız topuklulardan kurtulmak istiyor olsa da bir şey söylemeden doğrulup içeri geçmişti. Ayağını burktuğundan dolayı artık acının katlandığını hissetse de sendelemeden yürümeyi başarıyordu.

Kapıdan girince direkt kendisini sade ama dağınık bir salon karşılamıştı. Gri koltukların birinde yatan bedeni farkettiğinde etrafı incelemeden oraya yönelmişti. Koltuğun hemen önünde duran sehpaya oturup yatan bedenin başına kadar çektiği kahverengi pikeyi omzuna kadar açtı. Elindeki eczane poşetini sehpaya bıraktıktan sonra içinden ilacı çıkarıp bir tanesini avucuna aldı ve ayakta onu izleyen kadına döndü. "Su alabilir miyim...?"

Doktorun adını söylemesini beklercesine bakan bakışlarına karşılık gülümseyerek adını söyleyip hızla mutfağa yönelmişti. "Ceyda."
Ayakta salonun kapısında duran adam ise "Heja" dedikten sonra diğer koltuğa oturmuştu.

Kısa sürede geri gelen kadının uzattığı bardağı almadan önce Can'ın doğrulmasına yardım etmiş, avucunu açıp ilacı verdikten sonra Ceyda'dan suyu alıp ona uzatmıştı. İlacı içtiğine emin olduktan sonda bardağı elinden alıp sehpaya bıraktı.

Can tekrar kendini koltuğa doğru bırakırken biraz kendine gelmesine izin vermeye karar verdiğinden onunla konuşmaya çalışmadı.
"Bir şey içer misiniz?"
Aklına direkt hastanede içemediği kahve gelirken karşısındaki kadına gülümsedi hafifçe. "Varsa, kahve alırım." Hâlâ sorgularcasına baktığını farkettiğinde de ekledi. "Şekersiz."

Ceyda tekrar mutfağa geçmeden önce Heja'yı dürtükleyip kaş göz işaretleriyle biraz zor olsa da söylemeye çalıştığı şeyi anlatıp ayağa kalkmasını sağlamış, beraber mutfağa ilerlemişlerdi.

Under the waterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin