0.6

329 48 20
                                    

Merza günün son seansından sonra esneyerek oturduğu sandalyesinden kalkıp gerindi. Saatlerdir burada oturuyor olması her tarafının uyuşmasına neden olmuştu, üstelik çok geç bir saat olduğundan bardak bardak içtiği kahvelere rağmen uyku bastırmıştı.

Bir an önce eve gitmenin hayalini kuruyor olsa da hep olduğu gibi o boş ve büyük eve gitmek istemiyordu. Odasından çıkıp psikiyatri kısmından hastanenin diğer kısmına geçerek acile ilerlemişti.

Yolda gördüğü bir meslektaşının elindeki kahveyi kapıp hınzırca gülümseyerek el sallamıştı. Karşısındaki doktor göz devirip bir şey söylemeden yoluna devam etmiş, Merza ise bunu umursamadan acile girdiğinde yüzü buruşmuştu istemsizce. Etrafta koşuşturan doktor ve hemşireler, izdihama neden olan hasta yakınları ve bir sürü birbirine karışan konuşmalar rahatsız edici olsa da içeriye göz gezdirdi.

Denk geldiği hemşireyle yorgun bedenini oraya yönlendirip yanındaki boş sandalyeye oturdu. "Doktor hanım siz buralara uğrar mıydınız?"

Hemşire arkadaşının sitemli sesiyle sırıtıp bardaktaki kahveden bir yudum aldı. Gelen şeker tadıyla yüzünü buruştursa da şu an yenisini alacak gücü kendinde bulamamıştı.
"Nöbetin olduğunu duydum. Ne durumdasın bakayım dedim ama..." etrafa göz gezdirdikten sonra devam etti. "Baya kötü durumdasın ya."

Hemşire kafasını iki yana sallayıp Merza'nın elindeki bardağı alıp dudaklarına götürmüştü. "Yazık bana."
Ardından gülerek genç doktora dönen hemşire onu baştan aşağıya süzmüştü. "Sen de çok iyi durumda gözükmüyorsun yalnız."

Merza dağılmış görüntüsünün gayet farkındaydı. Hafta içi olduğundan çok daha fazla çalışıyordu hafta sonları. Eve gitmesi gerekmediğinden de olabildiğince fazla hastayı bu günlere alıyordu.

Bir psikiyatri kliniğinde çalışıyor olsa çok daha erken saatlerde bitecek işi normal bir hastanenin psikiyatri bölümünde çalıştığından geç saatlere kadar sürüyordu. Üstelik hastane çok kalabalık olduğundan sesler bile oldukça yorucu oluyordu. Bazen acaba klinikte mi çalışsam diye düşünmüyor değildi.

"Öyle oldu biraz."
Etraftaki hastalara göz gezdirirken istemsizce onların ruh halini çözümlemeye çalışıyordu. Seans dışında bile yaptığı bu şey, onun dinlenmesini engelliyor, normal zamanlarda bile oldukça yorulmasına neden oluyordu.

"Kalacak mısın bu gece?"
Aylin hemşire arkadaşını tanıdığından hafta sonları eve pek gitmediğini biliyordu.

"Kalırım. Hem belki bana da bir şeyler çıkar" diyip göz kırptıktan sonra etrafı göstermişti kaşlarıyla. Aylin ellerini açıp tavana baktıktan sonra mırıldandı. "Lütfen çıkmasın yalvarırım. Bir deliyle uğraşacak halim yok."

Merza onun bu haline kahkaha atarken bir yandan da ayak bileğini ovuyordu. Sabah gelirken mazgaldan dolayı burktuğu ayağı sızlasa da bu zamana kadar yoğunluktan hissetmemişti bile. Şimdi daha yeni yeni farkediyordu. "Deli demezsek yalnız..."

Bardaktaki kahveyi tekrar yudumladıktan sonra Aylin'e geri vermişti. Ne kadar içmek istiyor olsa da bu kadar şekere daha fazla katlanamayacaktı.

"Niye bu gece bu kadar kalabalık burası? Ve sen neden oturuyorsun?"
Aylin göz devirerek bardakta kalan kahveyi kafasına dikip karton bardağı yandaki çöp kutusuna attıktan sonra arkasına yaslandı.
"Bana ihtiyaç yok çünkü."

Genç doktor kafasını onaylarcasına salladıktan sonra dirseklerini sandalyenin arkasına yaslayıp kafasını geriye atarak boynunu açığa çıkarttı. "Gereksiz olduğunu biliyor olman çok hoş."

Omzuna yediği yumrukla sızlansa da kapalı gözlerimi aralamadı. Aylin "Cidden kalacak mısın?" diye sorduğunda bunu reddetmesini istiyordu çünkü arkadaşı gerçekten bitik gözüküyordu.

Under the waterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin